BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Her şey, Akbelen Ormanı’nın parça parça kesilip koparılıp yok edilmesi için planlanmış … Sıra sıra jandarmalar, polisler, ormancılar, tomalar, kalkanlar, gaz fişekleri, biber gazları, kesim motorları, kepçeler, dozerler ve başka başka iş makinaları … Her şey …
Her şey, 23 Temmuz 2023 Pazar günü saat 11:41’de: “… Pazar gününü pazartesiye bağlayan gece sabaha doğru, Orman Genel Müdürlüğü’nün Akbelen Ormanı’na kesime gireceğine dair önemli duyumlar aldık. Defalarca kez bu tür duyumlar ortaya atıldı, bu yüzden başta hiçbir grupta paylaşmadık, fakat duyumların boyutu git gide değişti. Bu kez çok farklı isimler tarafından da aranıp uyarılmamız bizi daha ciddi bir teyakkuz haline itti …” mesajıyla başladı yeniden. Yeniden en başa dönüldü. Yine yine aynı yere!
Akbelen ormanına yönelik tehdit hiç bitmemişti ki. Milas, yıllardır rahat nefes alamıyordu. En başta kömür yüzünden … Kömür yakarak elektrik enerjisi üretme teknolojisine tutsak edilmiş durumda Milas. Bu teknoloji uzun süre önce terkedilmiş olmalıydı oysa … Bu, hiç kimse, öncelikle ve özellikle maden ve enerji işçileri işsiz, aşsız, sevgili ülkemiz de enerjisiz kalmadan yapılabilirdi, halâ daha yapılabilir. Ama ne yazık ki özelleştirmeler yapıldı ve ‘şirket’, termik santrallarda yakacak kömür için dağın taşın, ormanın zeytinin, her yerin, her şeyin altındaki kömürü çıkarmak için gözünü kararttı. Yatağan’da Stratonikeia antik kentini kurtaran gerekçelerin yanına; yöremiz insanının günlük yaşamını koruyabilmek için yeni insanî gerekçeler eklenemedi halâ. Ne büyük haksızlık, ne büyük adaletsizlik, ne büyük vicdansızlık! İnsanımızın yaşamı allak bullak edildi, ediliyor. Güzelim köylerimiz yok edildi, ediliyor halâ. Acımasızca …
Her şeye rağmen vatandaşlarımız, siyasi iktidarın desteğini arkasına almış enerji sermayesinin bu saldırılarına karşı yıllardır direniyor. Direniyor direnmesine ama zaman zaman zeytinlere çamlara yönelik kesim girişimleri ‘olupduru’rdu hep. Ve en sonuncusu, 24 Temmuz Pazartesi günü sabaha karşı 5 sularında başlatıldı. 06:36’da şu mesaj gelmiş telefonuma ben henüz uykudayken: “Akbelen ormanına müdahele olmuştur …”
24 Temmuz, Lozan Barış Antlaşması’nın yıldönümü. Aynı zamanda “basından sansürün kaldırılışı”nın yıldönümü de. Yaygın adıyla ‘Basın Bayramı’! Elbette sevgili ülkemde basının bayram edecek hali olmadığı, kalmadığı için, bayram değil de ‘birlik, mücadele ve dayanışma günü’ diyoruz yıllardır 24 Temmuz için. Tıpkı ‘1 Mayıs’ gibi … 24 Temmuz için Muğla Gazeteciler Cemiyeti (MGC) Milas Temsilciliği tarafından kahvaltılı bir buluşma düzenlenmişti günler öncesinden. Ama güne ‘Akbelen’e saldırı!’ bilgisiyle uyanınca, eşim Ayşegül ile yapacağımız şey belliydi: İstikamet Akbelen! Yolda giderken, yıllar önce yıllarca Maden-İş ve Tes-İş sendikalarının öncülüğünde özelleştirmeye karşı mücadele eden maden ve enerji işçilerinin eylemlerine gidişlerimiz geldi aklımıza … Sabah saatlerinde … 24 Temmuz Pazartesi günü, ilçe merkezi ile Akbelen arasında 4 polis-jandarma kontrol noktası vardı. Her geçen araç da durdurulmuyordu.* Dolayısıyla normal bir sürede Akbelen’e ulaştık ve saat 09:34’te MGC Milas WhatsApp grubunda, olay mahallinden ilk görüntüler eşliğinde şu mesajı paylaştık:
