Yılmaz Kaya AYLANÇ –
Yazının başlığı ilk bakışta ilginç gelebilir, ancak yazıyı okuyunca, “sadece bu değil” olduğu konusunda belki ortak bir fikre sahip olabiliriz.
Enflasyon en kısa anlatımıyla, fiyatların genel seviyesinin sürekli artıyor olmasıdır.
Burada iki önemli kelime var:
Birincisi bazı mal ve hizmetlerin değil ‘genel olarak’ hemen her şeyin fiyatının artması.
İkincisi ise, artışın bazen değil ‘sürekli’ olması önem arz etmektedir.
Kaynağına bakacak olursak; para arzı artarsa, finans kuruluşlarının vereceği paralar ve şartları dolayısıyla kredileri artar, tüketici daha fazla ve ucuza borçlanabilir, dolayısıyla tüketim artar, üretim buna ayak uyduramaz ve fiyatlar artar: Yani enflasyon.
Kaynak olarak bazen maliyet tabanlı enflasyon oluşabilir.
Hammadde fiyatları ve işçilik ücretleri artar. Bu, maliyetleri artırır, sonunda bu maliyetler fiyatlara yansır ve mal ve hizmet fiyatları artar: Yani enflasyon.
Enflasyon, belirsizliği artırarak bireylerin sağlıklı yatırım ve üretim kararları almalarını engeller ve uzun vadeli plan yapmaktan kaçınmalarına neden olur.
Enflasyon, bir yandan yüksek faizler nedeniyle borçlanma maliyetini artırarak, diğer yandan birikimlerin verimsiz alanlara yönelmesine yol açarak yatırımları olumsuz etkiler.
TCMB, enflasyon konusundaki yayınında enflasyon ve ahlak konusunda bakın neler söylüyor:
“Sonuçta enflasyon, iş gücü ve kredi piyasasının verimliliğini düşürür, ülkenin rekabet gücünü zayıflatır. Enflasyonun sonucu olan istikrarsızlık özellikle gençlerin umutlarının tükenmesine neden olur. Yüksek enflasyon, ekonomik ve toplumsal hayatta onarılması çok güç yıkımlara yol açar. Enflasyon, yoksulluğa ve yoksunluğa yol açar.”
ABD’nin Nobel ödüllü ekonomisti M. Freidman, iktidarların toplum için 3 işlevini şöyle sıralıyor.
Birincisi, ulusunu askeri anlamda koruması, yani ulusal güvenlik.
İkincisi, bireyler arasındaki hukuku gözetmesi, yani adalet.
Üçüncüsü, yurttaşlarını kendilerine veya mallarına karşı işlenen suçlardan korumalı, yani kişisel güvenlik.
Freidman şöyle devam ediyor, “İktidarların iyi niyetle ekonomiyi regüle ettiği, toplumsal ahlakı yasa ile düzenlediği ve belli kesimlerin çıkarlarını desteklediği zaman; bu müdahalelerin maliyeti genel anlamda verimsizlik, motivasyon eksikliği ve özgürlüklerin gerilemesi şeklinde olur.”
Ekonomist Mahfi Eğilmez ise, enflasyon ve ahlak konusunda bakın ne diyor, “İstikrarlı bir ekonomi, denge meselesidir. Kuralları çok ağırlaştırırsanız sistem kazanç sağlayamayacağı için yeterince çalışamaz, kuralları çok gevşetirseniz o zaman ahlak dışı kazancı teşvik edersiniz.”
Profesör Dr. Emre Alkın, yüksel enflasyonu ahlaki bir sorun olarak görüp şöyle devam ediyor, “Rasyonellik vicdandır, kişisel menfaatleri toplumun çıkarının üzerinde tutmamaktır. Herkes kendi menfaatini kollayıp toplum menfaatini önemsemezse, bu, enflasyon olarak ortaya çıkıyor”.
“Ekonomistler diyor ki, bu kadar yüksek enflasyon varsa bu sadece teknik bir sorun değil aynı zamanda ahlaki bir sorundur. Meselenin ahlaki boyutunun da altını çizmek isterim.”
Ekonomi Gazetecisi Şeref Oğuz, “Enflasyon, ahlaki çözülmeyi tetikleyen, toplumu çürüten olgudur. Hele ki yüksek enflasyon, bir ulusa, hezimetle biten meydan savaşından daha büyük zarar verir. Ülkenin beka sorunudur” demektedir.
