Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir grup AK Partili milletvekiline hitaben yaptığı konuşmada, “koronavirüs salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle küresel ölçekte yaşanan ekonomik sorunların ülkemize de yansıdığı”nı belirtip gereken önlemleri hızla uygulamaya çalıştıklarına ve aldıkları ekonomik kararlar ekseninde yaptıklarının vatandaşa anlatılması gerektiğine dikkat çekerek, “Yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, içinden geçtiğimiz dönem göz önünde bulundurulduğunda bugünden yarına çözülemiyor. Gerekli tedbirleri aldık, almaya da devam edeceğiz. Bu tedbirler yeterli mi, değil ama şartlar düşünüldüğünde hepsi bir anda olmuyor” deyip şöyle sürdürmüş:
“Halkımız meselelerin çözümünün de bizde olduğunu biliyor, görüyor. Sizler sürekli sahada olun ve vatandaşımıza 20 yıllık AK Parti iktidarının bu ülkeye kazandırdığı katma değeri anlatın. Projelerimize, ortaya koyduğumuz vizyona sahip çıkın. Tarımda üreticilere verdiğimiz destekleri, teşvikleri hatırlatın. Bunlar bugün için yeterli bulunmayabilir ancak zaman zaman bunun gereğini yine biz yerine getireceğiz. Bugüne kadar vatandaşımızı bu yük altında ezdirmemek için çok şey yaptık ama biz yaptıklarımızı sahada gerektiği kadar satmıyoruz, halka anlatmıyoruz.”
İktidarda olmanın yüklediği ağır sorumlulukların altında yapılan böylesi bir konuşmanın içinde ‘nefes alma ihtiyacı’ ile söylenmiş bu gibi sözlerin vatandaşın altında kaldığı sorunların ağırlığını hafifletmediği, hafifletmeyeceği kesin.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her fırsatta güçlendirmeye çalıştığı “hain muhalefet algısı” ve ‘dış güçler söylemi’ çorbasını koronavirüs salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı ile ‘terbiye’ etmeye çalışsa da orta yerdeki ciddi sorunumuz öylece duruyor: Geçinemiyoruz!
Açlık ve yoksulluk sınırı gün geçtikçe genişliyor ve Erdoğan hükümeti bu gidişatı durdurabilmeyi bir yana bırakın vatandaşın omuzlarındaki yükü biraz olsun hafifletebilecek adımları bile bir türlü atmıyor, atamıyor. Her şey için çok geç kalıyor, kalınıyor. Sorunlar büyüyor, büyüyor ve iktidar sahiplerinin tercihleri bir türlü açlık-yoksulluk girdabındaki vatandaşın derdine derman olamıyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın, “Halkımız meselelerin çözümünün de bizde olduğunu biliyor, görüyor” iddiası hızla etkisizleşirken, bu olumsuz tablo içinde bunalmış-boğulmuş vatandaşın, ‘iktidarın sorunları çözebileceği’ne ilişkin inancı da hızla azalıyor, tükeniyor. Ve kaçınılmaz olarak bu durum, milletvekili, belediye başkanı, genel merkez, il ya da ilçe yöneticisi olsun iktidar partisi temsilcilerinin ‘sahaya çıkma’ motivasyonlarını da eritiyor. Vatandaşla yüzyüze gelen iktidar sözcülerinin çok yüksek belagat ya da mucizevi ölçülerde demagojik-ajitatif yetenek sahibi olduklarını varsaysak bile, konu, içinden çıkılabilecek bir konu olmaktan çoktan çıkmış durumda.
En sıradan örnekle; uzunca süredir bata-çıka yaşatılan, akaryakıt fiyatlarındaki durdurulmayan yükseliş ve sadece bunun, zaten neredeyse üç haneli bataklığa dönüşmüş enflasyon çukuruna daha da batırdığı vatandaşların iflah olmaz endişeleri karşısında ne diyecekler?
