Yılmaz Kaya AYLANÇ –
Uzun bir iktidar dönemi cemaat ve tarikatları kollayarak devam ederken, özellikle eğitimde çocukları dinsel tarafı ağır basan bir anlayış ile yetiştirme çabası içinde olduğu apaçık görülmekte.
Buna şaşırdık mı? Hayır!
Neden şaşıralım ki, TBMM çatısı altında Grup Toplantısında “kindar ve dindar bir nesil istiyorum” demediler mi?
Burada önemli olan bu yolun doğru olmadığını düşünenler ne yapıyor, açıkçası önemli olan bu.
Peki o zamanlardan bu yana neler yaşadık?
Umarım pek çoğunuz hatırlıyordur.
Zaman içinde nasıl fakirleştik farkındasınız sanırım.
Dün aldıklarınızı bugün aynı oranda alabiliyor musunuz?
Çocuklarınızın aldığı eğitimden memnun musunuz?
İşinizdeki yol ve yöntemlerden, amirinizden ve uygulamalarından memnun musunuz?
Devletin televizyonunun yayınlarını izliyor musunuz?
İki büyük takımın Arabistan’da 100. yıl süper kupa finali oynamasını doğru buluyor musunuz?
Yolda yürürken etrafınızda turist olmayıp ülkenizden olmayan onca insanın bulunması size kendinizi nasıl hissettiriyor?
Ülkemiz tarımında bekleyen onca tarla ve toprak varken Sudan’da tarım alanı kiralanmasına ne diyorsunuz?
Sefalet endeksinde sondan 10 ülke içinde olduğumuzu biliyor musunuz?
Yarınlardan umutlu musunuz?
Kısaca, mutlu musunuz?
Bunca sorunun şimdi sırası mı diyebilir, ne alakası var diye düşünebilirsiniz.
Ama var işte, hem de çok var.
Böyle adım adım nerelere gelindiğini farkına vardığınız zaman, bakacaksınız ki çok geç olmuş.
İşte geç olmaması için bir an önce farkına varmakta yarar var.
Gençler neden yurt dışına gidiyor sanırsınız?
Nasıl liyakatları yeterli olmadığı halde devlet kademelerinde pek çok kişi en yetkili yerlere geldi. Bugün, olmadık hurafeleri bile savunan tıp profesörüne nasıl geldik sanıyorsunuz. Bizim sessizliğimiz, onların refahı, zenginliği ve büyümeleri anlamına geldi ve öyle de oldu.
Peki nereye geldik?
Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmamasına kadar geldik. Üstüne üstlük Yargıtay, Anayasa Mahkeme üyeleri için suç duyurusunda bile bulundu.
Bu ne demek?
Yasa ve hukuk kurallarına uyulmuyorsa artık hiçbir yurttaşın güvencesi yok demektir.
Oysa hukuk neden var?
Güçsüzü güçlüye karşı, yurttaşı devlet gücüne karşı koruması için var.
Geldiğimiz noktada ise Anayasa Mahkemesi kararlarına bile artık uyulmadığını görüyoruz.
İşte bu nedenledir ki CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel bir çağrı yaptı.
İlk çağrısı 9 Ocak günü TBMM’de CHP, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi, TİP, Demokrat Parti tarafından birlikte imzalanan bir dilekçe ile TBMM’nin toplanması talebi. Bu talebe imza atmasa da İYİ Parti de katılacağını bildirdi.
İkinci çağrısı ise Sayın Özel’in, “14 Ocak Pazar günü saat 13’te tüm vatandaşlarımızı, siyasi partilerimizi, meslek örgütlerini, sivil toplum örgütlerini ve bu ülkenin geleceğine sahip çıkmak isteyen her ferdini Tandoğan meydanına davet ediyoruz” şeklinde oldu.
Yani ‘sessiz gücü’, halkı.
Yargı krizi olarak başlayan Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararı, “yargı darbesi”ne evrilmiş, Milli Eğitim Bakanının cemaatleri ve tarikatları sivil toplum kuruluşu olarak tanıdıkları ve onları eğitimde ortak projelerde kullandıklarını TBMM kürsüsünden muhalefete bağıra bağıra anlattığı yolda şimdi Tandoğan’da bir es vereceğiz.
Umarım yurttaşlar, siyasi partiler, Demokratik Kitle Örgütleri, vatanseverler, meslek odaları, demokratlar, solcular, Atatürkçüler, laikler, bilimden yana olanlar, evrensel değerleri benimseyenler ülkenin gitmekte olduğu bu yolu fark eder ve detay farklılıkları bir yana bırakarak aynı meydanda buluşur, gericiliğe, tarikat ve cemaatlere, dinci anlayışa, yargı darbesine güçlü bir şekilde “YETER HAYIR” der.
Tandoğan’a giderken İran’da Humeyni devrimini (darbesini) hatırlamanızı dilerim. (09.01.2024)