Yılmaz Kaya AYLANÇ –
CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu bu ayın başında “İkinci Yüzyıla Çağrı” vizyonunu açıkladı.
Benim ilk okumam, bir şeylerin değişmesi gerektiğine olan inancımın siyaseten ortaya konması veya konmaya çalışılması olmuştur.
Evet artık bir şeyler değişmeli!
Bu öyle basit bir değişim isteği değil.
İki binlerin dünyasında farklı ve daha iyi bir yerde olmak istiyorsan bir şeyleri artık daha farklı düşünmek, daha farklı yapmak gerekmekte. Aynı metotlar ile yapılan deneylerde veya çalışmalarda farklı sonuçlar beklemenin, zamanı ve kaynakları boşa harcamaktan başka bir işe yaramayacağını artık anlamalıyız.
Ülkemizin kurulduğu yılları anımsarsak, on beş yıl içinde nasıl müthiş işler yapıldığını görmekteyiz. Bu, kurucumuz ve liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu vizyondur.
Dünyaya ve olaylara farklı bakabilmiş ve devrimci vizyonuyla kısa zamanda inanılmaz işler başarılmış.
Şimdi de başarabiliriz.
İşte CHP Lideri Sn. Kılıçdaroğlu’nun yapmaya çalıştığının bu olduğunu düşünüyorum.
Bunun için de 70 kişilik “siyaset üstü” olarak tanımladığı bir ekip kurdu.
Bu ekip dünyada endüstriyel dönüşüm dendiğinde ilk akla gelen isimlerden Jeremy Rifkin, Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Prof. Dr. Hakan Kara, Prof. Dr. Refet Gürkaynak, Prof. Dr. Ufuk Akçiğit ve konusunda uzman daha pek çok bilim insanı.
Böyle bir ekipten destek alma düşüncesi dahi başlı başına bir şeyleri değiştirmeyi düşündüğünüzü ortaya koymaz mı?
Çağrı mesajında aklımda kalan bir diğer ifade şu oldu. Sn. Kılıçdaroğlu çözümün ana mesajında “ÖNCE FERAHA, SONRA REFAHA” diyerek yol haritasının ana eksenini ortaya koydu.
Bu bir “geleceğe dönüş projesi” Sn. Kılıçdaroğlu’nun ifadesi ile.
Bu çağrı boşuna yapılmıyor sayın okurlar.
Çünkü dünya bir eşikte.
Birçok şey değişiyor ve çok şey daha değişmek üzere. Bu değişimlere ayak uyduran alt yapısını kuranlar refah içinde yaşamaya devam ederken, geride kalanlar, verilenlerle yetinmek zorunda kalanlar tarafında olacak.
İşte bu yüzden bu çağrı çok önemli.
Değişim niyetini ortaya koyan bir anlayışı barındırmakta.
CHP Lideri bu yol haritasının adımlarını da şöyle açıkladı:
1-Güven ortamı ile yatırımları Türkiye’ye çekmek,
2-Temiz yönetim ile halktan çalınanları halka iade etmek,
3-Akılcı yönetimle Türkiye’yi hızla krizden çıkarmak.
Sn. Kılıçdaroğlu, kalıcı refaha kavuşmanın yolundaki adımları şöyle sıraladı;
-ENDÜSTRİYEL DÖNÜŞÜM’ün gerçekleştirilmesi. Bunun için de, ülke genelinde üretim-ticaret-finans ağının gerçekleşmesi ve 50 ili kapsayan 8 bölgede üretim ve ihracat dönüşümünün sağlanması ve bazı illere yığılmış kaynakların Anadolu’ya yayılmasının sağlanması.
-İŞ GÜCÜ DÖNÜŞÜMÜ. Kalkınmayı gerçekleştirmek için kaliteli ve bilime dayalı eğitim ile kalifiye eleman yetiştirilmesi.
-ENERJİ. Adımların üçüncüsü olan bu konu “yeşil enerji” olarak günümüz dünyasında ifadesini bulan enerjide tek kutuplu olmaktan çıkmayı hedeflemekte. Ancak en önemli ifadeleri şuydu: “Yeraltı kaynaklarına sahip olup olmamak bizim elimizde değil, ama ileri teknoloji ile iş yapmak ve refaha ulaşmak bizim elimizdedir. Bir başka anlatım ile, petrolün nerede olacağını tayin edemeyiz. Ama ‘çip’in nerede üretileceğine biz karar verebiliriz. 21. Yüzyılın en önemli yarış alanı çip üretimidir.”