“KDV’den ve ÖTV’den vazgeçtik, ayrıca yarısını siz ödeyin yarısını biz” diyemezlerse ne diyecekler Allah aşkına!?
‘Dünyanın türlü türlü halleri’ ile ilgili ağlamaklı cümleler vatandaşın karnını doyurmuyor.
Vatandaş hayat pahalılığına çözüm istiyor, ucuzluk istiyor, geçim derdine deva bulunsun istiyor. Boş lafa karnımız tok! Hepimiz daha çok zaman yitirilmeden günlük yaşamlarımızda hissedilir iyileştirmeler yapılmasını istiyoruz.
Son bir örnek olarak ‘elektrik zamları’nı verip sözü Milas’a getirerek noktalayayım.
Verilen görev gereği yapılanları sahada satmaya çalışırken, fahiş elektrik zamlarına karşı vatandaşın yükselen haklı tepkileri karşısında yapılan “2’nci indirim hamlesi”ni ‘müjde’ olarak sunmaya çalışan AK Parti Milas İlçe Başkanı Emin Çelik, “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın takdir ve tensipleri ile meskenler ile tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV’si % 18’den % 8’e düşürülmüştür. Meskenlerdeki düşük tarife sınırı da günlük 8, aylık 240 kilovatsaate yükseltilmiştir. Ticarethane statüsündeki elektrik abonelerinin günlük 30, aylık 900 kilovatsaate kadarki tüketimi olan ilk dilimine % 25 indirim uygulanacaktır. Hayırlı, uğurlu olsun” diye yazmış. Gelirlerindeki artışla kıyaslanamayacak bir büyük hayat pahallılığı yaşayan vatandaşa hitaben böylesi bir metnin ‘müjde’ anonsuyla sunulmasını ‘makûl’ bulan var mı Allah aşkına!? Böyle ‘müjde’ mi olur!
Bu, olsa olsa, Erdoğan’ın talimatıyla iktidarın yaptıklarını satmaya çalışma anlamında beyhude bir çabadır ve çok açıktır ki, zaten iyice azalan ‘müşterisi’ hızla azalmaya devam etmektedir.
Sayın Gökcan’a açık çağrı!
Menteşe Bayır’da kurulmak istenen Çimento Fabrikası’na Menteşe Belediyesi’nin verdiği ruhsat köprüsü üzerinden yaptığı karşı açıklamalarıyla çevreye duyarlı olduğu izlenimi veren AK Parti Muğla Milletvekili Sayın Yelda Erol Gökcan’a açık çağrı yapıyorum:
Sayın Vekil, Çimento Fabrikasına ruhsat veren CHP’li belediyeyi yıpratma fırsatını kendinizce en iyi şekilde değerlendirmiş olmanız, iktidar partisi mensubiyetiniz bakımından omuzlarınıza çok büyük sorumluluklar yüklemiş bulunuyor. Sizin, sadece ve sadece CHP’li belediye yönetiminin attığı adıma değil de ‘gerçekten’ ve ‘içtenlikle’ Bayır’da yapılmak istenen çimento fabrikasına karşı olduğunuza ikna olmak isteyen ‘Goca Moğlalılar’ sizden, zeytinlik alanları maden işletmeciliğine açan yö-netmelik değişikliğine karşı da bir açıklama bekliyor. Bu açıklamanızda sözü eğip bükmeden; “ama-fakat-ancak-lâkin” de-meden, vatandaşların zeytinden yana yükselen çığlıklarına destek vermenizi bekliyor. Önceki gün ilçemiz Milas’ta Milas Kent Konseyi’nin çağrısıyla gerçekleştirilen kitlesel basın açıklamasında yapılan konuşmalara, yükselen haklı tepkiye omuz ver-menizi bekliyor. Omuz verin ki, sizin çevre duyarlılığı konusundaki içtenliğinizi tartışamasın kimseler … Yapabilir misiniz?