Yılmaz Kaya AYLANÇ –
Zaman zaman hep önümüze gelir ve bir süre konuşur sonra unuturuz. Ta ki bir sonraki adaletsizliğe kadar.
Bir de bizi ilgilendirdiğinde, yani lazım olduğunda.
Bu yazıda konumuz adalet!
Ülkemizde iktidar sahipleri hep adaleti kullanmak, etkilemek ve kendileri için çalışmasını istemişlerdir, ama bu kadarı daha önce görülmedi.
Düz bakınca; bu istek olabilir, anlaşılabilir kabul edilebilir gibi görülebilir. Ancak bu amaç ile sistemi değiştirdiğiniz zaman artık tarafsız, yansız ve adil bir adaletten bahsedilemez olur. Oysa oynadığınız o adalet bir gün gelir size de lazım olur.
Kurucumuz Atatürk bu konuda şöyle demiş: “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz”.
Ne demek istiyor sizce Gazi?
İşte aşağıda bu soruya yanıt bulacaksınız sanırım. Bu mektuptan beni haberdar eden dostum Avukat Abdullah beye teşekkür ederim.
İktidara yakınlığı ile bilinen “Yargıda Birlik Platformu”, Alman “Yeni Yargıçlar Birliği”nden randevu talep eder. Bu talebe bakın Alman Yeni Yargıçlar Birliği nasıl yanıt verir:
“NRV temsilcileri ile görüşme isteğinize ilişkin 27.02.2016 tarihli mektubunuz için teşekkür ederiz. Umarız isteğinize uygun davranmayışımızı anlayışla karşılarsınız.
NRV, demokrasi ve azınlıkların korunması ve özellikle devletin üçüncü erki olarak yargının bağımsızlığını savunmaktadır.
Bize göre yargı, diğer iki erk ile başa çıkabilecek yeterlilikte olmalıdır. Her erkte, sahip olduğu araçları kötüye kullanma eğilimi mevcuttur. Bu nedenle, erklerin her tasarrufu, hizmet ettiği toplumun dikkatli bir denetimine tabi olmalıdır. Yargının görevi, hükümeti eleştirilere karşı korumak değil, tam tersine yurttaşların temel haklarını korumaktır.
Gördüğümüz kadarıyla, günümüz Türkiye’sinde bağımsız yargının bu prensipleri hiçbir şekilde hayata geçirilmemektedir.
Türkiye’de demokrasi ve hukuk devletinin durumuna ilişkin ürkütücü bilgilere sahibiz.
Üzüntü verici gidişatı eleştiren gazeteciler ve politik olarak aktif yurttaşlar suçlanmış ve tutuklanmışlar, kamu hizmetlerinden uzaklaştırılmışlardır.
Bütün bu uygulamalara yargıçlar ve savcılar tarafından izin verilmektedir.
Bu nedenle, mevcut durumda birçok yargıç ve savcının, bunun Türkiye’nin üstün çıkarlarına uygun olduğu bahanesiyle kendilerini hükümete ve onun temsilcilerine teslim ettiklerini düşünüyoruz.
Bu koşullar altında, bizim izlenimlerimize göre, hükümete çok yakın ve sorunun parçası olan yargıç örgütü ile temas kurma eğiliminde olmayışımızı anlayışla karşılayacağınızı umuyoruz.
Böyle temaslarla örgütünüze tanınırlık görüntüsü verme niyetinde değiliz.
Saygılarımızla,
NRV Yönetim Kurulu Başkanı”
Görüleceği üzere anlayan anlıyor, o kadar zor değil.
Bugün ülkemizde büyük bir adalet sorunu vardır. Bu sorun geleceğimiz adına tam da bir BEKA sorunudur. Bu sorun da öyle pat diye gelmedi. Adım adım, bazen iki ileri bir geri, bazen yetmez ama EVET, bazen TORBA yasalara eklemeler ile, bazen de gözümüze sokarak geldi. İktidar geleceğini, yaptıklarını ve yapacaklarını yapabilmesi için en önemli ve tarafsız olması gereken yargıyı ele geçirdi. Sonrası kolaydı. Öyle de oldu!
Tüm bu süreçler içinde hep birileri ile yollar yürüdü.
