BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
23 Eylül Pazartesi günü ABD’nin New York kentinde yapılan ‘Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nin çok özel, çok farklı bir konuşmacı konuğu vardı: Greta Thunberg.
Küresel iklim değişikliği dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük sorunların başında geliyor. Ancak dünya, ne yazık ki bu ‘büyük sorun’unun yeterince farkında değil! 16 yaşındaki İsveçli İklim Aktivisti Greta Thunberg de, geçen bir yıl içinde, büyük bir hızla kitleselleşen küresel iklim değişikliği farkındalığı hareketinin önde gelen öncülerinden biri olarak dikkat çekiyor.
Geçen yıl Ağustos ayında Cuma günleri okuluna gitmeyip İsveç Parlamento binası önünde ‘iklim için okul grevi’ başlatan Greta’nın başlattığı hareket kısa sürede küresel-kitlesel hale gelmiş ve 2019 yılının Mart ve Mayıs aylarında dünya çapında yaygınlaşarak yapılan ‘Cuma eylemleri’nin sonuncusu, 23 Eylül’deki BM İklim Zirvesi öncesinde 20 Eylül Cuma günü üçüncü kez ve ilk ikisine göre çok büyük katılımlarla gerçekleşmişti.
Ve bu büyük farkındalık hareketinin öncüsü olan Greta Thunberg’in, özel olarak davet aldığı New York’taki Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde yaptığı konuşma ise dünyanın gündemine oturdu.
“Bütün konuştuğunuz para ve ekonomik büyüme masalları”
Thunberg’in, tam anlamıyla ‘Kral çıplak!’ niteliği taşıyan konuşmasının tam metni şöyle:
Bütün bunlar yanlış. Ben burada dikiliyor olmamalıydım. Okyanusun öteki tarafındaki okuluma dönmüş olmalıydım. Yine de hepiniz benden umut bekliyorsunuz?
Boş sözlerinizle benim hayallerimi ve çocukluğumu çaldınız. Ama buna rağmen şanslılardanım. İnsanlar acı çekiyor. İnsanlar ölüyor. Bütün ekosistem çöküyor. Kitlesel bir yok oluşun başlangıcındayız. Ve bütün konuştuğunuz para ve ekonomik büyüme masalları.
Bilim 30 yıldan fazla süredir kristal kadar net. Halâ yüzünüzü çevirmeye ve halâ politikalarınız ve çözümler hiçbir yere varmazken yeteri kadarını yaptığınızı söylemeye nasıl cüret edersiniz.
Bugünkü emisyon seviyeleriyle, kalan CO2 bütçemiz 8.5 seneden önce tükenecek.
Bizi ‘duyduğunuzu’ ve aciliyeti anladığınızı söylüyorsunuz. Ama ne kadar üzgün ve kızgın olsam da buna inanmak istemiyorum. Çünkü durumu tam olarak anladıysanız ve buna karşın harekete geçmemeye devam ediyorsanız, bu sizi kötü yapar. Ve ben buna inanmayı reddediyorum.
Popüler fikir olan emisyonları 10 yılda yarı yarıya azaltma fikri, bize sadece 1.5 derece sınırı ve insan kontrolünün ötesinde geri dönüşü olmayan zincirleme reaksiyonları başlatma konusunda yarı yarıya şans veriyor.
Belki % 50 şans sizin için kabul edilebilir. Ancak bu rakamlar, dönüşü olmayan noktaları, çoğu beslenme döngüsünü, toksik hava kirliliği altında saklanan ısınmayı içermiyor.
Ayrıca benim ve benim çocuklarımın jenerasyonunun henüz başında olan teknolojilerle sizin emisyonlarınızın bulunduğu milyarlarca ton havayı emmesine güveniyorlar.
Biz bu % 50 riski kabul edemeyiz -sonuçlarını birlikte yaşamak zorundayız.
Hükümetler arası İklim Değişimi paneli verilerine göre 1.5 oC derecelik sıcaklık artışının altında kalma şansının % 67 olması için, 1 Ocak 2018’deyken, dünya çapında 420 gigatonluk (1 milyar ton TNT’nin patlama gücüne eşit birim) karbondioksit salınımı hakkı kalmıştı. O rakam şimdiden 350 gigatonun altına düştü.
Bugünkü emisyon seviyeleriyle birlikte, kalan CO2 bütçesinin tamamen sekiz buçuk yıldan daha az bir sürede tükeneceğini tahmin ediyoruz. Bugün bu rakamlara uygun olarak sunulan hiçbir çözüm veya plan yeterli olmayacak. Çünkü bu rakamlar çok rahatsız edici. Ve siz halâ bunu söyleyecek kadar olgun değilsiniz. Bizi hayal kırıklığına uğratıyorsunuz. Fakat gençler ihanetinizi anlamaya başladı. Gelecek nesillerin gözleri sizin üzerinizde.
