• Künye
  • Gizlilik Sözleşmesi
  • Reklam
Cumartesi, Mart 25, 2023
  • Giriş Yap
Milas Haber
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • Kategoriler
    • Gündem
    • Bohça
    • Kültür & Sanat
    • Bir Satır
    • Spor
  • Köşe Yazıları
    • A. Kemal KAŞKAR
    • Dr. Kahraman KARAİSAOĞLU
    • Eczacı Bengi MERGEN (E.)
    • Hüseyin AÇAR
    • Doç. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
    • Yılmaz Kaya AYLANÇ
    • Melih KAŞKAR
    • Dr. Halise Heves ÖZYILMAZ
    • Dr. İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
    • Begüm AYDINALP
  • İletişim Bilgilerimiz
No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • Kategoriler
    • Gündem
    • Bohça
    • Kültür & Sanat
    • Bir Satır
    • Spor
  • Köşe Yazıları
    • A. Kemal KAŞKAR
    • Dr. Kahraman KARAİSAOĞLU
    • Eczacı Bengi MERGEN (E.)
    • Hüseyin AÇAR
    • Doç. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
    • Yılmaz Kaya AYLANÇ
    • Melih KAŞKAR
    • Dr. Halise Heves ÖZYILMAZ
    • Dr. İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
    • Begüm AYDINALP
  • İletişim Bilgilerimiz
No Result
View All Result
Milas Haber
No Result
View All Result
Ana Sayfa Köşe Yazıları A. Kemal KAŞKAR

Çok soğuk!

Milas Bakış Gazetesi Yazar: Milas Bakış Gazetesi
19 Şubat 2021
in A. Kemal KAŞKAR, Köşe Yazıları
0
0
SHARES
0
VIEWS
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –

Hava zaten çok soğuktu, ölümlerle daha da soğudu, soğuyor! Kaçamıyoruz soğuktan, ısınamıyoruz bir türlü …

Son günlerde daha sık olmak üzere ‘salgın hastalığın her gün her gün aramızdan aldığı canlarımızı kanıksadık mı yoksa’ diye düşünürken arada, Irak’ın kuzeyinde Gara diye bir yerde bir mağarada katledilen 13 canımızla sarsıldık yine …

Çok soğuk, dondurucu soğuk!

Gözlerim boş boş bakmaya alışıyor hızla, ürkütüyor bu beni ama alamıyorum kendimi bu gidişten, kaçıramıyorum gözlerimi ‘bomboş’tan bir türlü … Dünya böyle bir yer olmamalı, çekip çıkarmalı, kurtarmalı onu bu eksilişten … Çoğaltmalıyız dünyamızı … El ele büyümeliyiz genç-yaşlı, ömrümüz ‘yaş’la ölçülmemeli, peşimizde ‘kaç yaşında’ sorusu olmadan ölümsüzmüşüz gibi sanki …

Yeryüzümüz gülmeli, ağızlar dolusu kahkahalar olabilmeliyiz.

“Nerdeeee o günler” diye hayıflanıştan başka sözler gelmeli içimizden.

İçimiz ısınabilmeli artık.

Sıcacık olmalıyız, sımsıkı sımsıcak …

…




Son 25 yılın Milas Kaymakamları …

Yeni Milas Kaymakamı Mustafa Ünver Böke’yi, hoş geldiniz deyip başarılar dileyip karşılarken …

Milas’ın tarih içindeki yolculuğunun yaklaşık son çeyrek yüzyılına tanıklık etmiş bir gazeteci yurttaşınız, hemşeriniz olarak, bu dönemde görev yapan 6 Kaymakam ile tanıştım, çalıştım, muhatap oldum.

Kaymakam Eren Arslan’ın, ilçemizdeki görev dönemini tamamlayıp çalışmalarını İnegöl Kaymakamı olarak sürdürmek üzere ilçemizden ayrılması vesilesiyle kendisini uğurlamış ve yeni Kaymakamımız Mustafa Ünver Böke’ye ilçemize hoş geldiniz deyip yeni görevinde başarılar dilerken, bu vesileyle son 25 yılın  Milas Kaymakamlarını selamlamak istedim.