Onca yıl birlikte yürüdüğü, her türlü desteği verdiği, hatta “ne istediniz de vermedik” dedikleri ile bu ülkenin Silahlı Kuvvetlerini, demokratik güçlerini, eğitimini kendi çıkarlarına göre dizayn edip sonra yol arkadaşlarına suçları atarak, ülkede bu nedenle önemli değişiklikleri yaptıklarını hatırlayacaksınız. Hatta demokrasiden yana gibi söylemler ile, kendilerine karşı yapıldığını söyledikleri darbe girişimini kendi lehlerine kullanmaktan geri durmadılar.
HSK pek çok kez kanununda yapılan değişiklikler ve hatta Anayasa değişiklikleri ile geldiği noktada bugün sokaklar adalet bulamayan yurttaşların çığlıkları ile inlemekte.
Adaletten şikayetçi olmayan neredeyse tek kişi bulamazsınız, tabii iktidar sahipleri hariç.
Adalet için CHP Genel Başkanı Ankara’dan İstanbul’a yürüdü.
TİP Genel Başkanı ise Can Atalay’a yapılan Anayasayı hiçe sayan haksız uygulamalar için Hatay’dan Ankara’ya yürüdü.
Bu insanlar iktidarın adalet uygulamalarını kendi keyfine göre uygulamalarına HAYIR dedikleri için yürümekteler.
Bugün “adalet mülkün temelidir” yazısının ne kadar hükmü kaldı?
İktidar yeni bir kanun çıkartarak daha önce boş arazilere uygulanan ‘rezerv alan’ hükmünü artık oturduğumuz eve de uygulayabilecek. Ve bu evleri 90 gün içerisinde boşaltmak zorundasınız. Öyle ki artık ülkemizde Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan mahkemeler bulunmakta. Beğenilmeyen kararı alan Anayasa Mahkemesi Üyeleri için soruşturma bile açılmakta.
Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü 2023 yılı raporunda Türkiye, Hukukun Üstünlüğü kategorisinde 173 ülke arasında 148. sırada yer aldı.
Peki hukukun ayaklar altına alındığı bir ülkede neler olabiliyor.
Ekonomik olarak geniş halk kesimleri sıkıntı içinde yaşamak zorunda kalıyorlar. Liyakatın ortadan kalktığı, hak edenin hak ettiğini alamadığı bir durum oluşuyor. Yurttaşlar güven içerisinde olmadıkları mutsuz bir hayat yaşanıyor. Değerli yurttaşlar, fırsatını bulduklarında ülkeyi terk ediyor. Kanunlar halkın yararına değil, iktidar sahipleri yararına düzenleniyor. Haksız para kazancı, kara para piyasalara hakim oluyor. Gelir dağılımı bozuluyor.
Bugün geldiğimiz noktada tüm bu ve benzeri sorunları etrafımızda yaşıyor veya duyuyor olmaktayız.
Şimdi gelinen noktada iktidar geleceği açısından sıkıntıları gördüğünden bir kez daha rejimi değiştirme peşine düştü ve bu uğurda yapamayacağı şey olmadığını gösterdi ve göstermeye devam edeceği sinyallerini de vermekte.
An itibari ile demokrasinin üç temel unsurundan YASAMA ve YÜRÜTME tarafken sadece YARGI tüm kurum, kuruluş ve yurttaşlar için tarafsızlığı ile bekamız açısından son derece önemli bir taraf. Ve bu taraf, tarafsızlığını ne yazık ki büyük oranda kaybedip, iktidar tarafında yerini almış bulunmakta.
Bu haliyle geleceğimiz açısından herkes gibi ben de endişeliyim.
Anayasaya uymayan ve hatta o kararı alanları yargılama isteğini tüm hukuku yok sayarak bunu yapanlar, yarın kurucumuzu yargılamaya kalkarlarsa hiç şaşırmayalım.
Tabi ki önümüzde yollar var.
Kolay olan: Uyum sağlanarak yaşayıp gitmek, verilen ile yetinmek.
Zor olan: Olması gereken için mücadele etmek.
Birinci 100 yılın sonunda ne yazık ki geldiğimiz nokta bu! (21.11.2023)