BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Birinci Bölüm / Bir portre.
Koronavirüs diye öldürücü bir virüsün varlığı duyulduktan-duyurulduktan sonra bugüne dek geçen yıllar boyunca bir korunma mücadelesi veriyoruz ya da yeterince veremiyoruz, neyse … Verebildiğimiz kadarıyla bu mücadelede ne denli başarılıyız sizce? Bu konuda dünya çapında yapılabilenlere-yapılamayanlara ilişkin hepimizin bir kanaati, eleştirileri var, ülkemiz hakkında da. Anti-kapitalist damarlarımdan da beslenen değerlendirmelerle yürüyebileceğim bu uçsuz bucaksız alana girmeyeceğim bugün. Konuyu az-biraz kişisel eksene taşıyıp, ‘pimpiriklilik’ ile ‘pimpiriksizlik’ arasında nerelerde durduğuma ilişkin bir kanaat oluşturmanızı sağlayacak birkaç ipucu vererek başlamak istiyorum yazıma …
Pimpirikliliği, günlük yaşamı, ‘gereksiz kuşkular ve titizliklerle yaşamak’ diye tanımlayabiliriz. Bunun giderek ‘yaşamak’ olmaktan çıkıp ‘zehir etmek’ haline geldiğinin de altını çizerek …
Neyse, kendimden bahisle sürdürmeliyim: Çocukluğumdan beri kolay hasta olan biriyim. En ufak bir dikkatsizliğimle bademciklerimin boğazımı tümden kapattığı ve yaşam kalitemin yataklara düştüğü çok olmuştur. Bu nedenle iş yaşamım boyunca ‘kamuya açık bardaklar’la çay-kahve içmemeye özen göstermişimdir örneğin. Dolayısıyla kış hastalıklarına karşı kendimi koruma eşiğim çok yüksek olmuştur hep. Koronavirüs salgınıyla mücadele koşullarında da bu tavrım sürdü, sürüyor. Yaklaşık iki yıldır ‘mücadelenin gerekleri’ne uygun yaşamaya azami çaba gösteriyor, “o kadar da şey etmemek lazım” demiyor ve bu anlamda ‘kurallara uyuyorum’. Kimileri bana ‘fazla kuralcı’ diyebilir, ötesi ‘pimpirikli’ bile diyebilir, umurumda değil. Tek tek kişilerle ilgili girintiler çıkıntılar değil sözü getirmeye çalıştığım yer, kurumlara dair birkaç söz etmek, bir iki soru sormak istiyorum.
Kapalı-kalabalık mekanlarla ilgili yaygın-alışıldık çağrıların yapıldığı koşullarda kapalı mekanlarda kalabalık buluşmalar konusunda öncelikle kurumların titiz davranması gerekmiyor mu?
Yakın zamandan bir örnek vermeliyim: 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için ille de gazetecilerle kahvaltılı-yemekli buluşmalar düzenlenmesi şart mıdır? Bu yöndeki davetlere, elbette teşekkür ederek icabet etmedim. Geçmiş zaman içinde bunun gibi birçok resmî – özel buluşma – toplantı davetine ‘yükselen koronavirüs riski’ nedeniyle katılmadım. Doğrusunun bu olduğunu düşünüyor ve sayın yetkililerin de benzer bir duyarlılıkla salgınla mücadeleyi kolaylaştırmalarını bekliyorum. Haksız mıyım? Abartıyor muyum yoksa?
Birileri çıksa ve bu durumu bana bir açıklasa. Bir dolu konuda olduğu gibi bu çok hassas konuda da yüzleşmeyi, özeleştiri yapabilmeyi başarıp, söylenenlerle yapılanlar arasındaki karşı konulması çok güç girdaptan dersler alarak kurtarsak kendimizi, iyi olmaz mı? Buradan hareketle, başta rutin resmî toplantılar olmak üzere az sonra fotoğrafını anlatacağım türden toplantıları yine internet marifetiyle yapıp sevgili vatandaşlarımızdaki ‘gevşeme eğilimleri’ne engel olunsa çok daha iyi olmaz mı?