Eğer bizi başarısızlığa uğratmayı seçerseniz, sizi asla affetmeyeceğimizi söylüyorum. Bundan kurtulmanıza izin vermeyeceğiz. Tam burada, tam şu an çizgiyi çizdiğimiz yer. Dünya uyanıyor. Ve değişmek istiyor, beğenin ya da beğenmeyin.
(* Çeviri- bianet.)
“Bizi ve dünyayı hasta ettiğiniz, öldürdüğünüz artık yeter!”
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) 20 Eylül Cuma günü Milas Karacahisar Köyü yolu üzerinde, linyit madeni alanı olarak ilan edilmiş ve bu yüzden üzerindeki çam ağaçları kesilmek için işaretlenmiş ormanlık alanda bir farkındalık oluşturma etkinliği düzenledi.
Geniş bir katılımla gerçekleşen etkinlik sırasında okunan basın açıklamasını siz sevgili okur-yazarlarımla paylaşmak istedim …
“Ormanlarımızdan, zeytinliklerimizden, topraklarımızdan, köylerimizden elinizi çekin!”
Küresel iklim aktivisti 16 yaşındaki Greta’nın iklim krizine dikkat çekmek üzere geçen yıl Stokholm’de başlattığı okul grevi tüm dünyayı sardı. “İklim için harekete geç” çağrısı ile 20 Eylül’den yani bugünden başlanarak bir hafta süre ile dünyanın her yerinde “İklim Grevi” etkinlikleri düzenleniyor. Büyüklerin yanlış kararlarına dikkat çekmek üzere çocukların okula gitmeyerek düzenledikleri etkinliklere destek vermek üzere Muğla Çevre Platformu olarak biz de bugün burada bu etkinliği düzenledik. Üzülerek ve utanarak söylemek durumundayız ki Muğla bölgemiz de küresel iklim krizinde önemli bir paya sahip ve biz bugün bu sorumluluklara ve sorunlara bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz.
Çağrımıza cevap vererek bugün burada bir araya gelen bölge halkımıza, basın çalışanlarımıza, etkinliğimize destek veren Muğla Büyükşehir ve Milas Belediyelerimize, Milas ve Menteşe Kent Konseylerimize, TEMA Vakfı’na, milletvekillerimize, siyasi partilerimize, etkinliğimize renk katan yerel sanatçılarımıza teşekkür ediyoruz. Özel teşekkürümüzü de elbette bizlere küresel sorumluluğumuzu hatırlatan Milaslı çocuklarımızla birlikte tüm dünya çocuklarına ve gençlerine gönderiyoruz.
Bulunduğumuz yer, Milas’a bağlı Karacahisar ve İkizköy’ün arasında kalan yaklaşık 60 hektar büyüklüğünde bir orman alanı. Ne yazık ki bu güzel orman, iklim krizinin en önemli nedeni olan termik santrallara kömür sağlamak üzere maden sahası ilan edilen alanın içinde yer alıyor. Bu ormandaki tüm ağaçlar yakında kesilmek üzere işaretlenmiş durumda. Eğer Muğla’daki tüm linyit ruhsat alanları maden için kazılacak olursa toplamda yaklaşık 30 bin futbol sahası büyüklüğünde orman alanı tahrip olacak. Eğer buna engel olmazsak bu orman, daha önce yok edilen diğer ormanlarımız, köylerimiz, zeytinliklerimiz, yaşam alanlarımızla aynı kaderi paylaşacak ve barındırdığı tüm canlı hayatla birlikte maden çukuruna yuvarlanarak yok edilecek. Ne için? Ülkemizin izlediği kirli enerji politikaları çerçevesinde Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan termik santrallarına kömür sağlamak için.
Tüm dünyada iklim katili olarak damgalanan bu enerji üretim modeli hızla terk edilerek temiz enerji üretim yöntemlerine geçiliyor. Ne yazık ki ülkemizde, Muğlamızda havamızı, toprağımızı, suyumuzu zehirleyen, sağlığımızı bozan, atalarımızdan kalan yaşam alanlarımızı yok eden bu kirli politikalar inatla sürdürülüyor. Bu inattan vazgeçilmezse çocuklarımıza atalarımızdan miras aldığımız cennet yurdumuzun yerine her karışı zehirlenmiş, artık hiçbir canlının yaşama imkânı kalmamış devasa ölüm çukurları bırakacağız.