Gördüğünüz gibi enflasyon, basitçe ekonomik bir ifade ve piyasa sonucu değil, aynı zamanda bireyleri, toplumları ve hatta devletleri kurt gibi kemirerek yiyip bitiren ve son noktada ahlaki bir çöküşü de beraberinde getiren bir olgudur.
Bütün bu bilgiler ışığında günlerdir her sorunu bir tarafa bırakıp televizyon haberlerinde, açık oturumlarda, haber programlarında, yazılı basında ve kahvelerde, daha düne kadar çok sıradan hayatlar yaşayıp birkaç yıl içinde lüks içinde yaşamaya başlayan ve inanılmaz miktarlarda para harcayan şımarık bir takım kişiler konuşulmakta.
Yine zaten çokça parası olan, ancak yetinmeyip aç gözlülük yaparak kısa yoldan para kazanmak için varını yoğunu satıp, hatta borç ve kredi alarak bu ne olduğu bilinmez yerlere para yatırarak kısa zamanda zengin olmayı amaçlayan insanları konuşur olduk.
Bu uğurda olmadık görüntüler veren, abuk sabuk hareketler yapan, dün ne iken bugün lüks içinde yaşayıp ciddi paraları telaffuz eden, ahlaki duruşları dip yapan insanları, buralara para yatıran düne kadar aklı başında dediğimiz insanları seyretmekteyiz.
İnsanın aklı almıyor, bu kadar para hiçbir teminat veya geçerli evrak alınmadan nasıl verilir?
Verilen insanların temsil ettiği nedir de, bu kadar güven duyularak bavullar dolusu paralar kendilerine teslim ediliyor.
Kolay para kazanma yolunda nelerin yapılabileceğini duyarız biliriz de hiç bu kadar görünür ve bildik kişiler nezdinde olmamıştı.
Zamanında Kastelli veya imar bankası gibi hikayelerini biliriz tabiî ki. Ancak bugünler başka, bayağı başka.
Uzun süredir yaşanan ekonomik çöküş ve halkın çok fazla şikayetçi olmayan tavrı ihtiyat ile karşılansa da, dünya çapında mafya organizasyonlarının ülkemizde cirit atmaları normal mi?
Silahlı grupların çatışmaları!
Bir yanda asgari ücretliden vergi alınır, halkın en temel ihtiyacı olan mallardan kdv alınır ve hatta 18’den 20’ye çıkartılırken, hayal edilemeyecek paraları kazanan ve hiç vergi vermeyen insanların varlığı da sanırım rahatsız edici bir durum.
Devletin ise bütün bunlar televizyonlarda bangır bangır boy gösterirken kayıtsız kalması da, yasalara saygılı ve geçinebilmek için alınteri döküp insanca yaşayamayan milyonların olması da çok daha rahatsız edici.
Geleceğe dair hayal kuramadıkları için gençleri ülkeyi terk ederken, tüm bu olup bitenlere kayıtsız kalan bir devletin ahlaki çöküşü seyrediyor olması anlaşılır bir şey değil.
Asgari ücretin 11 bin 400 lira olduğu, açlık sınırının 14 bin liraya, yoksulluk sınırının 45 bin liraya yaklaştığı, insanların başını sokacak kiralık konutların asgari ücretin üzerinde olduğu, çocukların okulda öğle yemeyi yiyemediği veya yeterli beslenemediği, devletten yardım alan hane sayısının 4 milyona dayandığı bir ülkede, bu yaşananlar tam bir rezalet. Buraya da bir günde gelinmedi.
Uzun süredir fakirleştirilen, devlet yardımı ile yaşanmaya çalışılan, artan fiyatlar karşısında çaresizlik içinde yaşama mücadelesi veren büyük bir halk kitlesi enflasyon altında inim inim inlerken, sarayın günlük bütçesi yeni bütçe kanununda günlük 13 milyon lira olarak komisyonda kabul edildi.
Sonuç olarak enflasyon basit bir ekonomik terim değil.
Uzun süre içinde önce bireyi, aileyi, toplumu ve sonunda bir ülkeyi ve değerlerini yok eden bir canavar.
Buna seyirci kalınabilir mi? (28.11.2023)
1 Yorum
Ahlâkın bozulup yozlaşmanın ile, Enflasyonun sürekliliği arasında pozitif bir korelasyon var. 👏🏼👏🏼👏🏼