Milas’ta 1997 yılında başlamış olan yaşamımda, ilçemizde 1995-2001 yılları arasında görev yapmış olan Kaymakam Ayhan Boyacı dışında sırasıyla Hulusi Doğan (2001-2006), Mehmet Bahattin Atçı (2006-2008), Şahin Aslan (2008-2009), Mehmet Bahattin Atçı (2009-2013), Fuat Gürel (2013-2016) ve Eren Arslan ile (15.12.2016-16.2.2021) Milas İlçe İnsan Hakları Kurulu üyeliğim dolayısıyla mesai arkadaşlığı da yapmışlığım vardır. Sadece bu bile bana hem geniş hem de renkli bir ufka sahip olmamda olabildiğince değerlendirmeye çalıştığım fırsatlar sunmuştur.

‘Milas Okulu’ndaki acemiliklerimi giderek azaltmamda, köy ziyaretleri programına disiplinli bir şekilde dahil olduğum Kaymakam Hulusi Doğan’ın payı büyüktür. Sayın Doğan’ın Kaymakamlığı döneminde 2004 yılında kurulan Milas İlçe İnsan Hakları Kurulu’nda, ilk adımından itibaren ‘gazeteci üye’ sıfatıyla 14 yıl boyunca gönüllü olarak çalışmış olmaktan da hep gurur duymuşumdur. Sayın Doğan’ın ardından Sayın M. Bahattin Atçı’nın 2006’da başlayan ve 2008-2009 arasında ‘bir yıllık ara’ dışında 2013 yılına dek yaklaşık 6 yıl süren Kaymakamlık döneminde, gönüllü hizmetlerime İnsan Hakları Kurulu’nun yanı sıra Milas Kent Konseyi de eklendi. O günlerde, Sayın Atçı’nın -sembolik- başkanlığında Kent Konseyi Genel Sekreteri olarak dört bir yana koşturdum durdum yıllarca. Ve Sayın Fuat Gürel’li günlerde Milas İlçe İnsan Hakları Kurulu önemli çalışmalara, kararlara imza atmış, Milas’ta birçok ‘ilk’ gerçekleştirilmiştir.

Bu arada elbette merhum Osman Badraslı (1985-1990) gibi, Hayati Soylu (1992-1995) gibi Milas tarihine geçmiş kaymakamlarla aynı zaman dilimlerini paylaşamamış olsam da adlarını saygıyla anmam gerekir.

Ve Milas’ta görev yapan en genç Kaymakam olarak Sayın Eren Arslan ile hep karşılıklı saygı çerçevesinde bir iletişimimiz olmuştur. Yıllarca ilçemiz günlük yaşamında belli bir yer edinen ve fakat 2017 yılı başından itibaren etkisizleşip anlam ve önemini yitiren İlçe İnsan Hakları Kurulu üyeliğinden -gördüğüm lüzum üzerine- 2017 yılı Temmuz ayında ayrılana dek o alandaki mesai arkadaşlığımız da sürmüştür. Geçen yılın hemen hemen başından itibaren girilen ‘salgın hastalıkla mücadele koşulları’nda birkaç telefon görüşmesi dışında iletişimimizi basın bültenleriyle sürdürdüğümüz Sayın Arslan’a, ilçemize yaptığı hizmetler nedeniyle teşekkür ediyor, İnegöl Kaymakamlığı görevinde başarılar diliyorum.

Şimdi bir başka ‘Genç Kaymakam’ göreve başladı-başlayacak ilçemizde. Burdur Gölhisar Kaymakamı iken ilçemize atanan Mustafa Ünver Böke’ye ilçemize hoş geldiniz diyor ve yeni görevinde başarılar diliyorum.




Haşmet Işık’a saygıyla …

Haşmet Işık, gözlerini kapatacak kadar çok gülen yüzüyle kaldı gözümde.

‘Beni hatırlar mı acaba’ ya da ‘Görmezden mi gelir’ ya da ‘Yarım ağız mı gülümser’ ya da ‘Yürür gider mi’ ikircikleri yaşatmamış ender insanlardandır bana … Her karşılaşmamızda hep zaman ayırmıştır bana, hep dolu dolu merhabalaşmışızdır. Çokça da konuşmuşluğumuz, ötesi ‘dertleşmişliğimiz’ vardır.

