BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR –
Yangınlar, yerleşim yerlerindeki insan yaşamının yanı sıra ormanlarımızdaki yaban hayatını da allak bullak ediyor, mahvediyor ….
Bu çok tanıdık, bildik bir cümle oldu, farkındayım …
Bu cümleye ‘farklı bir boyut’ kazandıracak şöyle bir önerim olacak size:
Yanan alanlarda hava ve toprak sıcaklığının kaç derecelere yükseldiğini bir düşünsenize …
Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Bilgili, “Orman Yangınlarının Orman Ekosistemleri Üzerindeki Etkileri” başlıklı/ Şubat 2018 tarihli makalesinde, orman yangınlarında yanan alanlarda hava ve topraktaki sıcaklık değerlerini belirleyen birçok unsur olduğuna ve ağaçların bu sıcaklıklardan etkilenme derecelerinin de ağacın türü, yaşı gibi bir dizi faktöre bağlı olarak değişkenlik göstereceğine dikkat çekip yangının şiddeti kadar süresinin de önemli olduğunu belirterek, “Şiddetli yangınlarda sıcaklık, hızla yukarı doğru yükselir. Bunun sonucu olarak toprak yüzeyinin üstündeki havada, sıcaklığın 800°C’ye; toprak yüzeyinde ise 200°C’ye kadar çıkabileceği tespit edilmiştir” deyip yangının toprağa olan etkisi ve toprağın ısınma durumuyla ilgili olarak, toprak yüzeyindeki organik tabakanın varlığı ve yangınla yanan miktarı, mevsim, hava koşulları gibi etkenleri sıralıyor ve ağaç ölümlerinin çok daha aşağı sıcaklıklarda gerçekleştiğine ilişkin şu bilgileri veriyor:
“Dokuların ölmesi 49°C’de başlar. Bu sıcaklığın, ortalama bir saat devamı ölüm için yeterlidir. 54°C’de ise ölüm birkaç dakika içinde olur. 60°C’nin üzerinde ise, türler arasında direnç farkları bulunmasına rağmen, dokular çoğunlukla hemen ölür.”
Yaban hayatı içindeki hayvanların bazıları, özellikle kuşlar, elbette yuvalarını, yangına yakalanma zamanına bağlı olarak, yumurtaları ya da yavrularıyla birlikte terk edip kaçabilirlerken, özellikle toprak üstü böcek türleri açısından kurtulma ihtimalinin hiç olmadığını biliyoruz.
Üzerinde özellikle durmaya ve dolayısıyla vurgulamaya çalıştığım konu, çok yüksek sıcaklık değerleri …
Sıcaklığın yükselmesi, duman, alevler gibi nedenlerle bir tür ‘erken uyarı mekanizması’ geliştirmiş, ötesi fiziksel olarak yangın yerinden uzaklaşabilme yeteneği olan hayvanların, canlarını kurtardıktan sonra yaşamlarını sürdürebilmek için beslenme olanaklarına da sahip olmaları gerekiyor. Tam yangın yerinden kaçmayı başarmışken, alevlere müdahale için orman içi yollarda yoğunlaşan araç trafiği yüzünden yaşamlarını kaybeden hayvanlar da olmuyor değil …
Sonuçta yangın yerlerinde bir yandan kaçınılmaz ‘ölümler’ yaşanırken öte yandan bir ‘ölüm-kalım mücadelesi’, yani bir tür ‘can pazarı’ da yaşanıyor …
Bütün bunları okurken, lütfen sıcaklık değerlerinin nerelere nerelere yükseldiğini bir an için bile aklınızdan çıkarmayın. Dolayısıyla, her şeyi bir anda kül eden bir yakıcı güçten söz etmeye çalıştığımı yine ve yine vurgulamak istiyorum …
Ama …
Yangını kontrol altına almak ve ardından soğutma çalışmaları için ve son olarak da ‘söndürmek’ için oralara dökülüp duran sular var ya; işte o sular, yeniden bir yaşamın filizlenmesi için ‘can suyu’ da oluyor aynı zamanda … Yangınların kapkara ettiği o yerlerde kısa bir süre sonra ‘yeşillenmeler’ başlıyor. Bitmek ile başlamak kucaklaşıyor. Tam ‘bitti’ derken yaşam filizleniyor, umutlar besleniyor, büyüyor … Bütün renkler yardıma koşuyorlar, gözlerinin içi gülüyor hepsinin. Gözleri kocaman kocaman büyüyor doğanın, elbette canı çok yanıyor, ölüyor bir yanı ama hemen yanıbaşında yeni bir yaşam doğuyor … Bir bağrış çığrıştır gidiyor, çooook uzaklardan duyuluyor sesleri, yemyeşilin ayak sesleri …
