BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Ağzımıza -adeta- yapışmış bir kalıpsözümüzdür: “Yap’çak bi’şey yok!” deriz sıklıkla.
Memleketin ahvali, yüksek enflasyon, asgari ücret, emekli maaşları gibi gibi konular açıldığında üç beş cümle ile durumun vehametinin dile getirilmesine noktayı genellikle onunla koyuyoruz nedense: “Yap’çak bi’şey yok!”
Doğurulmakla başlayan ‘büyüme sürecimiz’de edilgen hallerden etken hale geçebilmek elbette zor, zahmetli, üstüne üstlük riskli, tehlikeli … Ucunda, ‘erken ölmek’ dahil ‘ölmekten beter’ şeyler yaşama ihtimali var çünkü. Tarih dersleri öylesi kanıtlarla dolu. Bu nedenle “ne lüzum var risk almaya, başımızı belaya sokmadan yaşayıp gidiyo’z işte” tercihi dünyanın en yaygın tercihidir. Bu tercihe yönelişte bazı tarihsel dönemlerde ‘o dönemin ruhu’ başlığı altında toplayabileceğimiz bazı nedenlerle biraz azalma ya da çoğalma olsa da tablo çok büyük ölçüde değişmemektedir: ‘Aynı hamam aynı tas’tır.
Elbette ‘büyük fotoğraf’ın değiştirilebildiği, gerçek anlamda tarihsel devrimlerin yaşandığı dönemlerdeki ‘hamam pratiği’ne ilişkin özetimiz farklıdır. O dönemler hakkında ısrarla ‘hamama giren terler’ gerçeğine dikkat çekilir. Ancak, dikkat edilirse burada da ‘hamama girmemiş olanlar’ açısından avantajlı bir durum tespiti yapılmaktadır: ‘Terlememek’!
Dolayısıyla, öyle edip böyle edip ya da elinde olmayan nedenlerle ya da tesadüfen ‘büyük devrim günleri’ni “hamama girmeden” geçirebilenlerin yine de çoğunluk olmasına ise şaşırılmaz. Bu böyledir. Tarih böyle yazar. Vicdan, vefa, ahlak, dürüstlük, onur, cesaret, özveri, içtenlik gibi gibi birçok insanî özellik tarihte hep az rastlanır özelliklerdendir. Tarih ısrarla böyle yazar. Bu kötü karne ile yüzleşmeninse pek mümkünü yoktur. Zaman geçer, olanlar olur, pek çoğu ayrıntılara dahil olur ve peşi sıra “ayrıntılara takılmamak gerek” denir ve yüzsüzleşme yaygın egemenliğini sürdürür. Bu bakımdan, tarihin içinde bir yerlerde “yap’çak bi’şey yok’ diyebilmekten rahatsız olunmaz. Hatta bu ‘çaresiz-etkisiz duruş’ dikkat bile çekmez.
“Ölümden korkmadılar, darağaçlarında Kahrolsun emperyalizm, Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye diye haykırıp idam sehpasını kendileri devirdiler” derken sesinizin tonunu yükselterek sözlerinizin etkisini arttırmanın mümkün olduğu sevgili dünyamızda ne büyük bir açmazımızdır ki egemenlik “Yap’çak bi’şey yok!”tadır.
Benzer bir ses tonu yükselmesini, başlangıcı, Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmasına tarihlenen kurtuluş savaşına ve onunla iç içe yürütülen cumhuriyetimizin kuruluşuna ilişkin söylevlerde de görmekteyiz … “Ya istiklal ya ölüm!” günleri … “Size ölmeyi emrediyorum” günleri … “Biz buraya ölmeye geldik” günleri … ‘Tarih’in ne yazık ki ve ne acı ki neredeyse tümüyle ölerek yaşandığı günler … Halâ öyle! Filistin’e baksak yeter. Gazze’de ölenler, en çok da çocuklar ve kadınlar. Ve dilimizden düşmeyen hala şu söz: “Yap’çak bi’şey yok!”
Sizce de fazlasıyla utanç verici değil mi bu? Ağzımızdan çıkı çıkıveren bu sözün bize yaşatması gereken büyük utançtan kendimizi kurtarsak diyorum … İlle de yap’çak bi’şeyler var, bi’şeyler yapanlar var çünkü … Ağzımızdan asla ve asla “Yap’çak bi’şey yok!” sözü çıkmamalı artık …
Her gün her gün çeşitli vesilelerle dilimizin ucuna ucuna geliveren bu sözden, bu ayıptan kurtarmamız gerekiyor kendimizi? 19 Mayıs Bayramımız daha çok kutlu olsun ve ilerlerde bayram edeceğimiz yeni yeni nedenlerimiz olsun, çoğalsın diye …
İyi ki varsın Cumhuriyet!
100 yıl! Bu süre hep ‘uzun zaman’dır.
Haklı olarak ‘neye göre’ sorusunun yanıtı ise bellidir:
Ortalama insan yaşamı süresine göre …
Öyle ya, insan için doğuştan itibaren beklenen yaşam süresi ortalaması -en son verilere göre- yaklaşık olarak 75 ile 80 yaş aralığındadır ülkemizde. Dünya ortalaması ise, pek çoğu ‘kahreden-kahrolası’ nedenlerle, durmadan azalmaktadır. Sadece Gazze’de bile katledilen her bir çocuk-gençle birlikte bu azalma hızlanmaktadır. Bir türlü durdurulamamaktadır. Çok büyük acımızdır … Ayıbımızdır.
Bu bakımdan, tarihsel dilimlemenin halâ daha 100’er yıl olarak yapılmasına itiraz edilememektedir.
Dolayısıyla 100 yıl, yüzyıllardır ‘çok uzun zaman’dır.
7 Mayıs 2024 Salı günü Cumhuriyet Gazetemizin yüzüncü yaşını kutlamış olmamız, sadece bu nedenle bile çok değerlidir.
Cumhuriyetimizin olduğu gibi Cumhuriyet Gazetesi’nin de 100’üncü yaş gününe tanıklık etmiş olduğum için çok mutluyum.
O bizim hep ‘Yaşasın Cumhuriyet’imiz olmuştur, olacaktır. İyi ki vardır.
Alkışlıyorum.