Yılmaz Kaya AYLANÇ –
Bütçe; devletin, bir kuruluşun, bir ailenin veya bir kimsenin gelecekteki belirli bir süre için tasarladığı gelir ve giderlerin tümü olarak tanımlanır Türk dil Kurumu. Dilimize Fransızcadan geçmiş bir kelimedir.
Bütçe, belirli bir dönem için elde edilecek gelirler ile, düşünülen giderlerin planlaması olup, devletin bütçe konusundaki farkı ise vergi tahsilatıdır ve buna tek yetkili devlettir. Ayrıca devletin bu yetkiyi kanun marifeti ile uygulamasıdır.
Bütçenin denk olması özlenen bir durum olmakla birlikte, gelir giderden fazla ise, bütçe fazlası, gider gelirden fazla ise buna da bütçe açığı oluşur.
Bütçe açıklarının finansmanı nedeniyle borçlar bütçeye yazılmaz, ancak onun için ödenen faiz gideri bütçe gelirleri ile karşılanacağı için bütçeye konu edilir.
O nedenle de bazı durumlarda faiz dışı bütçe dengeleri de anlamlı bir bakış olarak görülebilir.
Bütçe, ülkeyi yönetenlerin tercihlerini, önceliklerini ve sorunlara verdikleri önem derecesini göstermesi açısından çok önemlidir.
Başka bir ifadeyle, vergi mükelleflerinin ödedikleri vergilerin nerelere harcanacağını gösterir.
2024 bütçe değerlerine geçmeden 2023 yılı bütçe gerçekleşmesine baktığımızda 1.3 trilyon lira açık olduğunu görüyoruz. Oysa bütçe yapılırken 659 milyar lira açık öngörülmüştü. Burada Temmuz 2023 yılında 1.1 trilyon ek bütçe yapıldığını da hatırlatmak isterim.
Böyle baktığımızda 2024 yılı için yapılan bütçede de 2.66 trilyon lira açık öngörüldü. Bütçe harcama toplamı da 11 trilyon 89 milyar olarak öngörüldü.
Şimdi 2024 bütçe rakamlarına bakarak yazımızı sürdürelim.
Bütçe Gider Kalemleri:
Deprem Harcamaları- 1 trilyon 28 milyar, Personel Giderleri- 2 trilyon 866 milyar, Mal ve Hiz. Alımı- 670 milyar, Cari Transferler- 4 trilyon 53 milyar, Sermaye Gid.Transfer Gid.- 637 milyar, Borç Verme Giderleri- 298 milyar, Yedek Ödentiler- 215 milyar, Faiz Giderleri- 1 trilyon 254 milyar:
Toplam– 11 trilyon 89 milyar.
Bütçe Gelir Kalemleri:
Gelir ve Kazanç/ Gelir Vergisi- 1 trilyon 206 milyar, Kurumlar Vergisi- 1 trilyon 315 milyar
Mülkiyet/ Veraset ve İntikal- 8 milyar, MTV- 69 milyar, Değerli Konut Vergisi- 115 milyon
Yurt İçi Mal Hizmet Tic. dahilde alınan/ KDV- 1 trilyon 671 milyar, ÖTV- 1 trilyon 410 milyar, BSMV- 214 milyar, Şans Oyunları- 55 milyar, Özel İletişim Vergisi- 38 milyar, Dijital Hizmet Vergisi-16 milyar, Konaklama Vergisi-13 milyar
Uluslararası Ticaret/ Gümrük Vergisi- 230 milyar, İthalatta alınan KDV- 1 trilyon 671 milyar, Diğer Dış Tic. Giderleri- 6 milyar
Diğer/ Damga Vergisi- 146 milyar, Harçlar- 254 milyar, Başka Yerde Sınıflanmayan-16 milyar, Vergi Dışı Gelirler- 1 trilyon 29 milyar:
Toplam– 9 trilyon 365 milyar
…
Deprem harcamaları nedeniyle açığın büyüyerek 2.66 trilyon olması GSYİH’ya oranını yüzde 6.4 gibi yüksek bir orana çekmiştir. Bu özel durumu yok sayarak bakarsak bütçe açığı oranı yüzde 3.9 olmaktadır.
