Ayşegül ile A. Kemal KAŞKAR –
Herodot 3. Yaş Akademisi’nin 52’nci sunum etkinliği Bodrum Ticaret Odası (BODTO) Konferans Salonu’nda 2 Kasım Perşembe günü saat 14’te yapıldı. 2000 yılından bu yana Bodrum’da yaşayan Uzman Kütüphaneci, Araştırmacı, Yazar-Şair Sönmez Taner’in, 2007 yılından bu yana Bodrum’da yaşayan, fotoğraf ve müzik alanında çalışmalarının yanısıra belgesel film çekimleri de yapan Mehmet Uyargil’in müziği ile renklenen belgesel çekimleri eşliğinde yaptığı sunum etkinliğinin başlığı “Söz uçar yazı kalır: Eski çağlarda Anadolu’da Arşiv/Kütüphane Bilinci” idi.
Sunum öncesinde Sönmez Taner, “Bodrum: Ege’de Bir Kasaba” (çeviri), “Denize Kavuşan Yıldız” (şiir) ve “Halikarnas Balıkçısı’nın Mirası” (biyografi) kitaplarını imzaladı.
“Kadeş Anlaşması, ‘söz uçar yazı kalır’a en güzel örnektir”
Herodot 3. Yaş Akademisi Derneği Başkanı Eftal Köklü’nün sunuş konuşmasının ardından sözlerine Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını kutladıktan sonra “Söz uçar yazı kalır” sözüyle başlayan Sönmez Taner, “Kadeş Anlaşması, ‘söz uçar yazı kalır’a en güzel örnektir. Söz yazıya, yazı belgeye, belge arşive ve kütüphaneye taşımış insanlığı. Belge niteliğindeki yazıların bulunduğu arşiv ve kütüphaneler kutsal mekanlarda, tapınaklarda bulunuyor, korunuyor” dedi ve Mısır’dan Anadolu’ya, Çorum’a, Hititlerin Başkenti Hattuşa’ya dönüp Ağustos 2008’de, Prof. Dr. Özer Soysal’ın davetiyle bölgeye 3 günlük bir araştırma gezisine katıldığını belirterek, “1906’da başlatılan kazılarda Hattuşa’da yaklaşık 40 bin, Kültepe’de 21 bin, Şapinuva’da 4 bin tablet bulundu. Tabletler, ticari ilişkilerde kayıt tutma ihtiyacından doğuyor. Hititlerden önce taşlara, kayalara, duvarlara yazılmış, çizilmiş; sonra sonra ‘tablet’ denilen bir kayıt ortamı üretilmiş. Bu noktada, ‘Yazıcı’ öne çıkıyor. Yazıcılar tabletlerin üzerine çivi ile yazıyorlar. Resmi belgeler ile ilahiler, evlilik belgeleri gibi özel yazılı kayıtlar oluşturuyorlar ve bu kayıtlar birikiyor, arşivlenmesi ihtiyacıyla bu belgeler tapınaklarda korunuyor. Bu belgeler arasında aranılanların bulunması için Kolofon/Kitap Etiketi ve Katalog teknikleri üretilip kullanılıyor. 3 bin 500 yıl önce bu düşünülmüş. Tablet hırsızlığına karşı da ‘lanetleme’yle yetinilmiş ve ‘her kim ki aldığı belgeyi/tableti geri getirmezse sonsuza dek lanetlensin, soyu sopu tükensin!’ kaydı oluşturulup ilan edilmiş” dedi ve bütün bu adımların kendisini ne denli heyecanlandırdığının altını şu sözlerle çizdi:
“Bir Kütüphaneci ve Arşivci olarak Hititler’in yazma tutkusu ve azmi ile tabletlere erişebilmek için geliştirdikleri sistem beni çok heyecanlandırıyor.”
‘Eşekli Kütüphaneci’
Konuşmasında devamla, insan aklının, birçok kayıt malzemesi ürettiğini, bunlar arasında kâğıt, papirüs, oğlak derisi gibi malzemelerin olduğunu, bunların her birinin üretimi son derecede zor, zahmetli malzemeler olduğunu dile getiren Taner, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Hitit tabletlerinin Ankara, İstanbul ve İzmir’deki müzelerimizde sergilenmekte olduğunu belirterek, tarihteki ve ülkemizdeki ilk ‘mobil kütüphaneler’le ile ilgili şu bilgiyi paylaştı:
“Yıl M.S. 1000. İran Başveziri Abdülkasım İsmail, alfabetik sıraya göre, 400 deveye yüklettiği 117 bin kitabıyla tarihte ilk mobil kütüphaneye imza atan kişi. Bizde de ‘Eşekli Kütüphaneci’ vardır. 1950’li yıllarda Nevşehir Halk Kütüphanesi Müdürü Mustafa Güzelgöz, köylere eşeğiyle kitap taşıyordu” dedi ve Güzelgöz’ü tanıma fırsatı bulduğunu da sözlerine ekledi.
Antik dönemdeki kütüphaneler
Sunum etkinliğinde daha sonra, bizzat bu sunum etkinliği için ziyaret edilen batı Anadolu’daki antik dönem kütüphanelerinden örneklerin, verilen bilgiler eşliğinde belgesel gösterimlerine geçildi.