…
Bilim insanları, yangın alanlarında ‘öncü bitkiler’den ve ‘öncü hayvanlar’dan söz ediyorlar. Toprağın üstünde olduğu kadar altında da başlıyor yaşam mücadelesi. Sarılıyor yaralar. Bakın, karıncalar işbaşında yine …
…
Bana bunları yazdıran, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Yaban Hayatı Uzmanı Biyolog Dr. Yasin İlemin’in şu sözleri:
“Bir kaç gündür Muğla’da yanan sahalardayım. Yangınların üstünden neredeyse 3 hafta geçti. Hayıt ve sandal başta olmak üzere maki türleri tekrar toprak altından sürgün veriyor ve yeşeriyor. Etrafa doğal olarak yayılmış kızılçam tohumları var. İlk yağmurları bekliyorlar sabırsızlıkla. Orman Genel Müdürlüğü çoğu yeri doğal haliyle bırakacak, gerekirse en az müdahale ile ağaçlandıracak. Bakın yanmış orman ve ağaçlara dokunulmağında neler oluyor: Kızıl başlı örümcek kuşu yanmış ormanın ortasında bir ahlata konmuş. Yanmış ormanın içinden ağaç kakan sesleri geliyor. Bu sesler yangına rağmen kızılçamın kalın kabukları altında halâ böcekler olduğuna önemli bir kanıt! Kızılçam yansa bile yangına karşı geliştirdiği kalın kabuklarının altında böcekleri korumuş ve alana kuşları davet ediyor. Toprak altında kendini korumuş karıncalar yeni delikleri açmış çoktan kış hazırlıklarına başlamış bile. Karakulakları merak ediyorsanız, durumları gayet iyi. Sadece yaban kedileri biraz kritik, ancak atlatacaklarına inancım tam. Yeter ki biz artık doğayı ıslah etmeyi bırakalım! Devam edersek o bizi mutlaka ıslah eder! … Dumanı ve sıcaklığı fark ederek uzaklaşan türleri gözlemledik. Yaban keçisi, karakulak, yaban domuzu, tilki, kaya sansarı gibi canlılar yangının aksi yönünde alandan uzaklaştı … Bozayılarda da bir kaybımız yok. Özellikle yaban domuzlarında can kayıpları yaşandı. Bu kayıplar rüzgarın ani yön değiştirmesi ve iki ateş arasında kalma şeklinde yanarak ve duman zehirlenmesi ile gerçekleşti. Toprak altına hemen giremeyen, saklanamayan sürüngen türlerinden kara kaplumbağalarında çok fazla ölüm var. Diğer sürüngen türleri toprak altında belli bir derinlikte kendini koruyabiliyor. Kuşlar yangın ilk başladığı anlarda alandan uzaklaştılar … Kaçabilen memelilerin ulaştıkları alanda tekrar hayatlarına devam edebilmeleri için besin ve barınma ihtiyaçlarını karşılaması kolay. Her şeye rağmen yanmamış saha yeteri kadar fazla. Ancak bazı türler var ki ulaşabildikleri yanmamış alanlarda ciddi bir adaptasyon sorunu yaşayacaklar. Yaban kedisi bu stresi yaşayacak. Çünkü en uygun habitatları artık yok …” (Kaynak- https://m.ensonhaber.com/yasam/muglada-yanan-ormanlar-kendi-kendine-yeseriyor)
Elbette yerleri yurtları yanıp kül olan vatandaşlarımız için de yeniden başlangıçlar oluşturacak adımların atılmaya başlandığı şu günlerde bu adımların hızla devam ettirilmesi yönündeki beklentilere de dikkat çekip yangınlarda yitirdiğimiz canlarımızın acılarını paylaşıyor, yangın yerine dönmüş Anadolu topraklarında bitmek bilmez bir zafer inancı ile kazanılmış ‘Büyük Zaferimiz’in 99’uncu yılı coşkusuyla, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Yol Arkadaşları, tüm Şehitlerimiz ve Gazilerimizin anıları önünde saygıyla eğilerek noktalıyorum bugünkü buluşmamızı …