BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Yenilenmeli ... Tepeden tırnağa! …
Çok mu sizce: ‘Tepeden tırnağa yenilenmek’ istemek?
Hangi çok bu?
Olmayacak kadar mı çok?
Olacak nerede peki?
Çok mu uzak?
Çok mu yakın yoksa?
Nerede?
Bugünlerde hangi çoktayız dersiniz?
Aslında ‘çoktaaaaan’ farkına varmış olmamız gerekirdi: ‘Çok’ biziz …
Yani demem o ki: ‘Çok’ olduğumuz kesin ve kaybetmemiz olanaksız.
Dolayısıyla, kazanabilmek burnumuzun ucu kadar yakınımızda.
Burnumuzun ucunu göremeyecek kadar ‘çorba’ edilmiş olsa da her şeyler, zaferler burnumuzun ucunda.
Fark ediversek fark atacağız.
Hem de ne ‘fark’! Çok büyük fark. Ne güzel fark.
Her şey çok açık, her şey meydanda, meydanlarda.
Çok biziz çünkü, meydanlar da öyle …
Meydan okumamıza hiç gerek yok: Meydan biziz çünkü, okuyan bizi okuyacak, başka çaresi yok.
Çare biziz çünkü. Bulmamız gerekmiyor. Sadece ‘biz’ yetiyoruz.
Yetiyoruz diyorum, güçlüyüz diyorum ama gücümüzün farkında olduğumuz kadardır gücümüz …
Peki ama nasıl oluyor da? …
Yıllardır neden bir türlü? …
Belki de zamanı geldi, ‘tam zamanı’ dediğimiz o gün bugündür belki ne dersiniz …
…
Yağmurlu bir bahar günü başladıydım bu yazıma “Yenilenmeli” diye başlamak geldiydi içimden … ‘Yenilenmeli’, hem de ‘tepeden tırnağa yenilenmeli!’
Damla damla büyümeli içimizde dışımızda güzel bir gelecek, her yerde.
…
Yazımı bitirmeye çalışırken pırıl pırıl bir güneş içindeydik.
Baharı içi içine sığmayacak hale getirecek kadar güneşliydik.
Bahara yürüyorduk, koşuyorduk hatta …
Bahara yürümekten vazgeçmek mümkün değil ki.
Bahar ‘yürüyüş’ ister bizden. ‘Bahar gibi Bahar’ yürüyüşle mümkündür …
“Dalgaları karşılayan gemiler gibi / Gövdelerimizle karanlıkları yara yara …”
Hepsi bu kadar.
Hepsi bu bahar.
Artık hazırız: Bahara başlayabiliriz …
Artık hazırız: Gülmekten kırış kırış buruşabilir yüzlerimiz, hatta gözlerimizde mutluluktan yaşlar ...