Bu vesile ile yetkililere seslenmek istiyoruz:
Bizi ve dünyayı hasta ettiğiniz, öldürdüğünüz artık yeter!
Çağdışı teknolojilerle işlettiğiniz ve iklim krizinin baş sorumlusu olan kömürlü termik santrallardan derhal vazgeçin, yerine enerji verimliliğini ve doğa dostu enerji üretimini temel alan politikalar geliştirin ve uygulayın.
Kömür çıkarmak için kesmek üzere işaretlediğiniz bu güzelim ormanımızı rahat bırakın. Ormanlarımızdan, zeytinliklerimizden, topraklarımızdan, köylerimizden elinizi çekin.
Köylüsüyle, şehirlisiyle, sivil toplum örgütleri, siyasetçileri, yerel yönetimleri ile biz artık kararlıyız; Muğlamızı kömür ve termik santral belasından kurtarana kadar, “Kömürsüz Muğla” hedefimize ulaşana kadar mücadele edeceğiz.
Muğla cennet kalsın, dünya temiz kalsın! (20 Eylül 2019)
‘Kömürsüz bir gelecek’ için …
İlimizde biri Yatağan, ikisi de ilçemiz Milas’ta (Yeniköy ve Kemerköy) olmak üzere üç termik santral ve bu santrallara kömür sağlanan linyit madeni sahalarından kaynaklanan sorunlarımız giderek büyüyor ve halkın tepkisi de buna paralel olarak yükseliyor.
Common ve Kibrit Film ortak yapımı “Kömür Belası” belgeseli de ilimizde yaşamı tehdit eden termik santralların ve kömürün insana ve doğaya ödettiği gerçek bedele insan hikayeleri üzerinden ışık tutuyor ve herkesi bölgemizin cehenneme çevrilmemesi için mücadeleye, toprak sahibi hemşerilerimizi de toprağını satmamaya, terketmemeye davet ediyor.
Bu insan hikayelerinden biri de, yaklaşık 10 yıldan bu yana ilçemiz Milas’ın Karacahisar köyünde yaşamayı tercih etmiş olan Doç. Dr. Haluk Akbatur’unki … Hemşerimiz Akbatur, belgeselin giriş bölümünde ve sonunda ‘başına gelenleri’ kendine özgü bir sakinlikle etkili bir şekilde anlatıyor, sözü çokça uzatmadan …
Geçen Temmuz ayında Milas ve Turgut’ta düzenlenen toplantılarda kamuoyuyla da paylaşılan “Kömürün Gerçek Bedeli/Muğla Raporu”, Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallarının ekolojik, toplumsal ve ekonomik bedellerine ilişkin sarsıcı saptamalarda bulunuyordu. Rapora göre, üç termik santral ve onlara yakıt sağlanan linyit madenleri yalnızca son bir yılda 280 erken ölüme 300’ün üzerinde kişinin hastaneye yatmasına ve 61 bin 300 işgünü kaybına neden olmuş durumda.
Rapora göre; 2018 – 2043 yılları arasında, her bir santral 50 yaşını dolduruncaya kadar çalışmaya devam ederse, çevre yatırımları mevzuata göre yapılsa bile santrallerden kaynaklı hava kirliliğinin 5 bin 300 insanın daha erken ölümüne yol açacağı öngörülüyor.
Raporda ayrıca, ülkemizin kömürden elektrik üretimi sonucu yıllık olarak atmosfere saldığı CO2’nin ortalama % 15’inin Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallarından kaynaklandığına dikkat çekiliyor. Bu, gerçekten de ürkütücü bir yüzde! İddialara göre “kanser yapıcı tozlar/dumanlar” sadece biz Muğlalıları değil, Aydın, Bursa, Uşak, Datça, Marmaris ve Rodos’a, hatta Akdeniz’in karşı kıyısına kadar etkili olup hasta ediyor.
Bölgemizdeki termik santralların iklim maliyeti de bu anlamda çok kabarık. ‘350 Türkiye’nin haberine göre bu termik santralların 2018 – 2043 yılları arasında çalışmaya devam ettiği bir senaryoda, atmosfere 328 milyon ton karbondioksit salımı daha gerçekleşecek. Linyit alanlarının genişlemesinden dolayı gerçekleşecek ormansızlaşmayla birlikte karbon yutağı alanların kaybolması da işin bir başka korkunç yanı …
‘Kömürsüz bir gelecek’ için bu belgeseli izlemenizi öneriyoruz.
(* iklimhaber.org’dan yararlanılarak hazırlanmıştır.)