“Herkese merhabalar… Akbelen’de, çok yoğun ‘güvenlik’ desteği ile bir uçtan ‘ağaç kesimi’ başlatılmış … An itibariyle kesim alanına geçiş olanağı yok. Nöbet alanında az az katılımla artan topluluğun bekleyişi sürüyor … Bu şartlarda, Muğla Gazeteciler Cemiyeti Milas Temsilciliğimiz tarafından 24 Temmuz dolayısıyla düzenlenen ‘kahvaltı’ya katılabilmemiz mümkün görünmüyor… ’24 Temmuz Birlik ve Dayanışma Günü’nde ‘olay mahalli’ndeyiz … Bütün arkadaşlara selamlar, sevgiler…”
Sonra, görüntüler eşliğinde kısa kısa mesajlarımız sürdü:
… ‘yürütmenin durdurulması ‘ için başvuru yapıldı… Nöbet alanındaki topluluk an be an kalabalıklaşıyor … (10:00)
CHP Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici, köylüler, CHP, TİP, Sol Parti, Yeşil Sol Parti ilçe yöneticileri, kesim alanına doğru yürüyüşe geçildi … Barikat önünde görüşmeler sürüyor… (10:39)
Çamköy’de kısa süre geçişi engellenen Akbelen Avukatı İsmail Hakkı Atal, nöbet alanına geldikten sonra açıklamalarda bulundu … Atal, Akbelen’de bir ‘akıl tutulması’ yaşandığına, anayasal suç işlendiğine, ormanları korumanın vatandaşların hem hakkı ve hem de görevi olduğuna dikkat çekti. (12.15)
…
Akbelen direnişinin sembol isimleri İkizköy Çevre Komitesi adına Necla Işık ve KARDOK Derneği Başkanı Hasan Yorulmaz, Ferda Işık, Şevket Aktaş, Hüseyin Yorulmaz zaman zaman açıklamalar yapıyorlar.
…
CHP Muğla Milletvekilleri Süreyya Öneş Derici, Cumhur Uzun, Gizem Özcan, Muğla Barosu Başkanı Levent Akgün, Baro Milas Temsilcisi Ozan Güngör oradalar. Siyasi parti ilçe yöneticileri oradalar. Olay yerinde kesimi durdurabilmek için herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Telefon görüşmeleri yapıyor, adeta çırpınıyorlar ama ‘çare’ bulunamıyor bir türlü … CHP Milas İlçe Başkanı Tüze Çetinkaya ile Akbelen nöbet alanına ilk gelenler arasındaki Süreyya Öneş Derici, Muğla Milletvekili olarak saat 9 sıralarında Vali ve Kaymakam’ı aradığını, ancak kendisine geri dönüş olmadığını söylüyor, ter içinde … O da geçemiyor barikatın ötesine, ‘talimat gereği’! 27. Dönem CHP Muğla Milletvekili Suat Özcan da orada. Uzun uzun çam ağaçlarının kısacık aralıklarla nasıl yerlere serildiğine ilişkin az önce gidip çektiği korkunç görüntüleri; Bodrum’dan gelen Dr. Kerim Cangır ve eşi Nilgün Cangır’ın, benim ve eşim Ayşegül’ün, Milas Belediyesi Meclis Üyesi Hüseyin Çöllüoğlu’nun da aralarında bulunduğu bir gruba gösteriyor. Kesim görüntülerinde, yıllarca sabırla büyüyüp yükselmiş onlarca sağlıklı çam ağacı hemşerimiz, adeta kibrit çöpleri gibi devrili devriliveriyorlar … İzliyoruz. ‘Akıl tutulması’ diyor Avukat İsmail Hakkı Atal, çok haklı olarak … “Testere sesleri” geliyor arada rüzgar marifetiyle … Kesilip yan yatmış can çekişen çamların sesleri geliyor. Rüzgar durmak bilmiyor … “Kısırlar’da, Bayır’da yangınlar çıkmış” diyor biri. Helikopter sesleri duyuluyor o sıra, “Çamköy’de de yangın varmış” diyor bir başkası … Yangın yerlerine ulaşmaya çalışan itfaiye araçlarının siren sesleri, cayır cayır yanan ormanların can çekişme seslerine ekleniyor, insanın burnunun direği sızlıyor. Akbelen’de ise bir grup ormancı çam ağaçlarını kesiyorlar. Çatır çutur deviriyorlar güzelim hemşerilerimizi! Çevre köylere duyurular yapılıyor: Yevmiyesi bin 600 liradan “Kesim motoru olan veya kesim yapabilecek olanlar aranıyor” diye. Sabahleyin, Yeniköy santralının nizamiye kapısında buluşmaya çağrılıyor kesim motoru ve de kesim motoru kullanabilecek olanlar. Duyduyduk duymadıydık denmesin diye de bu çağrıyı duyanların tanıdıklarına duyurmaları isteniyor … Tam bir katliam tablosu. Tam bir ‘akıl felci’ hâli! Gerçek anlamda trajik bir rezalet! … Necla Işık yine feryat figan! Can dayanmaz! Tam da o anda parça parça öldürülmek istenen Akbelen, ‘İnsanın, insanım diyorsa bi’şey yapması gereken bir yer’ olarak değerleniyor. Büyüyor. Yürüyor …
