Yılmaz Kaya AYLANÇ –
İste arkadaşım, istemelisin! Çünkü sen var olduğun için bu düzen var, sen istediğin için dönmekte devran, senin olmasını istediğin şeylerin olduğunun farkına var, sonuçta istemesen olmaz hiçbir şey.
Diyeceksiniz ki, “ne diyor bu adam”? Çok basit bir şey söylüyorum oysa ki. Bizler istemezsek olmaz hiçbir şey. Ama ‘tarih’ böyle kolayca yazılamıyor … Haydi gelin bir bakalım ne diyoruz …
Bugün mazot 42 lira mı! Avrupa’da fiyatı düşerken üstelik. Hep birlikte 3 gün mazot kullanmayalım, mazotu koyacak depolama imkanları olmadığından yandım Allah deyip mazotu ucuzlatmasalar ne olayım. Yapabilir miyiz? Sanmam!
Emeklilerin her gün dert yanışları televizyon kanallarında. Haksız değiller. Yıllarca çalışıp kenara biriktirdiler, şimdi hazırdan yemek hakları. Fakat verilen ne yazık ki yemelerine yetmiyor gönül rahatlığı ile. Bırakın Avrupa’yı, Türkiye’de gezmeleri mümkün değil. Peki kaç kişi bu grup? Yaklaşık 14 milyon kişi. İsteseler bir olup iktidarları belirleyebilirler mi? Evet! Peki yapabilirler mi? Hayır!
Üniversiteler, içler acısı bir dönem yaşamaktalar değil mi? Bilimden uzak, liyakatı sıkıntılı akademik kadrolar ve liseden daha alt seviyede eğitim. Üstelik bitirdin mi, üniversiteli işsiz oluyorsun, sonucu da bu.
Peki tüm üniversite öğrencileri 2023 itibari ile 208 öğretim kurumunda 6 milyon 950 bin 142 öğrenci 184 bin 566 öğretim elemanı bir olsa ve “biz bu sistem düzelinceye kadar bu okullara gitmiyoruz” dese ne olur. Diyebilirler mi? Sanmam!
Tarımda çiftçimizin çektiklerini hepimiz biliyoruz. Tarlasını, traktörünü icraya kaptırıp, bu işi bırakarak kente gidenler ve ekilemeyen onca km kare tarım alanı konularını sık sık duymaktayız. Hayvancılık desen her gün “zarar ediyoruz” diyen haklı üreticilerin seslerini hepimiz duyuyoruz. Gerçekten de, sistemin yarattığı bir çarpıklık var. Bir yandan ürünlere ulaşamayan, ulaşsa da pahalılıktan yakınan tüketici, diğer yandan ne yaparsa yapsın bir türlü kâr edemeyen üretici. 2.3 milyon kayıtlı çiftçi sayımız 2020 yılında. Bunlar 4 kişilik aile olsa yaklaşık 10 milyon çiftçi ailesinin tarım ve hayvancılıkta üretici olduğunu varsaydığımızda. 2021 itibari ile 38.063 bin hektar tarım alanı ve merayı bu ailelerin işlediğini düşündüğümüzde. Bunların büyükbaş hayvan sayısı 16.7 milyon, küçükbaş ise 53.3 milyon baş 2023 yılı itibari ile TÜİK verilerine göre tespit ettiğimizde.
Çiftçiler yeterli destek sağlanmadığı takdirde toprağı işlemiyor, hayvanlara bakmıyor, sütlerini sağmıyoruz dediğinde ne olur? Yapabilirler mi? Yapamazlar!
Sağlık emekçileri, siz olmazsanız yaşamın devamı sekteye uğrar. Oysa “giderlerse gitsinler” dediler mi?
“Doktor dövme özgürlüğü kazandık bu dönemde” diyen insanlar tv mikrofonlarına bas bas bağırdılar mı?
Sağlık kuruluşlarında naralar atıp, doktorları, hemşireleri darp ettiler mi? Sağlıksız koşullarda, negatif şartlarda çalışmaya zorlandılar mı? Evet! İsteseler, birleşseler 3 gün hasta bakmıyoruz, “şartlar düzelene kadar, hak ettiğimiz yaşam sağlanana kadar iş bırakıyoruz” deseler bir şeyler düzelebilir miydi? Evet! Yaptılar mı? Yapabilirler mi? Hayır!
Emekçiler, analarının ak sütü gibi helal alınterini akıtıp, hayatlarını sürdüren, koşturan, ezilen, az bir parayla yaşamaya çalışan ve fakat her şeyi yapan emekçiler, yaklaşık 16 milyonlar. İsteseler, birleşseler, hak ettikleri verilinceye kadar, adil bir gelir dağılımı tesis edilinceye kadar, insanca yaşayacak bir yaşam sağlanıncaya kadar çalışmıyoruz deseler. Otobüsler çalışmaz, uçaklar uçmaz, kömür madenden çıkmaz, inşaatın sıvası yapılmaz, akan musluğa tesisatçı el vurmaz, tıkanan klozet iş görmez, lokantada yemek çıkmaz, bulaşık yıkanmaz, berber saçları kesmez, kordonda çay içilmez, dönülmez akşamın ufkuna deyip batan güneşe karşı bir kadeh kalkmaz, yani hayat durur mu? Durur! Yapabilirler mi?
Oysa bir yanda bir kısım amir, bir kısım yetkili, bir yönetim ve altta milyonlar varken hep o bir miktar kısım kazanmakta. Farkında mısınız!
Sanırım kendi haklarımızın bilincinde olmamakta var, bir arada bir şeyler başarmaya sıra gelince kayıktaki kürekçi sen ol, kaptan ben olayım durumu mu var? Ya da tamam güzel olur tabii derken yöneten ben mi olacağım, sen mi olacaksın kavgası mı var?
Başka şekilde sorarsak, bu işten çıkar var mı? Var! Bu benim mi olacak? Senin mi? Ya da ne kadarı benim, ne kadarı senin? Durumu mu var! Ne dersiniz?
Sizce sonunda insana geldiğimizde, egolar devreye girerek yukarıda saydığımız bütün sayısal, miktarsal, kapasite gücüne karşı nasıl kaybediliyor dersiniz? Zurnanın zırt dediği yerde insan var. Sorun insan mı? Sorun liderlik eden mi? Ya da hepsi mi?
Ülkemizde uzunca bir süre kuruluş değerlerinin yerine başka şeylerin konulmaya çalışıldığını, bunun için büyük çaba ve para harcandığını gördüğünüzü sanıyorum. Bütün bunları siyasi olarak değerlendirip bir seçim ile değişeceğini düşünüyor da olabilirisiniz. Ancak sürenin uzaması ve planlı bir kültürel değişimin de olmakta olduğunu görenlerimizin, basit bir pahalılık sorunu veya basit bir lider durumu olduğunu sanarak konuya gereken değeri vermemiş ve yeterce ciddi bir değerlendirme yapılmamış olduğu kanaati uyanıyor bende.
Siyasetin, kültürel bir durumu inşa ettiği anlaşıldığında da vaktin oldukça geçmiş olabileceği de yok sayılmamalı. Hadi canım! Bir şey olmaz demeğe devam mı edeceğiz? Siz bilirsiniz! (19.03.2024)