İkinci Bölüm: Bir fotoğraf.
Masalara yeterince dezenfektan konmuş. U masa düzeninin Muğla Valisi Orhan Tavlı’nın oturduğu bölümünde mesafeye bir ölçüde dikkat edilmeye çalışılsa da genel olarak yan yana oturulmuş ama maskeler eksiksiz takılmış. Bir ‘kapalı mekan’ top-lantısı fotoğrafıdır bu. Kalabalık sayılır mı? Sayılır.
Valilik Basın Bürosu tarafından “İl Pandemi Koordinasyon Kurulu Toplantısı Yapıldı” başlığıyla hazırlanan 15 Ocak 2022 tarihli bilgi notunda, Vali Tavlı başkanlığında yapılan toplantıya katılan yetkili – ilgili kurumların yönetici ve temsilcilerinin adlarına yer verildikten sonra, İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Başkanı Dr. Eriş Akça tarafından, ilimiz genelinde yürütülen aşılama ve filyasyon çalışmaları, HES Kodu uygulamasının yaygınlaştırılması, kamu kurumları ve meslek kuruluşlarında salgından korunma esasları ve alınan tedbirlerin yerinde denetlenerek farkındalık sağlanması konularında yapılan sunumun ardından alınan kararlar şöyle sıralanmış:
“Tüm açık ve kapalı alanlarda maske kullanımına devam edilmesi, Her alanda sosyal mesafeye, hijyene dikkat edilmesi, Kalabalık ortamlara girilmemesi, Tüm kamusal alanlarda, iş yerlerinde, toplu olarak bulunulan alanlara girişte HES Kodu sorgulamasının yapılması, Farkındalığın arttırılması amacıyla bilgilendirmeler yapılması, Kamusal alanlara, kamu kurumlarında, toplu ulaşım araçlarında uygun yerlere pandemi hakkında bilgilendirici afiş ve broşürlerin konulması, Denetimlerin arttırılması, Okullarda salgın tedbirlerine en üst seviyede özen gösterilmesi, Kurumlar arası işbirliği ve koordinasyonun arttırılması.”
Bilgi notunda daha sonra Vali Orhan Tavlı’nın, yaptığı konuşmada, pandemi ile en etkili ve sonuç odaklı mücadelenin aşı olduğuna dikkat çekerek ilimizin birinci ve ikinci doz aşılamada yakaladığı başarıyı devam ettirebilmesi ve toplumsal bağışıklığın sağlanabilmesi için tüm vatandaşların üçüncü doz aşılarını olmaları, maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat etmeleri yönündeki yorum ve çağrılarına yer verilmiş. Ve bilgi notunda son olarak, kurumların aldığı tedbirlerin yanında her bir vatandaşımızın kendi tedbirlerini almalarının salgınla mücadelede başarıyı arttıracağını belirten Vali Tavlı’nın; sağlık ekipleri, kolluk birimleri, belediyeler ve diğer kurumların sahada yoğun mücadele verdiğini dile getirip tüm kurumların sağlık ekiplerine gereken desteği vermesi konusundaki talimatı not edilmiş.
Üçüncü Bölüm: Tablo.
Muğla Valiliği’nin bu bilgi notuna niye dikkat çekiyorum sizce?
‘Bu toplantı yapılmasındı’ demiyorum elbette. Toplantının, içinde bulunduğumuz tablonun vehametine dikkat çekip her türlü ‘gevşeme eğilimi’ne karşı ‘rol model’ olacak – oluşturacak şekilde internet üzerinden yapılmasının daha doğru olduğunu dile getirmeye çalışıyorum öncelikle. Bunun ötesinde, ülke genelinde ‘omikron varyantı’ ile giderek bulaş riski yükselen koronavirüs salgınıyla mücadelede bir yere kadar kaçınılmazlaşan ‘rutinleşme’nin, dolayısıyla ‘sıradanlaşma’nın oluşturduğu etkisizleşmenin altını çizmek istiyorum.
