Bakış Açısı / Hüseyin AÇAR –
Yayın hayatına başladığı günden bu yana Melih Kaşkar kardeşimizin çıkarttığı Haftaya Bakış Gazetemizde Bakış Açısı isimli köşemde sizlerle buluşmaya devam ediyorum.
Buluşmaya da ömrümüz olduğu sürece devam edeceğim.
Özellikle ilçemiz Milas’ın daha güzel ve yaşanası bir kent olması için yapılması gerekenleri biraz da mizahi bir dille sizlere aktarmaya çalışıyorum.
Sadece Milas’la ilgili değil güzel ülkemiz Türkiye ile ilgili olarak da dilimiz döndüğünce sözümüz yettiğince sizlerle yazılarımız aracılığı ile buluşuyoruz.
Köşe yazarlığı yapmak zor bir iş, zor bir uğraş, bu anlamda haftada bir de olsa yazdığım yazıları bazen gazeteye taşımakta zorluk çekiyorum.
Özellikle her gün makale yazan köşe yazarlarının işinin bir hayli zor olduğunu da kabul etmek lazım.
Gerçi köşe yazısı yazmak için ilçemiz Milas’ta da ya da yurdumuzda da malzeme oldukça çok, hani diyorlar ya yeter ki sen yazmak iste, bizimki de işte bu hesap …
Şimdi böylesine uzun bir giriş yaptıktan sonra “bu haftaki konumuz ne olsun” sorusuna geldik değil mi?
‘Sağlık’ olsun!
Hadi bu haftaki konumuz bir sağlık yazısı olsun.
Biliyorsunuz sağlık tüm canlılar için önemli. Özellikle insan sağlığının oldukça önemli olduğunu da vurgulayarak ilçemizle ilgili sağlık durumuna şöyle bir göz atalım.
Malum ilçemiz Milas’ta devletimizin kurduğu, sağlık sorunlarımızın çözümlenmesi için bir hastanemiz var. İyi ki de var, olmasaydı biz insanlar ne yapacaktık diyorum.
İnsanların söylediği meşhur bir söz var: “Allah bizleri Hastaneye düşürmesin ama Hastanenin yokluğunu da hissettirmesin” diye …
Hem hastanelerde karşılaştığımız sahnelere hem hastaların gördüğü muameleye kayıtsız kalmak mümkün değil.
Milas 75. Yıl Devlet Hastanesi her gün tıklım tıklım dolu, insanlar sağlık sorunlarına çare aramak adına her gün hastaneyi dolduruyorlar.
Gitsen dert gitmesen ayrı bir dert …
Özellikle bazı kliniklerin önü insan duvarı gibi… Hemen bir örnek vereyim: Göz kliniği ne zaman gitseniz hep kalabalık.
Zaman zaman bu kalabalıklar nedeniyle insanlar arasında tartışmalar da olmuyor değil.. En çok da tek doktoru olan kliniklerin önü kalabalık. Yine Göz’den örnek vermek istiyorum, zira hastalar en fazla bu klinikte sıra bekliyorlar.
Milas Devlet Hastanesi’nde bir göz doktoru muayene yapmaktadır. Tek doktorun olması elbette hastalar için olduğu kadar bu doktorumuz için de oldukça sıkıntılı ve bir o kadar da zahmetli bir durumu ortaya çıkarmaktadır.
Günde 40-50 hastaya bakan haftanın 5 günü çalışan doktorlarımızın da nihayetinde birer robot olmadığını, onların da dinlenmeye ve tatile ihtiyaçları olduğunu unutmamak gerekiyor.
Çalış çalış nereye kadar, bir zaman geliyor ki vücut ve kafa iflas ediyor …
Hastanemizde ikiden fazla doktoru olan klinikler olduğu gibi tek doktorla insanların sağlık sorunlarının çözülmeye çalışıldığı da aşikârdır.
Burada iş Sağlık Bakanlığı’na düşüyor. İlçemiz Milas’ta artık tek doktorların yerine onların da işlerini kolaylaştırmak adına iki hatta üç doktorun olması isteğimizi bir kez daha tekrarlayalım.
Düşünsenize, tek doktoru olan polikliniklerde görev yapan doktorlar hastalansalar ya da önemli bir işleri olup göreve gelmeseler ya da dinlenme ihtiyaçlarından dolayı izin alsalar, ki zaman zaman bu tür durumlar da ortaya çıkmakta, o zaman ne yapacağız, doktorumuzun gelmesini mi bekleyeceğiz? Yoksa doktor gelinceye kadar dünya mı değiştireceğiz? Yahut da aman doktorumuza bir şey olmasın diye dualar mı edeceğiz, ne yapacağız bilemiyorum.
Sevgili Sağlık Bakanımız, haydi şu Milaslıların duasını al ve hastanemizde tek doktorla hizmet verilen polikliniklerdeki doktor sayısını ikiye veya ikiden fazlaya çıkar …
Sağlık önemli diyorsak, ki diyoruz, o zaman bu önemli sağlık sorununa da bir el atalım …
Acilinde acili var …
Bir de acil olarak beklenmedik durumların ortaya çıkması sonucu gitmek zorunda kaldığımız Acil Servisimizin durumundan da sizlere bahsetmek istiyorum. Öncelikle hemen belirteyim işimiz bağcıyı dövmek değil bağımızı güzelleştirmektir …
Acil’de çalışan doktorlarımızın hemşirelerimizin ve sağlık personelimizin de görevlerinin oldukça zor olduğunu vurgulamak istiyorum.
İki doktor sabaha kadar gelen ve tedavi isteyen insanlara yardımcı olmaya çalışıyorlar.
Zaman zaman yeterli olamadıkları durumlar da ister istemez ortaya çıkıyor. Acil’den geriye dönen hastalar da görülebiliyor.
Bazen sabredemiyoruz …
Acil neden var? İşte beklenmedik bir anda ortaya çıkan rahatsızlıklarımız, yaralanmalar, kazalar için acil diyoruz. Canı yanan, rahatsızlık seviyesi üst seviyede olanlara “sabırlı olun, sıranızı bekleyin” demek bana biraz yanlış geliyor …
Acil’de en büyük görev hemşirelere düşüyor. Hasta olarak sağlık sorunları için acile gelenlere karşı biraz daha duyarlı olurlarsa, sanıyorum ki sorunlar kendiliğinde az da olsa çözülecektir.
Hani yine deriz ya, “tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır” diye …
Şimdi ben, “daha duyarlı olalım, tatlı dilli güler yüzlü davranalım” diye yazıp duruyorum ya bu yazıyı okuyan konumuzun, yazımızın muhatabı olanlar, “kolaysa sen gel de sen tatlı dilli güler yüzlü ol” diyeceklerdir.
Dedim ya işimiz bağcıyı dövmek değil bağımızı güzelleştirmektir diye…
İşimiz asla şahıslarla uğraşmak değil, insanların yaşamını güzelleştirmek için yapılacak olanları dilimiz döndüğünce yöneticilerimize aktarmaktır …
Neyse bugünlük de bu kadar olsun …
Atatürk, “Beni Türk Doktorlarına emanet edin” demiş …
Bizler de sağlık sektöründe çalışan doktorlarımıza, hemşirelerimize ve sağlık personelimize güvendiğimizi belirterek yazımızı noktalayalım.
Sağlık önemli, aman ha sağlığınıza dikkat edin …