1995 yılında Gündoğan Belediyesi Basın Halkla İlişkiler Sorumlusu olarak göreve başladıktan kısa bir süre sonra tanıştığımda Yatağan Belediyesi Yazı İşleri Müdürü olan Işık’la meslektaşlığımız sadece belediyecilikle sınırlı değildi, o aynı zamanda gazeteciydi de … Aramızdaki muhabbetin besleneceği bundan daha zengin kaynak olur muydu, bulunur muydu … 1999’da Yatağan Belediye Başkanı olduktan sonra da sürdürdük içten muhabbetimizi … 20 yıllık Belediye Başkanlığı döneminde, O’ndan hep, “Milas’tan Dost bir Gazeteci” muamelesi görmüşümdür.

Çoğunluğunu maden işçilerinin direnişleri, basın açıklamaları, toplantılar ve yürüyüşlerinin oluşturduğu nedenlerle sık sık ve her seferinde sevgiyle koşturup gittiğim Yatağan’dı O.

O’nu hep öyle anıp anımsayacağım.

Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

‘Haşmet Başkan’ın aramızdan ayrılması nedeniyle yaşanan çok büyük acıyı paylaşıyor; ailesine, yakınlarına, tüm sevenlerine, hemşerilerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.




‘Tarih Felsefesi’ okumalarım … (3)

İlerleme olarak tarih

On sekizinci yüzyıl Aydınlanma çağı tarihçilerinin iyimser-ilerleyen tarih görüşü yakın zamanlara dek etkisini sürdüregitmiştir … 1910 yılında yazan Dampier’nin, “gelecek çağların insanın kendi soyunun yararı için doğa kaynakları üzerindeki egemenliğinin ve bunları akıllıca kullanmasının gelişmesine sınır tanımayacağı”ndan kuşkusu yoktur. Yazar, kendisinin de bu hava içinde eğitildiğini belirterek, kendisinden yarım kuşak önce okuyan Bertrand Russell’ın şu sözünü koşulsuz onayladığını belirtiyor: “Ben, Victoria çağı iyimserliğiyle dolu bir denizde büyüdüm ve o zaman kolay olan umutluluktan bende halâ bir şeyler kalmıştır.” (s.149)

Her şeyden önce, ilerleme ve evrimle ilgili karışıklığı açıklığa kavuşturmak isterim … Kalıtım yolu ile evrim binlerce ya da milyonlarca yılda ölçülmek gerekir; yazılı tarihin başlangıcından bu yana insanda ortaya çıkmış, ölçülebilir hiçbir biyolojik değişiklik bilinmemektedir. Edinmelerle ilerleme ise, kuşaklar içinde ölçülebilir. Aklî bir varlık olarak insanın özü, geçmiş kuşakların deneyimlerini biriktirerek gizil yetilerini geliştirmektir. Çağdaş insanın, beş bin yıl önceki atasından daha büyük bir beyni ya da daha geniş bir doğuştan düşünme yeteneği olmadığı söylenmektedir. Fakat düşüncesinin etkinliği, öğrenme yoluyla ve aradan geçen kuşakların deneyimlerini kendi deneyimine katarak pek çok artırılmıştır. Biyologlarca reddedilen ‘edinilmiş niteliklerin geçişi’, toplumsal ilerlemenin temelinin ta kendisidir. Tarih, edinilmiş becerilerin kuşaktan kuşağa iletimesi içinde bir ilerlemedir. (s.151-152)

İkinci olarak, ilerlemenin belirli bir başlangıcı ve sonu bulunduğunu varsaymamıza gerek yoktur. (s.153)

Üstünde durmak istediğim üçüncü nokta da şudur: Aklı başında hiç kimse, geri dönüşsüz, sapmasız ve kesintisiz bir süreklilik içinde devam eden, kopuksuz düz bir çizgi boyunca ilerleyen türden bir gelişmeye hiçbir zaman inanmamıştır, … Açıktır ki, ilerleme dönemleri olduğu gibi, gerileme dönemleri de vardır. Üstelik, gerilemeden sonra ilerlemenin aynı noktadan ya da aynı çizgi boyunca yeniden başlayacağını düşünmek de doğru değildir. (s.155)

Eğer ilerleme varsayımını kabul edeceksek, sanırım kopuk çizgi koşulunu kabul etmeliyiz. (s.155)

