GÖRDÜKÇE… / Eczacı Bengi MERGEN (E.)
Ben 1945 yılı doğumluyum. 1950 başlarında dedem Hamdi Mergen, felç geçirip İzmir Torbalı Tepeköy’de demiryolları memuru olan babamın yanına gelmişti. Lojmanda oturuyorduk… Dedemin nekahet ve tedavisi süresinde evde olduğu için bana öğretmenlik yapmak istemiş olmalı ki bana 1,5-2 ayda okuma yazma öğretmişti… 1950 yılı 14 Mayıs genel seçimlerini ben dedemin her gün aldığı 2 gazeteden izlemiş, radyodan dinleyerek takip etmiştim…
O günden bugüne devletimizin işleyiş mekanizmalarını, idari ve siyasi olarak devamlı takip etmişimdir. Ve bu hâl bize okuldaki öğretmenlerimiz tarafından bir YURTTAŞLIK BİLİNCİ olarak benimsetilmiş ve öğretilmişti…
Bu bilinç ile oluşmuş kişisel değerlendirme kriterleri ile çocukluk, gençlik, erişkin ve emeklilik dönemlerinde devlet mekanizmasının genel koordinasyondan yoksun, bir atalet, hantallık içinde olduğunu ve bu yüzden de çok zaman, para kaybıyla zarar gördüğümüzü gözlemlemiş ve üzülmüşümdür.
Devlet vatandaşın rahat yaşamasını, konforunu, geçimini, temel ihtiyaçlarını mümkün olduğunca kısa zamanda -su+elektrik+yol+kanalizasyon- ve vatandaşını rahatsız etmeden çözmek, gidermek için vardır. Her bir sorun ayrı devlet kurumlarınca yapılma mecburiyeti de olsa, Belediye Meclis Üyeliği ve siyasete bulaşmış birisi, bir sade vatandaş olarak bu koordinasyon (eşgüdüm) ve senkronizasyonun (eşzamanlı) sağlanabilmesinin kasıtlı veya kasıtsız tekere çomak sokmalar olsa da çok zor bir olay olmadığını ve olmayacağını biliyorum.
Bunları niye söylüyorum? Geçtiğimiz Pazar günü çocuklarım Ankara ve İzmir’den ziyarete gelmişlerdi. Onlarla Güllük’e gittik hava alalım, değişik bir mekan olsun amaçlı… Malum, “Tebdil-i mekanda ferahlık” vardır…
Deniz kıyısında yürürken eskiden ETİBANK yönetim binasını ve lojmanlarının olduğu terkedilmiş, bakımsızlıktan ilgisizlikten çürümeye, adeta harabe haline dönmeye başlamış bina ve araziyi görünce yöresel deyimimizle BURNUMUN DİREĞİ SIZLADI…
ETİBANK kimin? Devletin… Diğer devlet kurumlarından bu bina ve araziye ihtiyacı olan yok mu? Hatırladığım kadarıyla o binalar çok sağlam ve inşa tarihine göre oldukça gelişmiş teknolojilerde yapılmıştı. Çok çeşitli formlarda daha yıllarca kullanılabilir… Sosyal tesis, dinlenme kampı vs değil ama… Söz gelimi okul olabilir, Üniversitemizin Veteriner Fakültesi olarak kullanılabilirdi…
Gerçi Güllük halkı 15-20 yıl önce bir Yüksek Okulu orada barındırmadı ama halk artık o halk değil… Dışarıdan gelen her kişinin oranın insanına ekonomik ve sosyolojik kültürel katkıları olacağını biliyor…
Devletin bir cebinden aktarılacak az bir para ile (çok olsa ne olur?) orası harika bir kullanım şekline dönüşebilir.
İşin acilliğinin bir diğer sebebi de ÖZELLEŞTİRME konusu konuşulmaya başlandı… Eğer öyle olursa CENNET GÜLLÜK’ün CENNET KOYU 6-7 katlı turistik otele ve müştemilatına dönüşür. En korkunç ve sıkıntılı sonuç da kanımca bu olur…
Biz söyleriz, BÜYÜKLERİMİZ DAHA İYİ BİLİR!..