Hükümetin, en son pcr testleriyle ilgili kararsızlığı ile gündemde bir kez daha öne çıkan, depreşen ‘salgınla mücadelenin yetersizliği’ne ilişkin kanaatlerle birlikte düşünüldüğünde, bulaş riskini yükselten virüsün omikron varyantı karşısında, yetersiz aşılanma oranıyla da büyüyen bir savunmasızlıkla durduğumuz açık.
Bugün böyle gidip yarına ilişkin ‘Allah kerim’ vurgusuna sığınmaktan ibaret bir tablodur bu.
Her gün 200’e yakın sayıda can verdiğimiz böylesi bir tablo karşısında, sorumluluğu tümüyle bireylere yükleyip durumu kişisel sorumsuzluk – dikkatsizlik – özensizliklerle açıklamak ne denli doğrudur diye düşünmeliyiz hepimiz. En çok da böyle böyle toplantılara katılıp duran sevgili yöneticilerimiz, yetkililerimiz. Elbette en başta sevgili bakanlarımız, bakanlık danışmanları, ‘Bilim Kurulu’nun konuşan ve konuşmayan tüm üyeleri de … Yaygınlaşan bulaşlar karşısında konuyu ‘pcr testinin yükselen maliyeti’ seviyesine indirenler de …
Şu sıralar ‘sürü bağışıklığı’ seçeneğinden daha sık söz edilir oldu, farkındasınız değil mi? Kimileri, “Peki ama biz sürü müyüz” gibi sorularla beyhude bir ‘karşı duruş’ görüntüsü vermeye çalışsa da ‘ölme ihtimalimiz’in en yüksek olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bunun, açık ve net bir şekilde ‘yaşam hakkı ihlali’ olduğuna çok güçlü bir şekilde dikkat çekmemiz gerekirken, bir türlü atılamayıp da ‘atılıyormuş gibi yapılan’ etkili mücadele adımları yerine, vitrinlere konan rutin toplantılar dahil içi boşalmış işlerle geçiriyoruz çok değerli zamanımızı. Ve bu durumu, o bildik kalıp sözle anlayışla karşılamaya çok eğilimliyiz maalesef: “Yapacak bir şey yok!”
Sevgili yetkililerimizin, söylenen sözler, alınan – açıklanan kararlarla yaşananlar arasındaki uçurumla da yüzleşmemizi sağlayacak şekilde çıkıp bu konudaki gerçek duygu ve düşüncelerini dile getirmeleri ne güzel olur. En azından ben böyle bir şeye ihtiyacımız olduğunu düşünenlerdenim. Kendimizi – birbirimizi daha nereye kadar kandırabiliriz? Daha ne kadar aldatmaya yönelik adımlardan, görüntülerden medet umabiliriz?
Yapmayalım şunu artık, yeter. Artık yeter! Gerçekten …
Dördüncü Bölüm: Sonuç!
Buyurun işte, Muğla’da, geçen yılın son haftası ile yeni yılın ilk haftasında vaka sayılarına ilişkin veriler:
Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı haftalık vaka sayılarında yüz bin kişide en fazla artış yaşayan iller arasında ilk üç içinde yer alan Muğla’da, 1-7 Ocak 2022 tarihleri arasında bir önceki haftaya oranla yüzde 221,56 artış yaşandığı bildirilmiş. 25-31 Aralık 2021 tarihleri arasında yüz bin kişide 188,25 olan vaka oranı, 1-7 Ocak 2022 tarihleri arasında yüz bin kişide 605,33’e çıkmış …
Bu veriler karşısında daha da yazılacak, söylenecek ne kalıyor Allah aşkına …
Cok haklisin Kemalcim tedbiri elden birakmamak gerek yoksa ne asi ne bagisiklik elleri temiz tutmak
yuze surmemek cok sık el sabunlamak banyo yapmak bir sure daha toplanti yapmamak havada soguk evde dinlenmek hastalikla oyun olmaz.
Sevgiler.Ecz.S.Kaskar Terzibsoglu