“Ormanlar yanarken neler düşünürsünüz?
Yakınınızda ya da çoook uzaklarda bir yerler yanarken arada bir aklınıza gelip de o anda yangın yerlerinde yaşananları düşünür müsünüz?
Bir an için günlük yaşamınızda yapabildiklerinizi yapamaz hale geldiğinizi düşünseniz örneğin?
En çok ne kadar kötüsünü düşünebilirsiniz?
Yandığınızı düşünebilir misiniz?
…
Bodrum Belediyesi’nce hazırlanan afişlerde elbette hepimize sesleniliyor ama bence bu sert soruyu en çok yetkili-sorumlu olanlar hak ediyorlar.
Sevgili ülkemizde yetki-sorumluluk sahibi olmak, yaygın uygulanış biçimiyle her şey yolunda giderken yetki ve sorumlulukların keyfini sürmekten ibaret bir pratiktir. İşler biraz karışmayagörsün, işte o yetki ve sorumluluk sahipleri sorumluluklarının gereğini yeterince, layığıyla yerine getirmezler. Yetkili olmak ne denli yetkilerin kullanılması ve bağlı olarak birçok ayrıcalık eşliğinde yaşanması ise sorumluluk da sorumluluğun üstlenilmesini, yüklenilmesini gerektirmez mi?
…
Sevgili ülkemin canımız ciğerimiz ormanları cayır cayır yanarken, bakanlık yetki ve sorumluluğu olan biri, yangınların söndürülmesinde daha etkili olduğu belirtilen uçakların neden bir türlü kullanılmadığına ilişkin sorulara, “Bu uçakları bu kadar savunanlar varsa, uçaklar Ankara’da apronda duruyor. 3 tane uçak, motoru arızalı şekilde duruyor 3 tanesi de yağ akıtıyor. Binmek isteyenler buyursunlar uçsunlar (ya da “Personel ‘bu eski uçakları kullanamayız’ dedi. Çalıştırabilenler varsa buyursunlar gelsinler, çalıştırsınlar)” derse iyi bir şey yapmış olur mu?
…
THK’nın, üçü ‘yedek olarak bekletilen’ toplam 9 yangın söndürme uçağı olduğu ve bu uçakların hepsinin uçuşa uygun olduklarına ilişkin belgelerinin bulunduğu yönündeki güçlü iddialar bir yana, yetkili-sorumlu bir bakan, varsayalım ki sözünü ettiği uçaklar gerçekten kullanılamaz durumda olsa bile bu durumu, “Bu uçakları bu kadar savunanlar varsa uçaklar Ankara’da apronda duruyor. 3 tane uçak motoru arızalı şekilde duruyor 3 tanesi de yağ akıtıyor. Binmek isteyenler buyursunlar uçsunlar” cümlelerine malzeme yapacağına, yetkilerini çoook öncelerden bu arızaların giderilmesi ya da bir tür ‘hurdalık hâl’ söz konusuysa yeni uçakların alınmasını sağlamak yönünde kullanması gerekmez miydi?
Bakan’ın “Binmek isteyenler buyursunlar uçsunlar” gibi kendisinin çalıp kendisinin oynadığı bir tür ‘hodri meydan oyunu’ oynaması en naif tepkiyle ‘ayıp’ olmamış mıdır?
Bir de, koca koca sarayların millete ait olduğu savunmalarından esinlenerek yazıyorum:
Sevgili milletimin Cumhurbaşkanlığı makamına tahsis edilmiş 13 uçağı varken ve de bunlarla ilgili “itibardan tasarruf olmaz” kalıbıyla özetlenebilecek savunmaların yapılabildiği ülkemde, ormanların yanmaması için atılacak daha etkili adımlar masraf olarak görülebilir mi?
Bu gibi soruları soranlara, eleştirilerde bulunanlara da “yangın fırsatçıları, klavye silahşörleri” demiş, bununla da yetinmemiş “şu anda uçakları konuşanların siyasi rant elde etmek için konuştuklarını düşünüyorum” demiş bakan?
Yani sayın bakan ‘doğrusunu yapıyor’, ‘gerekenleri söylüyor’ ama bencileyin birileri de “yangın fırsatçısı-klavye silahşörü-siyasi rant müptelası” oluyor böylece …
Peki ama ya “Siz hiç yandınız mı” sorusunu nasıl yanıtlayacaksınız sayın bakan?