Bu bölümde görüntülerle anlatılan kütüphanelerle ilgili -özetle- şu bilgiler paylaşıldı …
1- Nysa (Aydın) antik kentindeki kütüphane
13.38 metre genişliğinde 8.68 metre eninde 117 metrekare büyüklüğünde, günümüz ölçülerine göre oldukça geniş sayılabilecek bir okuma salonu var. 15. yüzyıla dek yaşatılmış ve Efes Celsus kütüphanesinden sonra en iyi korunmuş kütüphanedir.
2- Magnesia (Aydın/Ortaklar) Kütüphanesi
3- Sagalassos (Burdur/Ağlasun) Neon Kütüphanesi’nin önündeki kitabede, kütüphanenin M.S. 120 yılında “Severianus Neon tarafından, kamu yararına, Babası Publis Dareios ve Amcası onuruna Sagalassos halkı için yaptırıldığı” belirtilmiş.
4- Bergama ve Asklepion Kütüphanesi
Bergama Kütüphanesi’nin Kitap koleksiyonları 1. Attalos devrinde, M.Ö. 241-197’de başlamış ve Kütüphane binası ve düzenleme 2. Eumenes (M.Ö. 197 – 158) devrinde yapılmış.
Helenistik dönem Pergamon (Bergama) Kütüphanesi, papirüs-rulo kitap dönemine ait bir kütüphanedir.
Papirus üretimi çok meşakkatli, Athena tapınağı ile iç içe olan Bergama Kütüphanesi, papirüsü Mısır’dan ithal ediyor. Koleksiyonunda yaklaşık 200 bin rulo kitap seviyesine ulaşılıyor. Bergama kralları dünya yazarlarını kente davet edip ağırlıyorlar, kitaplarını orada yazmalarını ve/veya kopyalamalarını sağlıyorlar. Dünyanın her yerinden kitaplar satın alıyorlar veya kitabı ödünç alıp kopyasını üretiyorlar. Dolayısıyla Bergama’da, önemleri çok artan yazıcıların işleri çok yoğun. O dönem dünyanın en büyük kütüphanesi ise koleksiyonundaki 700 bin kitapla Mısır’daki İskenderiye Kütüphanesi. Dolayısıyla Bergama ile İskenderiye arasında bir rekabet var. Bu nedenle dünyanın en ünlü ve zengin ikinci kütüphanesi olan Bergama Kütüphanesi’nin büyümesini engellemek için Mısır’dan Bergama’ya papirüs ihracı durduruluyor. Bunun üzerine yeni bir yazı ortamı üzerine çalışmalar yapılıyor ve oğlak ve kuzu derisinin işlenmesi, tabaklanması ile üretilen ve Bergama-Pergamon adından hareketle ‘parşömen’ olarak adlandırılan yeni bir ‘yazı ortamı’ kullanılmaya başlanıyor Bergama’da ve rulo kitaptan yatay kitaba geçiliyor. Papirüssüzlüğe karşı parşömen üretiliyor ve yazı sürüyor. Parşömen üretimi çok zorlu bir süreç. Yeni doğmuş onlarca kuzu ve oğlak bulunacak, derisi yüzülecek, sepilenecek, düzgün hale getirilecek. Vazgeçmek yok: YAZI İLLAKİ YAZILACAK!
Ve bu çok değerli-önemli kütüphanenin hazin sonu: Roma Kralı Marcus Antonius tarafından, sevgilisi Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın gönlünü hoş etmek için tüm koleksiyonunu Mısır’a taşıtılmasıyla geliyor.
Asklepion Kütüphanesi
Bergama kentinde bir de Tıp/Sağlık Kütüphanesi olarak Asklepion’dan da söz etmek gerekiyor. ‘Şifa Yurdu’ olarak da anılan bu yapı, Sağlık Tanrısı Asklepion adına kurulmuş. Asklepion Kütüphanesi’nin simgesi olan ‘Yılanlı Sütun’un öyküsü ise şöyle:
Bergamalı ünlü Hekim Galen’in çalıştığı dönemde tüm çabalara karşın iyileşmeyen bir hasta, akrabaları tarafından götürülmesi için giriş kapısının önüne oturtuluyor, önüne de bir tas süt bırakılıyor. O ara, sütü içmek için gelen iki yılan arasında kavga çıkıyor ve yılanların zehri süte karışıyor, bu sırada sütü içen hasta da iyileşiyor. Bunun üzerine Galen, Sağlık Tanrısı Asklepion’a adak olarak, üzerinde süte kusan iki yılan kabartmasının bulunduğu bir sütun diktiriyor. Asklepion Kütüphanesi’nin simgesi olan bu sütun günümüzde Bergama Müzesi’nde sergileniyor.
5- Efes Celcus Kütüphanesi
(M.S. 110 – 135 Roma Dönemi) Antik çağın en görkemli ve en iyi korunmuş kütüphanesi, tarih içinde koleksiyonunda yaklaşık 30 bin parşömen kitap bulunan bir kütüphane olarak anılıyor.
Celcus Kütüphanesi’nin ön cephesinde; Bilgelik ve Aklı temsilen Sophia, Erdem ve Karakteri temsilen Arete, Kader ve Muhakemeyi temsilen Ennoia ve Bilimi temsilen Episteme adlarında 4 kadın heykeli bulunur. Bu heykellerin orijinali günümüzde Viyana Müzesi’ndedir.
Kaynaklarda yer alan diğer antik kütüphaneler ise Antakya, Halikarnassos (Bodrum), Bursa, İzmir ve Side’de bulunuyor.