Gelir tarafına baktığımızda 2023 yılında 4.5 trilyon olan vergi tahsilatı, 2024 yılında 8.4’e yükselmesi öngörülüyor. Böylece vergi artışının yüzde 85 olacağı varsayılmaktadır. Yani vatandaşın sırtına binecek yükün bir kat artacak demektir. Bu da çoğunlukla dar gelirlilerin daha zor bir yıl yaşayacağı anlamına gelmektedir.
Vergi; devletin en temel geliridir. Adil toplanması çok önemli, peki sizce vergi adil toplanıyor mu?
Evet diyemeyiz.
Bu bütçede kazançlar üzerinden alınan vergi payı yüzde 30, gerisi harcamalardan, işlemlerden ve mülkiyetten.
Çarpıklık nerede mi?
1.2 trilyon verginin yüzde 91’i kaynağından kesiliyor. Yani tahsil ediliyor. Beyan edilerek toplanan vergi ise sadece 106 milyar.
Devlet istisna, muafiyet ve indirim olarak 2.2 trilyon vergiden vaz geçiyor. Yani alacağı halde almayarak teşvik etmek istiyor. Bu vazgeçmenin karşılığı alınabiliyor mu? Bu yarar ölçülebiliyor mu?
Tüm bu tabloya göre, bütüncül ve kamucu bir vergi reformu şart diye düşünüyorum.
Bu konuda bazı hazırlıklar yapıldığı duyumları olmakla birlikte henüz ciddi bir adım atıldığına şahit olmadık.
İstisna ve muafiyetleri yeniden düzenlemek, gayrimenkul vergilendirmesinde yeni yol ve yöntemlerin yaratılması, kayıt dışı alanların tespit edilerek kayıt altına alacak değişikliklerin yapılması, alacakların takibinin daha rasyonel yollar ile yapılması ve bunun için teknolojinin kullanılması, vergi inceleme ve kontrollerinin daha verimli yapılması gibi çalışmalar vergi reformu çalışmalarında başlıca başlıklar olabilir, olmalıdır.
Cumhuriyet tarihimizin ilk bütçesi 1924 tarihinde yapıldı, bu bütçede giderler 140.4 milyon, gelir tahmini 129.2 milyon, bütçe açığı 11.2 milyon olarak öngörülmüş. Ancak gerçekleşme 6.8 milyon bütçe fazlası vermiş.
Cumhuriyet denk bütçe çabaları yanında 1927 yılında çıkarılan kanunla “tek hesapta gelir ve giderlerin izlenmesi” yasallaşmış. Bu, bütçeyi başarılı bir şekilde kullanmak ve hedeflerini tutturmak için nasıl araç olarak gördüklerini bize anlatıyor. Bugün ise; Türkiye Varlık Fonu, döner sermayeli kuruluşlar, bütçe dışı fonlar ve özel hesaplar var. Amaç, bütçe dışı kullanacak paranın olması ve bunların denetlenmemesi.
Bütçede, nereye gideceksiniz, nasıl gideceksiniz, bunun için yöntemleriniz ve araçlarınız ne olacak, işte tüm bunların yanıtını bulursunuz, bulmalısınız. Oysa ki mevcut iktidar 2023 hedeflerini 2053 yılına aktarmıştır. Bu gayrı ciddiliktir. Devletlerin yaşamında bu süre kısa gibi görünse de, o zamanı yaşayan yurttaşlar için tam bir hüsran ve başarısızlık. Bu yoksullaşma, yaşananlar ve geniş halk kitleleri için ertelenmiş yaşamları, Neoliberal politikaların eseri olarak görmekteyim. Üstelik de bu politikalarda ısrar edilmeye devam edilmekte.
