BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Kendisi bugüne dek dönem dönem benzer cümleler kurmuştu ama ülkecek o cümlelerinin pek hayrını görememiştik. Ama yine de olsundu, hiç yoktan iyiydi …
AK Parti Genel Başkanı olarak adeta ülkemiz genelinde tüm büyükşehir, il, ilçe ve beldelerin belediye başkan adayıymışçasına harareti arttıra arttıra yaşayıp yaşattığı propaganda sürecinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart yerel seçimlerinin etki alanından çıkıyormuş hissi oluşturmuştu yine kurmuş olduğu bir iki cümle ile …
Memur-Sen genel merkez hizmet binasının açılış töreninde konuşan Erdoğan, seçim tartışmalarını geride bırakarak ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündeme odaklanmanın şart olduğuna dikkat çekip “Dönem kızgın demiri soğutma, musafahalaşma (tokalaşma/b.n.), kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir” deyivermişti …
‘Sözlerin Gücü’ne hep inanmış ancak yaşadıklarından öğrendikleri çerçevesinde “sözü kimin/kimlerin söylediği”nin de büyük önemini bilen bir yurttaşınız olarak tedbiri elden bırakmadan 21 Nisan Pazar günü İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun ‘Büyük Buluşma’ mitingini izleme keyfine yaklaştığımız anlarda geldi o olmaz olası haber:
“CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na Ankara’nın Çubuk ilçesi Akkuzulu köyündeki Şehit cenazesi sırasında yumruklu saldırı olmuştu … Saldırı sonrasında korkunç bir izdiham ve linç tablosu yaşanmış, o çok kötü tablo içinde Kılıçdaroğlu güçlükle köydeki bir eve sığınmıştı … O sırada evin çevresinden “Yakın bu evi!” sesleri geliyordu … “At izi it izine karıştı” deriz ya, işte tam öyleydi yine … İktidar sahiplerinin, MHP’yi de dahil ederek oluşturdukları ittifakın seçimler öncesinde yükselttikleri “Muhalefetin FETÖ, PKK ile yani terörle işbirliği yaptığı” şeklinde özetlenebilecek söylemleriyle sandıklarda istedikleri sonuçları alamadıkları da dikkate alınırsa, başka bir sonuca varılamayacağı belliydi!
Aynı gün -kâğıt israfı- Güneş gazetesi, “Memnun musun Ekrem” başlığı ile yayınlanmıştı … Irak’ın kuzeyinde askerlerimizin şehit edilmesinin sorumluluğunu çiçeği burnunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yükleyen bu akıl dışı ‘yorum’ ilk değildi. O güne dek birçok kez buna benzer -akla zarar- siyasi algı operasyonlarına tanık olmuştuk … Normal şartlarda gülüp geçilecek bu ilişkilendirmeler, ne yazık ki ülkemizi ve yurttaşlarımızı dönüşü olmayan bir karmaşa ortamına sürüklüyordu …
26 yıl önce Sivas’ta Madımak Oteli önünde, otelin yakılmasının hemen öncesinde yaşananları kendimce yazmaya çalışırsam: Otelin önünde toplanan ve sayısı giderek artan güruhtan, “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu Sivas’ta yıkılacak”, “Laiklere ölüm” , “Yaşasın şeriat” ve “Sivas Aziz’e (Aziz Nesin kastedilerek / b.n.) mezar olacak” sloganları ve tekbir sesleri arasında “Yakın ulan yakın” bağırışları duyulmaya başlanmıştı …
21 Nisan Pazar günü Ankara Çubuk’un “Yakın bu evi!” diye bağırılan köyünde yaşananlar, 26 yıl önce tarihimizin ne yazık ki “Sivas katliamı” yazan sayfasını getirdi akıllara … Yine gerekli güvenlik önlemleri bir türlü alınamayacak ve o evin etrafında tahrik edilen güruh ‘eşiği aşıp’ saldırıyı linç boyutuna mı taşıyacaktı … Neyse ki öyle olmadı!
