BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Bu yazım ne yazık ki bir ‘bayram yazısı’ olamadı.
Çünkü yine ‘bayram’ olamıyor, bayram yapamıyoruz bir türlü … Ne kadar ‘öyleymiş gibi yaşama’ya çalışsak da olmuyor. Üzgünüm …
…
Yazıma nasıl bir başlık versem diye çok düşündüm. Zaman hızla akıp giderken, iyi-kötü bir karar vermeliydim.
Her ne kadar arada sırada ‘onlar sadece bir rakam değil’ vurgularıyla farkındalıklarımızı diri tutmaya çalışsak da ‘rakam olmak’tan kurtulamayan can kayıplarımıza doğru taşımak istediğim yazıma etkili bir başlık bulmalıydım … “Daha yaşanacak günler varken …”
Başlığın sonundaki ‘üç nokta’ya çokça anlam yükleyebilirsiniz, size kalmış.
Başlık bulmak başlamak olmuyor elbette … Başlık yetmiyor her şeye, yetişemiyor hiçbir yere … Bir ‘son’un, ‘sonuç’un adı olabiliyor çokça, hepsi o … Hafif bir serinlik hissi kavurucu bir sıcağın içinde … Beklenmedik bir yangın yerinde sıkışıp kalmış olduğunuzu düşünün. ‘Giderayak’, aklınıza ‘o yangında yaşayacağınız günlerin de yanacağı’ gelse, o günlerdeki ‘yokluğunuz’ düşse aklınıza, kor gibi. O telaşla, yaşayamayacağınız günleri bir başlık altında topladınız diyelim, ne kadarcık bir serinlik verir ki o çaba yanarken size? … Ertesi gün muhtemel haber şöyle bir cümleyle başlar: “Dün … çıkan yangında bir kişi yaşamını yitirdi …” Hepsi budur. ‘Bir’i ölmüş bitmiştir. Onun, yaşayacağı günleri görememesinin boşluğu nerededir, neyle doldurulur? Doldurulabilir mi?
Çok yakınlarının aklına gelebilecek böyle böyle soruların dışında nedir geride kalan, ‘kocaman bir boşluk’tan başka? …
Son bir yıldır, özellikle koronavirüs yüzünden yaşanan her bir ölümün ardına ekleyin bu yazdıklarımı … Bilmem anlatabildim mi? … Olmadıysa, bir daha bir daha başlayın okumaya … Bir yerlerde yakalayabileceğinizi umuyorum ‘daha yaşanacak günler’in güzelliklerini … Benimki de bir tür ‘umut’tur sonuçta … ‘Daha yazılacak yazılar varken …’ denilecek o güne doğru gidişte …
…
Şu soruyla sürdürmek istiyorum: “Tam kapanma mı bu!?”
29 Nisan 2021 Perşembe günü saat 19’dan bu yana içinde bulunduğumuz ve 17 Mayıs saat 05’e dek sürecek olan 18 günlük dönemde ‘tam kapandık’ diyebilir miyiz Allah aşkına!?
Sevgili ülkemde ‘hükümet edenler’in koronavirüs salgınıyla mücadelede, sürecin başından beri alınması gereken kararları tereddütsüz alabilemeyip yapılması gerekenleri yeterince yapabilememiş olduğu kesin.
Bu öldüren tablonun sorumlusu “duyarsız-sorumsuz vatandaşlarımızın kötü hal ve gidişleri” değildir. Kesinlikle değildir! Sorumlu:‘Hükümet edenler’dir. Bunu değişik vesilelerle vurgulamaya çalışıyorum zaman zaman.
“Cumhurbaşkanının Hükümet Sistemi” bu krizi de yönetemiyor. Neden?