-GIDA BOLLUĞU VE BEREKETİ, bu yolun dördüncü kolonu. “Neden gıda” sorusuna bu çağrıda Sn. Kılıçdaroğlu’nun yanıtı, “Çünkü aç çocuklar ile endüstriyel devrimi gerçekleştiremeyiz.” Anadolu’nun verimli topraklarında tarım ve hayvancılığı bölgenin merkez ülkesi olması hedeftir. Havza bazlı planlar ile bu hedefin mümkün olduğunu belirtti. Bu konudaki son sözler ise şunlar oldu: “Süt üreten de kazanacak, et üreten de. Hiçbir çocuğumuz yatağa aç girmeyecek. Nokta!”
-HIZLI İSTİHDAM ARTIŞI beşinci ve son kolon. Bu konuda ortaya konulacak projeler ile ilk etapta 3,5 milyon kişinin istihdam edileceği, sürdürülebilir iş edinme programları ile 5 yıl içinde 13,5 milyon kişinin bu programa dahil edileceği, kişi başı milli gelirin 20 bin doların üzerine çıkacağı, emeğin değerinin artacağı, temiz yönetim ve güçlü sosyal devletle, gelir ve fırsat eşitliğinin sağlanacağı bir Türkiye hedefine ulaşılacağı belirtildi.
CHP ve Lideri Kılıçdaroğlu’nun ikinci yüz yıl çağrısı önemli bir liderlik perspektifinden, en iyiler ile Türkiye’yi daha iyi bir noktaya taşıma ve bu dönüşümü sağlama vizyonudur.
Sizi bilmem ancak ben heyecanlandım ve geleceğe dair daha da umut doldum.
Böyle düşünmeme neden olan en önemli konular ise, mevcut siyaset içinde ilk kez bir lider basit ve anlaşılır çekişme, bağırma, hakaret ve ötekileştirme dışında bilim, dönüşüm, yeşil enerji ve adil bir gelir dağılımı ve fırsat eşitliğinden bahsediyor.
Bu bile heyecanlanmam için yeterli bir neden. Değil mi? Siz bıkmadınız mı?
Mevcut siyasetin dilinden ve her gün birçok kez “şerefsiz” ifadesinin konuşulduğu bir Türkiye’den?
O nedenle bu çağrı Türkiye için bir fırsat!
Birçok olumsuzluğa “KADER” diyen ve her konuya dini pencereden bakmayı politika ve iktidarın devamı için kullanan bir siyaset anlayışından ülkemiz bir yarar görmediğini yirmi yılda anlamış olmalı.
Bu “KADER”e dur diyecek bir anlayış kendini ifade etti.
Umarım bu anlayış, vizyon ve çağrı önce parti içinde kabul görür ve desteklenir. Rozetliler ile rozetsizler aynı çatıda aynı hedef için çalışır.
Umarım parti bu çağrıya uygun değişim ve dönüşümü öncelikle kendi içinde gerçekleştirir.
Umarım ve isterim ki bu çağrı ile işin akademik yönünden halka-sokağa dokunacak tercümesi yapılarak seçmene anlatılır.
Daha fazla domates ihraç ederek yaşamımızı sürdüremeyiz!
İhracat ve ithalat arasında her ay 10 milyar dolar açık bu şekilde kapanamaz! Teknolojik devrimi hayatın her yönüyle gerçekleştirmeli ve bu treni kaçırmamalıyız.
Bildiğiniz gibi tüm sanayi devrimlerini kaçırdık. Bu kez kaçırmayalım!
Yaşanılan ayın sonunu getiremeyen halk ve ülke olarak borç içinde bulunmayan, borç para almak için katillere sarılmayan, gençlerin daha iyi bir yaşam için ülkelerini terk etmek zorunda kalmadığı eşit, adil ve refah içinde bir Türkiye için.
Sn. Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği gibi;
“Demokrasinin kağıt üstünde kalmadığı,”
“Ekonomik bağımsızlığın tehlike altında olmadığı,”
“Dış politikada egemen güçlere boyun eğilmediği,”
“Sürekli değişen ve bilimden uzaklaşan bir eğitimin yapılmadığı,”
“Etnik kimlik, yaşam tarzı ve inanç eksenli bir siyasetin toplumsal barışımızı yaralamadığı” bir Türkiye için.
Değişim ve dönüşüm diyorum!