Saat 15 sıraları … Kesim alanına geçmek için jandarma tarafından kurulan barikatı yine aşmak istiyor vatandaşlar. Çıkan arbedede biber gazı ile, iki tomadan sıkılan sular ile, itiş-kakış ile yere düşenler, kaşının üstü dikiş gerektirecek ölçüde açılanlar oluyor. Bu arada bir köylü kadın baygınlık geçiriyor. O zaman farkediliyor ki, ormanın rahatça kesilmesini temin bakımından titizlikle personel ve mühimmat yığınağı yapan devlet, alanda vatandaşlarının yaşayabileceği herhangi bir sağlık sorunu için sağlık ekibi ihtiyacını öngörememiş. Baygınlık geçiren kadın, vatandaşların alandaki jandarma yetkililerine karşı tepki bağırışları arasında, jandarma erleri ve vatandaşlar tarafından, sedye olarak kullanılan bir ‘jandarma kalkanı’ üzerine yatırılarak uygun bir araca taşınıp hastaneye yönlendiriliyor … Bu sırada, 27. Dönem CHP Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın da aralarında olduğu sekiz vatandaş, biber gazı yüzünden çok büyük sıkıntı yaşıyorlar … Gözlerini açamayan ve canının çok yandığı belli olan Erbay’ın elleri ayakları, bütün vücudu zangır zangır titriyor … Çevresinde insanlar ne yapacağını bilmez hallerde yardımcı olmaya çalışıyorlar kendisine: “Limon var mı burada?” diye bağıranlar, Erbay’ın yüzünü yıkaması için su getirenler, “Ambulans yolda, geliyor, biraz daha dayanın” diyenler … Az sonra gelen sağlık ekibi, tüm yaralılara müdahale ediyor. Bazıları, yapılan ilk müdahalelerin ardından özel araçlarla hastaneye yönlendiriliyor …
Saatler içinde artan kalabalığın barikatı aşıp kesim/katliam alanına geçmeye çalıştığı anlarda yaşananlara, biber gazı ve tazyikli su ile yapılan jandarma müdahalesine ilişkin görüntüler eşliğinde saat 15:50’de: “… son durum … Barikat önünde bekleyiş ve görüşmeler sürüyor …” mesajının sonrasında saat 17:01’de günün son mesajı:
“TOMA müdahalesi … 6 kişi gözaltına alındı: Ege Tok, Av. İsmail Hakkı Atal, Fidan Eroğlu, Osman Asal, Volkan Çetin, Hasan Yorulmaz …”
…
Akbelen nöbet alanından, notlarımızı toparlayabilmek için ayrılıyoruz. O andan itibaren de olup biteni izlemeye çalışıyoruz. Gözümüz kulağımız orada … Ülkemizin dört bir yanından Akbelen’e destek mesajları koşuyor, sevgili yurttaşlarımız yollara düşüyor. Basına, kamuoyuna bilgi aktarmak için basın açıklamaları hazırlanıyor, yapılıyor … Bu arada, “Gözaltına alınanlar serbest bırakıldı” haberi geliyor. Akbelen nöbet alanı büyümeye devam ediyor ama bir yandan ağaçların kesilmesi öte yandan da bunun bir an önce durdurulması için çok yönlü girişimler sürdürülüyor … Bu arada, Türk-İş Muğla İl Temsilcisi ve Tes-İş Sendikası Yatağan Şube Başkanı Fatih Erçelik, enerji ve maden işçileri adına yaptığı açklamada, Akbelen’deki ağaç kesimlerine arka çıkarak, “Madenler de bizim ormanlar da bizim; işimizi kaybetmek istemiyoruz” diyor … Yörede kömür teminine, ‘bölge dışından bir grubun’ engel olmak istediğini söylüyor … Fatih’in bu sözlerine katılmam mümkün değil …
İçimde, yazılabilecek yüzlerce cümle daha öylece duruyor. Zaman çok hızla akıp giderken, Akbelen bizi yine yanına çağırıyor. Bu çağrıyı duymamak, duymazdan gelmek ne mümkün!
…
Bugünlük bu kadar …
* 25 Temmuz’da gelen haberler; Bodrum, Yatağan ve Söke ile ilçemiz arasında yaygınlaştırılıp arttırılan kontrol noktalarında, özellikle Ören yolu üzerinde GBT kontrolleri nedeniyle uzun araç kuyrukları oluştuğu ve Akbelen’e ulaşımın giderek zorlaştığı yönündeydi …