Olayların ardından, (Jandarma tutanağıyla belgelenen, olaya 37 kişinin doğrudan katıldığı belirlenmesine rağmen) henüz gözaltına alınan yumruğu atan Osman Sarıgün’ün de aralarında bulunduğu 9 kişiden altısı adli kontrol şartı ile üçü de kovuşturulmasına yer olmadığı kanaatiyle serbest bırakıldılar. Çoğu, ifadelerinde “galeyana geldik” demişler. Sözlük anlamlarına bakarsak: Kaynama, heyecanlanıp coşma-taşma hali yaşamışlar!? Osman Sarıgün de, önce kendisine bir yumruk atıldığını, ardından savurduğu yumruğun “Kılıçdaroğlu’na değdiği”ni söylemiş … Bu kadar ‘basit’ mi? Bence değil!
Böylece demokrasimize, “galeyana gelip savrulan yumruğun siyaset adamına değmesi” şeklinde bir açılım da sağlanmış oldu. Bu açılımın, yani yumruğun kime değdiğine göre ne gibi sonuçlar doğuracağı ise inşallah tecrübe edilmez. Olayın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘gaz sıkışması’ tespitinden hareketle gerekçelendirdiği ‘galeyan’ kaynaklı bir olay olarak yorumlanmasında da sorumluluğun yine iktidarda olduğunu ve ‘gaz birikmesi’nin AK Parti ve MHP’nin benimsediği siyasi söylemlerden kaynaklandığını düşünenlerdenim.
Bütün bu olup bitenlerin üzerine bir de sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, AK Parti Etimesgut Belediye Başkan Aday Adayı olduğu belirtilen biri tarafından “Kahraman Osman Amca” nidaları arasında Osman Sarıgün’ün evine ziyaretler yapılıyor, elleri-yumrukları öpülüyor. Sanki birileri, başta adalet olmak üzere devlet kurumlarıyla dalga geçiyor! Biliyorsunuz “Kahraman Osman Amca” da AK Partiliymiş ve hakkında partiden ihraç kararı verilmiş …
Ve Ankara Barosu, Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Turgay Güler ve Kılıçdaroğlu’na Ankara’nın Çubuk ilçesindeki Şehit cenazesinde linç girişiminde bulunanlar ile azmettiricileri hakkında “insanlığa karşı suç işledikleri” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Yaşananların ‘açıkça linç çağrısı’ olduğu belirtilen suç duyurusunda olayın tesadüf değil planlı olduğu vurgulandı. Olayın planlı olduğunun en önemli göstergesi olarak da Güneş Gazetesi’nin “Mutlu musun Ekrem” manşeti gösterildi.
Peki ya tüm bu olup bitenler içinde Devlet Bahçeli neler diyor, ona da bir kulak verelim:
“Biz bu vatanı sandıkta değil savaş meydanında kurtardık” demiş örneğin. Böylece, 31 Mart’ta ‘bazı seçimler’in Cumhur İttifakı adaylarına kaybettirildiğini , bunun da “FETÖ, PKK, Soros ve Geziciler tarafından organize edilen emperyalist işgal amaçlı bir saldırı” olduğunu söylemiş!
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yükselen gerilimi düşürmek istermiş gibi bir vitrin düzenlemesi yapmaya çalışırken Bahçeli’nin, “Kızgın demiri soğutalım ama ısınan tehditleri ağırdan almayalım. Aklı kiralık, vicdanı karanlık, değerleri bulanık olanlarla sırf arıza çıkarmasınlar diye Türkiye ortak paydasında nasıl buluşacağız? Türkiye ittifakından bahsetmek kafamızdaki soru işaretlerini çoğaltmıştır ” sözleri, “demiri yine kızdırıverdi”. Sonrasında ise Erdoğan, neyi kastettiğini, “Türkiye İttifakı, Cumhur İttifakı’nın farklı bir versiyonudur. Şu anda 82 milyonu farklı farklı şehirlere ayırarak konuşamayız. Ama 82 milyonu biz bir ittifak içerisinde tek millet, tek bayrak, tek devlet olarak topluyoruz, kastımız da budur” diye açıkladı …
…
Son birkaç gündür yaşananları ve yaşananlarla ilgili söylenenleri özetlemeye çalıştım. Vardığım ilk sonucu da siz sevgili okur-yazarlarımla paylaşmak istiyorum: Siz siz olun ‘galeyana, gaza gelmeyin’. Çünkü ‘galeyana getirme – galeyana gelme’ ilişkisi tarihimizde hep demokrasi dışına savrulmalarla sonuçlanmıştır …