Ülkemizin zengin kaynaklarını har vurup harman savurdular, savurmaya da devam ediyorlar çünkü. Ve bütün zenginliklerimizi, büyükçe bir bölümünü israfların oluşturduğu bir dizi yanlış tercih ve de peşkeşlerle adeta buharlaştırdılar, buharlaştırmaya da devam ediyorlar. Ve şu güzelim ülkeyi büyük bir ‘yokluk çukuru’nda yaşatıyorlar. ‘Yokluk’ derken: Her şey, ‘yaşamak’ bile …
Bu ‘çukurdalık halimiz’den beslenen ve doğrudan ya da örtük açlıklarımız dahil, yokluklar-yoksunluklar içinde desteksiz-çaresiz bekletiliyoruz. ‘Desteksiz’ olunca da ‘tam’ kapanılamıyor zaten.
İktidar temsilcileri halâ daha ‘sabır’ tavsiyesinde bulunabiliyorlar. Oysa ki sorunlarımız, sabredilerek aşılabilecek düzeyde değil. Üstelik giderek de büyüyor, ölümcül.
‘Ölüyoruz’! Farkında mısınız? Her gün her gün yüzlerce …
Kimileri bunu: “Bir uçak dolusu insan!” diye örnekliyor.
Giderek daha yetersiz-dengesiz beslenip aşılanmayla da korunamayınca olanlar oluyor ve ne kahredici bir durum ki: Ölenler ölüyor!
Ölenler bayramı göremiyorlar, kalanlar da bayramı göremiyorlar.
Sevgili ülkemizin getirildiği nokta bu. NOKTA!
…
Geçenlerde gençlerle video konferans yöntemiyle buluşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “17 Mayıs itibarıyla başlayacak yeni normalleşme takvimimizi önümüzdeki günlerde açıklayacağız. İlk kabine toplantımızın en önemli gündem maddelerinden biri bu olacak. Bu takvimde okulların açılışıyla ilgili süreç de yer alacak. Salgının şüphesiz ki, inişli çıkışlı seyri bu tür konularda çok önceden kesin tarihler vermemize mani oluyor. Şu anda vaka ve vefat sayılarında ciddi manada düşüş var” demiş.
“Vaka ve vefat sayılarında ciddi manada düşüş” dediğiniz ve “başarı” olarak gösterip normalleşme vaadinize dayanak olarak kullanmak istediğiniz ‘istatistik verileriniz’ sizin olsun. Esas itibariyle, geçen bir yıl boyunca alamadığınız köklü önlemler, atamadığınız doğru adımlar yüzünden yaşamlarını yitirmiş binlerce yurttaşımızla ilgili neler söyleyebilirsiniz sayın Cumhurbaşkanı, siz onu söyleyin bize?
Dikkatsizlik mi ettiler? Özensiz miydiler? Tehdidi ciddiye almadılar mı? Virüsün varlığına mı inanmadılar? ‘Maske-mesafe-temizlik’ çağrılarına kulaklarını mı tıkadılar? Tümüyle kişisel tercihleriyle yapmaları gerekenleri yapmayıp yapmamaları gereken şeyleri de yaparak kendi kendilerini mi öldürdüler? ‘Şahsım Hükümeti’nizin bütün bu olanlar ve ölümlerden üzerine düşen herhangi bir sorumluluğu, hatası, günahı yok mu? Bu soruyu, ‘elbette vardır’ gibi bir karşılıkla yanıtı yuvarlamak yerine, tek tek ve somut somut, bunların nerelerde yapılmış-yapılmamış neler neler olduğunu açıklamak için yanıtlar mısınız lütfen? Böyle böyle ölüp gitme ihtimali olanların, böylesi sorular sorma ve bu sorularına ayrıntılı, net yanıtlar bekleme-alma hakları, en temel insan haklarından olan ‘yaşam hakkı’dır. ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nızda bu konuda da bir açılımınız var mıdır, olacak mıdır? …
“Vaka ve vefat sayılarında ciddi manada düşüş” olduğu cümlenizle, bir başarı tablosu çizmeye çalıştığınız ihtimali üzerine bir kez daha anımsatmak istedim: Başarısızlığınızın göstergesi, ne yazık ki binlerce vatandaşımızın ölmesi, ölmesi, ölmesi … Bu durum, ‘salgının inişli çıkışlı seyri’nin yol açtığı bir ‘yol kazası’ değil, ağır bir ‘hak ihlali’dir. Ve halâ daha, bırakın ‘tam’ı bir yana, yapılmaya çalışılan ‘kapanma’ bile değil.