Bu politikalar ile gelir adaletsizliği had safhaya varmıştır. Gelir dağılımındaki eşitsizlik her geçen zaman büyümeye devam etmektedir. Yoksulluk artmakta, kamu hizmetleri yetersizliği geniş halk kitleleri tarafından daha fazla hissedilmekte, emek, sermaye karşısında her geçen gün biraz daha gerilemekte. Sonuç olarak halk fakirleşmekte, her noktada daha kötüyü yaşar hale gelmekte. Öyle ki, bu yoksullaşma göç, sığınmacı ve mülteci konularını tetiklemekte, ahlaki çöküntü ve şiddet sarmalını daha fazla gündeme getirmektedir.
İktidar, mevcut politikalar (neoliberal-muhafazakâr) ile dış kaynağa bağlı, sıcak paraya dayalı büyüme modelini uzunca bir süredir ülkemizde uygulamakta.
Tarım göz ardı edilmiş, kamu yatırımları özel sektöre yaptırılmaya çalışılmış, eğitim ve sağlık ticarileştirilerek serbest piyasa koşullarına bırakılmış, emek ikinci sınıfa itilmiş.
Dünya kamucu yaklaşımlar ile yurttaşını korur ve kucaklarken, bizde tam tersi yapılarak geniş halk kitleleri sermayenin insafına, tarikat ile cemaatlerin karşılık isteyen yardımlarına bırakılmış durumda.
Uygulanan politikalar cari işlem açıklarına, ithalatın büyümesine, istihdamın düşmesine, kayıt dışılığın artmasına, dolaylı vergilerin artmasına, bu dengesizlik adalet duygusunun bozulmasına ve şiddetin artmasına neden olmuş durumda.
İmalat sanayinde teknoloji payı düşmekte. Teknolojik ürünlerin 100 olduğunu varsayarsak Türkiye’de toplam üretim içindeki payı sadece yüzde 3. Düşük katma değerli üretim, fason imalat, niteliksiz emek ve kayıt dışı ekonomiyle nasıl bu karanlıktan çıkılır!
Uygulanan politikaların bazı kişi ve zümrelere kaynak aktarma anlamına geldiği açıkça görülmektedir.
Bu bütçede KOİ’ye yapılacak ödemelerin 2024 için 162 milyar, 2025 için 240 milyar, 2026 için ise 270 milyar olacağı öngörülmekte.
Türkiye’nin kaliteli bir büyüme için yılda yüzde 6-7 oranında büyümesi gerekmektedir.
Bu büyümenin ürünü olan gelirin de adil bölüşülmesi gerekmektedir. Yani en düşük gelir grubunun milli gelirden aldığı pay günümüzde binde 9’dur. En zengin yüzde 5’in aldığı pay ise yüzde 23’tür. Bu 26 kat fark demek ve bu durumda olan toplumun mutlu olması mümkün değildir. Düşük gelirli yurttaşların enflasyon karşısında hiçbir savunmaları bulunmamaktadır. Enflasyon karşısında ezilmekteler.
Örneğin, uygulanan modelde çiftçiye 6 milyar mazot desteği veriliyorken, 46 milyar, mazota konan vergiyle geri alınıyor. ‘Bu nasıl destek’ dediğinizi duyar gibiyim.
İşsizlik artarken, faize her yıl daha fazla kaynak ayrılırken, enflasyon artar, satın alma gücü düşerken, yargı zayıflarken, yasama kanun ve denetim rolünü tam yerine getiremezken işler nasıl yoluna girecek? Böyle bir sistem sürdürülebilir mi? Sürekli elinizdeki sabit kıymetleri satar ve elde ettiğiniz gelirleri gelir yaratmayan kalemlere harcarsanız sonunuz ne olur? İşte ülkemize olan budur!
Yani bütçe çok önemli bir yol haritasıdır ve bizim harita, umut vaat etmeyen bir haritadır.
Demokrasinin güzel bir tarafı da sandık ile gidişat konusunda halka yeniden karar verme şansı vermesidir.
Tabii kullanabilen için! (12.03.2024)