…
Bir başka boyut ise ‘istifa’ olanağı …
Çoook uzun sürelerdir sevgili ülkemde yetkili-sorumlu makamlarda bulunanların bu olanaktan yararlanmak akıllarının ucundan bile geçmez. Ülkemizde çook uzunca süredir ‘görevden alma kültürü’ geçerlidir. Üstelik bu bir süredir, sadece atananlara yönelik değil, giderek artan sayıda seçilmişlere yönelik olarak kullanılıyor ne üzücü ki …
Bu ‘başka boyut’u dile-gündeme getiren CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, THK uçaklarının arızalı olduğunu söyleyen bakanın gerçeği söylemediğini belirterek, “THK’nın altı uçağından beşi Ankara’da. Uçakların biri de şu anda İzmir’in Menderes ilçesinde. THK yetkilileri uçaklarda arıza olmadığını söylüyorlar. Yaptığım araştırma sonucuna göre; yangın uçağının bir saatlik kira bedeli 100 bin TL civarında. Ancak uçaklar yangın söndürmede helikoptere göre çok etkili ve köpük sistemini kullanıyor. Uçakların maliyeti yüksek diye kiralamaktan kaçınan zihniyet ormanların göz göre göre yanışını seyrediyor. Geçmişte Yunanistan’daki yangına ‘Uçaklarımızla yardım edelim’ diyenler İzmir’in ormanlarının yanışında yeterli duyarlılığı göstermediler. THK yetkilileri çıksınlar ve açıklama yapsınlar. Uçaklarında arıza olmadığını açıklasınlar. Ve ‘Yangın söndürme uçakları arızalı’ diyen bakan gereğini yapsın istifa etsin” demiş. Çok iyi etmiş.
Evet istifa da çok özel ve çok güzel bir demokratik sorumluluk kültürüdür …
Ülkemizde nihayet, tavşanlar ve kaplumbağalar tarafından kendisine “Siz hiç yandınız mı?” sorusu yöneltilen bir bakanın istifa etme olanağını değerlendirmesini halâ ısrarla, umutla bekliyoruz …
Halkın iradesine darbe kabul edilemez!
Muğla Çevre Platformu, Mardin, Van ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlarının görevden alınıp bu kocaman kocaman şehirlerin atanmışlara emanet edilmesine ilişkin bir açıklama yapıp çok haklı ve doğru bulduğum bir tepki göstermiş. Açıklamayı aynen aktarıyorum …
“Görevden alma eylemi geri alınmalı, belediye başkanları derhal görevlerine iade edilmelidir”
Ülkemiz, dün Mardin, Van ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlarının görevden alınması haberiyle, vahim bir dönemden daha vahim döneme geçişin haberiyle güne uyandı.
Bu haber, sadece bir partiye, bölgeye ve şehirlere düşmanlığın ifadesi değil; aynı zamanda, demokrasi ve hukuktan geriye kalanların da ortadan kaldırılması girişiminin habercisidir. Daha önce dile getirilmiş olan, belediye başkanlarının atama yoluyla göreve getirilmesi söyleminin uygulamaya konulmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Bu, olağanüstü halin olağanlaştırılması, halkın iradesini tanımama tutumunun göstergesi, bir diktatörlük rejimi kurma girişiminin adımıdır.
Bu yanıyla, sadece belediye başkanları görevden alınan şehirlere yönelik değil, tüm ülkeye, halkın bütününe yönelik bir saldırı eylemidir. Yıllarca kayyumla yönetilmiş belediyelerin yeni seçilmiş başkanlarının, daha seçimden beş ay geçmeden klişe gerekçelerle görevden alınması, demokrasinin vazgeçilmez şartı sayılan seçimin ortadan kaldırılmak istendiğini gösteriyor.
Muğla Çevre Platformu olarak seçim öncesinde yayınladığımız yerel seçim bildirgesinde, demokratik yerel yönetimi ekolojik kültürün vazgeçilmez unsuru saydığımızı ilan etmiştik. Bu anlayış çerçevesinde, yerel demokrasi, halkın kendini yönetmesi ve katılım kavramlarını hiçe sayan görevden alma ve kayyum atama eylemini, kabul edilemez ve tüm demokratik kamuoyunun karşı çıkması gereken bir eylem olarak değerlendiriyoruz.
Bu hukuk ve demokrasi tanımaz eylemin geri alınması için her türlü meşru girişimin yanında, içinde, destekçisi olacağız.
Belediye yönetimlerinin gasp edilmesini ve halkın iradesinin yok sayılmasını asla kabul etmiyoruz. Görevden alma eylemi geri alınmalı, belediye başkanları derhal görevlerine iade edilmelidir.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz. (20.8.2019)