GÖRDÜKÇE… / Eczacı Bengi MERGEN (E.)
1969 yılında başlamış olduğum Eczacılık mesleğimde çok ilginç olaylarla karşılaştım. Bunların kimi komik, kimi dramatik, kimi de trajik olarak isimlendirilebilir. Mesela yeni başladığımda 24 yaşımda gencecik, çiçeği burnunda bir eczacı idim. O zamanlar ilçe olarak üçüncü eczaneyi açmıştım, köylülerimiz için Salı günü özeldi… Esnaf için de tabii… Köylümüz hafta içi ürettikleri ürünleri eşekleri ve katırlarındaki heybelerinde getirirler. İlçedeki tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamak, kendilerinin ihtiyaçlarını da – banka, resmi kurum, hastane, doktor, ilaç – alır, köylerine dönerlerdi.
İlçe merkezi ile araç bağlantısı, yol, ulaşım kolay değildi… Çaputçu Hanına hayvanlarını bağlar, köylerinde Willys marka 1951-52 model jeepler ile gelenler de ovadan pazara, alışverişe giderlerdi…
Eski Eczanelerin ikisi de – Ecz. İbrahim Gürtan ve Ecz. Erdoğan Bostancı (ikisini de rahmetle saygıyla anıyorum) en az 15 yıllık eczaneler ve eczacılardı.
Bir Salı günü, hastasına doktorun yazdığı reçetedeki ilaçları bizden alıp, karşıdaki Ecz. İbrahim ağabeye götürüp “İbrahim bey, yeni gelen çocuktan aldım bu ilaçları… Bi bakıvecen mi doğru veemiş mi?” diye denetlemeye götüren köylü hastamı unutamam… İbrahim ağabey de bitişiğimdeki kahveye tavla oynamaya gelirdi… Gülerek anlattı bana…
Bir düşünün, mesleğe yeni başlamış bir eczacı olarak kendinizi benim yerime koyun… Tarifi imkansız duygular…
Gene bir Salı günü, çok saygı duyduğum, tam “çarıklı erkan-ı harp” diyebileceğimiz, bilgili, görgülü, kültürlü bir ağabeyimizin oğlu geldi. Babasının rahatsız olduğunu biliyordum. “Nasıl oldu baban?” dedim.
“Şimdi arabadan indik, İzmir’e götürdüm, oradan geliyoruz” dedi. Canı sıkılmış, tedirgin bir hali vardı… “Ne dedi doktorlar?” dedim… “Bilmem, onu sen bileceksin” dedi. Bak bakalım reçeteye, hem ilaçları alalım” dedi… “Bakalım” dedim…
Reçetedeki ilaçlara bakarsak pek hayırlı bir şey söylemek mümkün değildi… Yanlış hatırlamıyorsam AKCİĞER KANSERİ idi… Bir şey söyleyemedim. İlaçları tarif ettim. Şifa olur inşallah temennisiyle verdim.
İşte o anda duyduklarım, 50 yıl önceki olay halâ beni soğuk terler içinde bırakır…
“Bengi bey, bu adamın 4 tane daha çocuğu var… Tedavisi de oldukça pahalı olacak gibi… Malı mülkü parası da var, amma sonu iyi olmayacaksa bütün varlığını tüketmek doğru değil… Ondan sordum sana… Haklı değil miyim?”
Haklı mı? Sizler ne dersiniz?