Diyelim, toplumsal hakların herkese yayılması ya da ceza uygulamasında reform yapılması ya da soy ve servet farklılıklarının kaldırılması için çaba gösterenler, bilinçli olarak tam bunları yapmaya uğraşmaktadırlar. Yoksa onlar bilinçli olarak “ilerleme”yi gözetmemekte, herhangi bir tarihi “yasa”yı ya da “varsayım”ı ya da ilerlemeyi gerçekleştirmeye çalışmamaktadırlar. Onların eylemlerine kendi ilerleme varsayımını uygulayan, eylemlerini ilerleme olarak yorumlayan tarihçidir. Fakat bu, ilerleme kavramını geçersiz kılmaz. “İlerleme ve irtica ne denli kötüye kullanılmış olurlarsa olsun, boş kavramlar değildir” diyen Sir Isaiah Berlin ile aynı fikirde olmaktan mutluyum. (s.156)

‘İlerleme’nin içeriği ne ola ki? On dokuzuncu yüzyıl düşünürlerinin çoğucası, varsaydıkları tarihte ilerlemenin kesin ve açıklıkla tanımlanabilir bir hedefi bulunduğu yolundaki anlayışın uygulanamazlığını ve kısırlığını kanıtlamıştır. İlerlemeye inanmak, otomatik ya da kaçınılmaz herhangi bir sürece değil, insan yeteneklerinin ilerleyen gelişmesine inanmak anlamındadır. İlerleme soyut bir terimdir, insanlığın peşine düştüğü somut amaçlar ise başka herhangi bir kaynaktan değil, tarih sürecinin içinden zaman zaman ortaya çıkar … (s.158)

Tarihin olguları bütünüyle nesnel olamaz, çünkü bunlar ancak tarihçi tarafından onlara verilen anlamlılığın gücüyle tarihin olguları haline gelirler. Tarihte nesnellik, bu geleneksel terimi halâ kullanmamız gerekiyorsa, olgunun nesnelliği değil, ilişkinin, olgu ile yorum arasındaki ilişkinin, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki ilişkinin nesnelliği olabilir. … Mutlak olarak yanlış ya da mutlak olarak doğru diye yargılanabilecel olan tarihî önermeler en basitleridir. Ve genellikle mutlak doğru ya da mutlak yanlışlarla iş görmek tarih dünyasınai hatta bilim dünyasına da uygun değildir. (s.160)

Tarihçinin de yorum yapma ödevi bakımından, anlamlı olanla rastlantısal olanı ayırt edebilmek için bir anlamlılık ölçütüne gerek vardır, bu aynı zamanda onun nesnellik ölçütüdür … (s.161)

Namier, her zaman yaptığı gibi bir sürü örnekle bezediği bile bile paradoksal bir tümcesinde, “tarihçiler” demektedir, “geçmişi hayaller -tasarlar- ve geleceği anımsarlar”. Geçmişin yorumunun anahtarını ancak gelecek sağlayabilir ve ancak bu anlamdadır ki tarihte nihai bir nesnellikten söz edebiliriz. Geçmişin geleceğe ve geleceğin de geçmişe ışık tutması, tarihin aynı zamanda hem temellendirilmesi hem açıklanmasıdır. (s.163)

Bir tarihçinin nesnel olduğunu söylersek, sanırım iki şeyi demek isteriz. Her şeyden önce onun toplum ve tarih içindeki kendi konumunun sınırlı bakış açısının üstüne çıkma yeteneği olduğunu, … İkinci olarak, geçmişe bakışları, kendilerinin hemen içinde bulundukları konumla büsbütün sınırlı olan tarihçilerin erişebildikleri daha sağlam ve daha sürekli bir kavrayışa sahip olabilecek şekilde kendi görüş gücünü geleceğe yansıtabilme yeteneği olduğunu söylemek istiyorum. (s.164)

Tarih, genel olarak, insanların yapamadıklarının değil yaptıklarının kaydıdır; bu bağlamda ister istemez bir başarı öyküsü olmaktadır. Profesör Tawney, tarihçilerin “galip güçleri sivrilterek ve onların yuttuklarını geri plana iterek” var olan duruma bir “kaçınılmazlık görüntüsü” verdiklerine işaret etmektedir. (s.168)

Değerler olguların içine girerler ve onların vazgeçilmez bir parçasıdırlar. … Tarihte ilerleme, olgular ile değerlerin karşılıklı bağımlılığı ve etkileşimiyle oluşur. Nesnel tarihçi, bu karşılıklı sürece en derinlemesine nüfuz eden tarihçidir. (s.174)

