Yılmaz Kaya AYLANÇ
Geçen gün bir arkadaşım ile karşılaştım, kendisi küçük çapta makine imalatı yapmaktaydı. İşlerinin nasıl olduğunu sorduğumda “Kapattım abi” dedi.
“Nasıl?” dediğimde ise verdiği yanıt tüm ülke tablosunu açıklamaya yeter göründü bana. Yanıtı şöyleydi: “Ben şanslıydım bırakabildim, pek çok arkadaşım borçları nedeniyle devam etmek zorundalar. Ancak çok zor durumdalar!”
TOBB geçende bazı istatistikler yayınladı.
2022 yılı ilk beş ayı geçen yılın aynı dönemine göre kapanan şirket oranı yüzde 74, kapanan kooperatif oranı yüzde 128.
İşte memleketin hâli pür melali budur.
Her şeyi bilen/bilenler kısa sürede ülkeyi yangın yerine çevirebildiler.
En çok sorulan bir soruyu burada ifade etmek isterim.
Halk arasında bu kadar hatayı çocuklar bile yapmaz derken, “acaba bilerek mi yapıyorlar” diyenlerin sayısı da az değil.
2022 yılı bütçesi kabul edileli daha ne kadar oldu değil mi? Ancak bu ayın başında iktidar ek bir bütçe talebi ile TBMM kapısını çaldı. Sayısal çoğunluğu sayesinde istedikleri gibi geçireceklerdir tabii ki.
Ancak o bütçeyi kabul edecek eller daha altı ay önce harcaması için yıllık bütçe için de kalkmış ve iktidarlarına milletin güç şartlarda verdiği vergileri harcasın diye onaylamışlardı.
Ne olmuş da daha yılın yarısı bitmeden yıllık bütçe tüketilmiş, para bitmiş ve yeniden bütçe yapma, para isteme durumunda kalınmıştır?
Aile bütçeniz veya çocuğunuza belli süre için verdiğiniz harçlık o sürenin yarısında bitirilip yeniden, ek bütçe, para ihtiyacı doğarsa ne yaparsınız veya nasıl önlem alırsınız bir düşünün?
En azından aile bütçeniz açısından nerelerde niçin ipin ucu kaçmış diye düşünüp olabildiğince tedbir almaya çalışmaz mısınız? Çocuğunuza da; paranı ne yaptın, nerelere harcadın, neden vaktinden önce bitirdin sorularını sorup uyarmaz mısınız?
Bu ülke güç şartlarda bu iktidara 2022 yılında harcaması için 1 trilyon 751 milyar lira bütçe verdi. İktidar ise altı ay sonra 880 milyar 500 milyon lira daha para istiyor. Yani yılın başında aldığının yüzde 50’si kadar daha para istiyor.
Bu kadar yanlış hesap yapılır mı?
Yapılırsa kasıt şüpheleri yaygınlaşmaz mı?
Yeni ek bütçede gelirlerin 1 trilyon 80 milyar artırılması öngörülüyor. Bu ne demek: Halka yeni vergilerin gelmesi veya mevcut vergilerin artırılması. Eğer borç almayacaksanız.
Halka bu reva görülürken Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 3 milyar 890 milyon lira olduğunu, örtülü ödeneğin de 1993 yılında 98 milyon lirayken, 2022 yılı bütçesinde 1 milyar 858 milyon lira olduğunu belirtmeliyim.
Ülkemizde açlık sınırı 6 bin 779 lira, yoksulluk sınırı ise 20 bin 140 lira.
Sizce vatandaşlarımızın ne kadarı bu sınırlar içinde dersiniz?
Oysa her şeye bir kişinin karar vereceği yeni rejime geçerken Cumhurbaşkanı ne demişti “Verin yetkiyi bu kardeşinize”!
Yetki verildi ve ülkenin durumu yangın yeri!
Halka her gün yeni bir zam ve hayat pahalılığı reva görülürken, İstanbul Hava Limanı’nın kirası 20 yıl ötelenebiliyor.
Veya fakirden-yoksuldan alıp zengine verme olan KKM (Kur Korumalı Mevduat) hesabına 21 milyar ödenip, gelecekte ödemek için 40 milyar ek bütçeye koymak gibi.
Pek çok yazar çizer bu iktidara boşuna zenginin iktidarı demiyor.
Halk artık sadece karnını doyurma çabası içindeyken bankalar gibi sermaye grupları inanılmaz kârlar yapmaya devam etmekteler. Buna neden de iktidarın tercihleri ve uygulamaları tabii ki.
Türkiye içte ve dışta çok kötü yönetilmenin sıkıntısını ağır biçimde yaşamakta. Bu kötü durumun en çok zarar verdiği ve zorladığı kesim ise emekçiler ve emekliler ile küçük esnaf.
Bu düzen sürdürülebilir bir düzen olmadığı gibi, ülkeye verdiği zarar da gelecek yılların çok güzel geçmeyeceğini işaret etmekte.
Ancak bitmesinin bile önemli olacağını ve doğruların yapılmaya başlanması ile, aynı kirlenmesi durdurulan deniz gibi ilk günden kendini temizlemeye başlayacağını ve çok hızlı berrak suların güneşi kucaklayacağını düşünüyorum.
Halkımızın yirmi yıllık bir iktidar sonrası seçimde tercihlerinin ne denli önemli olduğunu, kısa bir menfaat için veya başka bir neden ile sadece kendinin değil tüm ülkenin, sadece yaşadığı yılları değil gelecek kuşakların bile hayatını etkilediğini bu kez gördüğünü düşünüyorum.
Umarım anlaşılmıştır!
Çok acı ve pahalı bir tecrübe olsa da bazen yaşanması gerekenler yaşanmak durumunda.
Burada hep kafamı kurcalayan bir düşünceyi paylaşarak bu yazımı tamamlamak istiyorum.
Bu kadar pahalı ve önemli hataların yapıldığı bir ortamda bir kişinin bu kararları almasına aynı gruptan onlarca bakan, bakan yardımcısı, milletvekili, parti meclisi, örgüt, bürokrat nasıl olur da dur demez ve itiraz etmezler.
Toplum olarak, bu soru belki de bu işin çözüm noktası olabilir mi?