Aramızdan ayrılan on binlerce vatandaşımızın içinde yakınlarımızda, çok yakınlarımızda, mahallemizde, hatta evlerimizde, bir anda yokluklarını yaşadığımız ne çok canımızı kaybettik, kaybediyoruz.
Ne satılsın ne satılmasın, kimler kısıtlamalardan muaf olsun kimler olmasın genelgeleriyle geçen her gün, omuzlarımızdaki yük(ler) artıyor. Dayanılacak gibi değil(ler).
Zamanın en kısa hâlidir ‘masal hâli’: Bir varmış bir yokmuş!
“Allah düşmanımın başına vermesin” dedirtecek kadar büyük bir ‘boşluk hâli’dir: Doldurulamayacaktır!
Güzel anlar, anılar anlatılacak, son bayram, son anneler günü, son babalar günü, son nefes … Yarım kalmış ne çok iş, gidilemeyen ne çok yer, görülememiş ne çok güzellik …
Yollar ıssız, hep yokuş.
Sızı … Hiç kimselerin bilemeyeceği yerlerde yaşanır acılar, acılar ….
Kötü kötü tesadüfler, öfler-püfler üst üste gelip birikip bir anda çöküyor başınıza, alıp götürüyor yaşamınızı.
Ölümler, göz göre göre, bir anda girip duruyor yaşamımıza …
Ölümlere bu kadar kolayca teslim edilişimize dikkat çekip hepimizin, adeta dünyanın ‘en kalabalık hâli’nden geriye kimsecikler kalmayacak kadar çok büyük yalnızlıklara terkedildiğimizden söz etmeye çalışıyorum … Bundan daha yalnız olunamayacak, kalınamayacak kadar …
…
Elbette daha yaşanacak günlerimiz var!
Sevgili ülkemiz geleceksiz kalmayacak, yaşayacağız, güzel günler göreceğiz.
Sevgili Kamâl Abi;
tek yazıda çok konu. Usanmasız. Kararlımsı. Sanki dinmiş bir kişinin heyecanlı ve pervasız dönüşü. Gibi. Son cümleye denli okuyabildim.
Salgınları alışkanlıklar ve mevcut yerleşik davranışlarla karşılamak olanaklı değildir. Tüm ölümler bir işe yarıyor! Toplumların zihin tembelliğini gidermeye. Savaşlarda ölenleri tv de izlerken ki alışkanlığını değiştirmeye yarıyor. 20 kat fazla insanın öldüğü akciğer kanserine de seyirmesine yarıyor. Mikrop/zehir/virüs/gerçek ölüm!/vandal/vsvsvss tanımlarını öğretiyor. Temizliği hatırlamaya yarıyor. Komşu/mahalle/imece/paylaşım/samimiyet/vsvsvs nediri sorgulamaya yarıyor.
Salgın iyi!dir. Geçmişte olduğu gibi. İnsanlığı CİDDİYET e davet eder. TEMİZ liğe ve İNSAN a saygıya davet eder. ACI sıyla.
AVLULAR salgınlar tarafından türetilmiştir. Apartmanlar da salgınları üretmiştir.
Utandığımız ve terk ettiğimiz değerleri salgın sayesinde yeniden hatırlayacağız. Hatırlama süremizi ölümlerin sayısı ile doğrusal orantılı olmaması dileğiyle BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN.
Özkaya, Cengiz.
Duygu ve düşüncelerimi içinde bulduğum bir ya zı. Elbette yine yazı bulduklarımdan daha fazla. Teşekkürler , ellerinize, yüreklerinize sağlık.