A. Kemal KAŞKAR –
‘Muğla Su İnisiyatifi’ tarafından yapılan açıklamada, dünya genelinde iklim değişikliğinin etkisiyle hava sıcaklıklarının arttığına ve kuraklığın giderek büyüyen bir sorun olarak karşımıza çıktığına, ilimiz Muğla’da da yaz aylarında susuzluğun büyüdüğüne, bu soruna çözüm olarak deniz suyundan desalinasyon ile içme suyu elde edileceği yönünde açıklamalar yapıldığına dikkat çekilerek, özetle şöyle denildi:
“Muğla Su İnisiyatifi olarak bu yaklaşımı doğru bulmuyor, ekolojik dengeyi bozan faaliyetler sonucu yaşadığımız bu sorunu yine ekolojik dengeyi bozacak, deniz kirliliğine, deniz canlılarının yok olmasına yol açacak bir yöntemle çözmeye çalışmanın daha fazla sorunlara yol açacağını düşünüyoruz.
Desalinasyon yöntemi dünyada özellikle Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail gibi suya erişim sorunu yaşayan, ekonomik düzeyi yüksek ülkelerde kullanılmaktadır. Ancak hem çok pahalı, hem çok enerji ihtiyacı doğuran, hem de deniz ekosistemine zararlı bir yöntemdir.
Tuzdan arındırma çok fazla enerji gerektirir ve halkın içme suyuna erişimi de daha pahalı olacaktır.
Denizden büyük miktarlarda su alarak ters ozmos ve ultra filtrasyon yöntemleri ile birlikte tuzsuzlaştırma işlemi hem denizden su alırken hem de denize tuzla yoğunlaşmış konsantre akışkanı deşarj ederken deniz ekosistemindeki varlıklar için geri dönüşsüz zararlar verecektir.
Ekinanbarı suyu
Yine son zamanlarda suyu daha az tuzlu olduğu için desalinasyonun daha az maliyetli olacağı söylenerek gündeme getirilen Ekinanbarı suyu için de aynı endişeleri taşıdığımızı bildirmek isteriz. Bu projenin Geyik Barajı’nın kamulaştırılmasından 4 kat daha fazla maliyetli olacağı MUSKİ tarafından da açıklanmıştır.
Termik santraller
kapatılmalıdır
Su sıkıntısı yaşanan yerlerde, bu teknolojiyi uygulamayı düşünmeden önce atılması gereken birçok adım vardır: Öncelikle yaşam için vazgeçilmez olan suyun kirletilmesinin ve gereksiz sarfiyatın önüne geçilmesi şarttır. Denize atılan atık suyun yeniden kazanılması, suyun doğru ve ihtiyatlı kullanımı, su tüketimini teşvik eden yapılaşma faaliyetlerinin sonlandırılması, tarımda aşırı su kullanımının önlenmesi, şebekedeki kayıp ve kaçakların azaltılması, yağmur hasadı işlemlerinin planlı ve etkin uygulanması, bölgede her gün neredeyse bir milyon insanın ihtiyacı kadar su kullanan -Muğla’nın nüfusu bir milyon civarındadır- ancak enerji üretimine katkısı sadece % 2 olan, ömrünü çoktan doldurmuş 40 yıllık termik santrallerin kapatılması gibi önlemlerin öncelikle hayata geçirilmesi gereklidir.
Sonuç olarak
İlimiz genelinde su ihtiyacının kontrolsüz olarak artmasına neden olacak yüksek yatak kapasiteli turizm yatırımlarına da izin verilmemesi gerektiğinin belirtildiği açıklamanın son bölümünde şu görüş ve önerilere yer verildi: “Sonuç olarak, denizden su elde etmeyi planlamadan önce bölgede hali hazırda suya ihtiyaç duyulan tüm süreçlerin tartışılması, suyun yaşam için vazgeçilmez olduğunun kabul edilmesi, bölgemizde su gereksiniminin doğru hesaplanması ve gerekli önlemlerin alınması öncelikli olmalıdır. Demokratik kitle örgütleri; emek, ekoloji, meslek örgütleri ve yöre halkı ile birlikte, suyun ve ekosistemlerin korunması esas alınarak su sorununun çözümü tartışılmalı, çözümler aranmalı ve su sorununun çözüm yolları doğru saptanmalıdır. Su varlıkları ve deniz ekosistemi ise mutlaka korunmalıdır.”