Belki durağan bir dünyada olgu ile değer yargısı arasında bir ayrım yapma zorunluluğu vardır. Fakat durağan bir dünyada tarih anlamsızdır. Tarih özünde değişimdir, harekettir ya da –bu eski moda sözcükten gocunmazsanız- ilerlemedir. (s.175)

Yirminci yüzyıl devrimimizde ‘aklın yayılması’ dediğim şeyin tarihçi için özel sonuçları vardır, çünkü aklın yayılması, özünde, şimdiye kadar tarihin dışında kalmış grupların ve sınıfların, halkların ve kıtaların tarihe girmeleri demektir. (s.197) (14 Mayıs 1986 Çarşamba, 01:41)

(Sürecek)

Önceki Haber

MİTSO ve yeni girişimi

Sonraki Haber

2. Uluslararası Karikatür Yarışması’nın teması “Pandemi, Covid-19”

Milas Bakış Gazetesi

Milas Bakış Gazetesi

Sonraki Haber

2. Uluslararası Karikatür Yarışması’nın teması “Pandemi, Covid-19”

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Popüler
  • Yorumlananlar
  • Son Eklenen

Milas Kaymakamlığı görevine Mustafa Ünver Böke getirildi

4 Şubat 2021

Jandarma’dan rüşvet operasyonu

15 Ekim 2020

Sitare-Osman Menteşe Çiftliği ile Kairos Zeytinevi’ne alkışlar!

14 Şubat 2020

Atatürk’ü anlamak!

15 Kasım 2019

Annesini kaybetmiş bir çocuğum artık …

2

Kiminizi kaybettiyseniz aynı … Ne ki ‘kör etsin’ gözlerinizi o ölüm …

2

Daha yaşanacak günler varken …

2

Yangınları nasıl yazsam?

2

“Kara Rapor 2022: Türkiye’nin tüm illeri kirli hava soluyor!”

24 Mart 2023

Milas Belediyesi’nin iftar yemekleri …

23 Mart 2023

Esentepe’de mutlu sona az kaldı …

23 Mart 2023

Süleyman Demirtaş: “Cumhuriyet tarihimizin en önemli seçimini yaşayacağız!”

23 Mart 2023
Facebook Instagram RSS

1 Haziran 2018 Cuma günü yayın hayatına başlayan gazetemiz BAKIŞ; tarafsız, ilkeli, çağdaş ve dürüst yayıncılığı ilke edinmiştir. Aynı düşüncelerle 2019 Nisan ayında, dijital gazeteciliğe de adım atmıştır.

Yayın politikamız Atatürk ilkelerinden asla kopmadan, tarafsız ve ilkeli olarak yayın hayatını devam ettirmektir.

Takip Et

Kategoriler

  • A. Kemal KAŞKAR
  • Begüm AYDINALP
  • Bir Satır
  • Bohça
  • Doç. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
  • Dr. Halise Heves ÖZYILMAZ
  • Dr. Kahraman KARAİSAOĞLU
  • Eczacı Bengi MERGEN (E.)
  • Genel
  • Gündem
  • Gündem|Son Dakika
  • Hüseyin AÇAR
  • İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
  • Köşe Yazıları
  • Kültür & Sanat
  • Melih KAŞKAR
  • Spor
  • Yılmaz Kaya AYLANÇ

© 2020 Milas Bakış Gazetesi - Tüm hakları saklıdır. Powered by Fikir Tasarım.

No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • Kategoriler
    • Gündem
    • Bohça
    • Kültür & Sanat
    • Bir Satır
    • Spor
  • Köşe Yazıları
    • A. Kemal KAŞKAR
    • Dr. Kahraman KARAİSAOĞLU
    • Eczacı Bengi MERGEN (E.)
    • Hüseyin AÇAR
    • Doç. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
    • Yılmaz Kaya AYLANÇ
    • Melih KAŞKAR
    • Dr. Halise Heves ÖZYILMAZ
    • Dr. İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
    • Begüm AYDINALP
  • İletişim Bilgilerimiz

© 2020 Milas Bakış Gazetesi - Tüm hakları saklıdır. Powered by Fikir Tasarım.

Hoşgeldin!

Hesabına giriş yapabilirsin.

Şifrenizi mi unuttunuz?

Create New Account!

Fill the forms below to register

All fields are required. Giriş Yap

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Giriş Yap