GÖRDÜKÇE… / Eczacı Bengi MERGEN (E.)
Biz ilçe bazlı çalışmalara devam ediyoruz… Ama sonuç yok… Müteahhit bizden malzeme bekler, bizde “TIK” yok… Ulusal Holdinglere el atalım diye düşündük… (KOÇ, Sabancı vs. holdingler) Onlardan da bir güzel haber çıkmadı. Aynî yardımları alabileceğimiz tüccar hemşerilerimiz de “Biz sıramızı savdık” deyip, bizi başlarından savdılar…
Büyük bir bunalım psikolojisi ile zamanın Kaymakamına arz-ı hal eyleyelim diye gittik makama… Anlattık derdimizi… Dinledi, eksik olmasın. Cevap: ŞOK… “Kardeşim okul yapmak devletin işi… Sizin başka işiniz yok muydu buna soyundunuz? Nasıl başladıysanız öyle bitirin… Ben size yardımcı olamam” …
Şu anda boşaltılan Kaymakamlıktan Atapark’a kadar kıpkırmızı yüzlerle, hiçbirimizden tek bir hece çıkmadan geldik… Orada oturmaya, birer çay içmeye karar verdik… O anki ruhsal durumumuz anlatılabilecek gibi değil… Göçmüş, çökmüş bir moral… Tasavvur edemezsiniz…
Allah büyük… Kısa bir süre sonra hemşerimiz Mühendis Ali TİRELİ’den bir haber geldi… Kayınvalidesinin ağabeyi, uzun yıllar Manisa’da çalışıp emekli olmuş Dahiliye Uzmanı Dr. Sabahattin AKYÜZ bir okul yaptırmak amacıyla memleketine, Milas’a gelmiş… Bizi duymuş, görüşmek istedi… Hemen daha sonraki Kaymakamımız Bahattin ATÇI nezdinde temaslar genişledi. Valilik ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile protokol imzalandı… Müteahhit ile anlaşıldı. Atilla Düz inşaata devam edecek, doktor bey de parça parça ödeme yapacak…
Hepimiz bir OH çektik, rahatladık… İnşaat hızla devam ediyor… Bir gün bir resmi evrak geldi. İmza karşılığı aldım. Açtık. Ne görelim: İCRA belgesi… Aynî yardım faslından çimento, beton, tuğla vs. vermeyi taahhüt eden bir resmi kurum, ödeme yapmamış, ben hallederim dediği halde… Biz bir ŞOK daha yaşadık… Neyse icra gelip malımıza mülkümüze el koymadan, kurum sorumluları çözdü bir şekilde…
Herşey çok düzgün ve keyifli giderken bir ŞOK daha: Doktor bey, rahmeti rahmana kavuştu…
İnşaat gene durdu… Yanılmıyorsam 280 veya 180 bin TL’ye ihtiyaç var… Ama bütün kapılar kapalı… Borç gene bize geldi… İnşaat durdu…
O ara Muğla Valisi Ahmet Altıparmak ve Hüseyin Aksoy, Milas ziyaretinde bitmek üzere olan okul inşaatını görmeye gelmişti… Veya biz görmeye gelmesini sağlamıştık derdimizi ve hikayemizi anlatabilmek için… Ondan da bir ses çıkmadı… Bu bunalımlı dönemde de Kaymakam Bahattin Atçı, Dr. Mete Ersoy’a teklif götürmeyi akıl etti. Merhum Dr. Mete Ersoy Milaslı olmamasına rağmen, Milas’ı çok seven ve eğitim aşığı bir muhterem kişi idi… Kabul etti teklifi… İnşaat bitti… Milli Eğitim devraldı ve ders yılında öğretim başladı… Milas Fen Lisesi olarak…
Dr. Sabahattin Akyüz’ün o günkü rayiçle cebinden çıkan 1,5 milyon Dolar idi… Ama evlatları (2 oğlu) ile vilayetin yaşadığı sorun sebebiyle olsa gerek, adını vermekten kaçındılar. İş gene bize düştü… Şu an Karabük Valisi olan Fuat Gürel yeni atanmıştı Kaymakam olarak… Ona durumu arz ettik. Sözleşme gereği ve geleneksel teamül gereği isim verilmesinin doğru olaca-ğını söyledik… Aldığımız cevap “Aaa, olur mu? Bu bizim ayıbımız olmuş… Derhal düzeltiriz” Bir aya kalmadı ‘Dr. Sabahattin Akyüz Fen Lisesi’ oldu lisenin adı…
Evet sevgili okurlar, ikinci okul hikayesi de şoklarıyla, sıkıntılarıyla mutlu sona ulaştı. Biz yönetim olarak da mutlu olduk. Ulvi bir görevi yerine getirmenin hazzını yaşadık.
Ancaak! Okulumuzun ilk mezuniyet törenine biz davet edilmedik, haberimiz bile olmadı… Ailesinde 3 öğretmen olan ve benimle beraber bu süreci yaşayan yönetim kurulumuzun çağırılması, davet edilmesi, ilk mezunlarla beraber o mutluluğu yaşamamız çok görülmeseydi iyi olmaz mıydı?.. Hepimizi son olarak en çok üzen ve örseleyen nokta bu oldu…
Ne yapalım DEVLETİMİZ SAĞOLSUN…