BAKTIKÇA … – soru/yorum- A. Kemal KAŞKAR
‘Dikkat Bahar Geliyor’!
Yıllar önceki bir yazımın başlığıydı bu. İlk gazetecilik adımlarımda yazdığım … Yıl 1987. Dönemlerden 12 Eylül. Dört bir yanı duvarlarla çevrilmiş ‘genç bir yurttaşınız’ olarak o duvarlarda başlamıştım gazeteciliğe, Aydın’da … Duvardaki gazetemizin adı ‘Sesimiz’di. “O duvar o duvarınız, vız gelir bize vız” yürekliliğiyle; çağrıcısı, kurucusu, yayıncısı ve elbette yazarı olmakla büyük gurur duymuşumdur hep SESİMİZ’in.
O ses, yıllar öncesinden duyulan “Biz durmadan akan, yıkıp yapan akışın çizgilenmiş sesiyiz” dizesindeki sestir.
Yıl 1925. Nazım’ın gür sesinin en çok duyulduğu şiirlerindendir ‘Cevap’ …
“O duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız!…
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne bir din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
Bize karşı koyanlar,
karşı koymuş demektir:
Maddede hareketin,
yürüyen cemiyetin
ezeli kanunlarına.
Sükûn yok, hareket var
bugün yarına çıkar
yarın bugünü yıkar
ve bu durmadan akar
akar
akar.
Biz bugünün kahramanı,
Yarının münadisiyiz.
Bu durmadan akan,
yıkıp yapan
akışın
çizgilenmiş sesiyiz.
Biz,
adımlarını tarihin akışına uyduran
temelleri çöken emperyalizme vuran,
yarını kuranlarız.
O duvar
o duvarınız
vız gelir bize vız!…”
…
Bu coşkuyla yürümenin tarihsel olarak durdurulamaz bir sel olduğu kesin.
Gözlerinize inanın artık. Gücünüze de …
14 Mayıs cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinden söz ediyorum.
Sevgili ülkeme yıllarcadır yaşatılanlardan sonra görünen odur ki ‘nihayet bahar geliyor’ diyorum. Herkesleri uyarıyorum … Bir başka güzellik, baharın da ‘geliyorum’ dediği günleri yaşıyor olmamız. Bakmayın siz şu bi’kaç gündür havaların bir anda soğuyuvermesine. Bu soğuklar geçip gidici. Siz siz olun, ağaçların sessizce yapraklanışlarına bakın. Bahar dallarda. Kıpır kıpır. Gözlerinizle gördüklerinizdir bahar. Korkularla endişelerle hiç mi hiç ilgilenmez o. Hayal meyal bir şeylerden söz etmiyorum. Her şey çok gerçek ve çok açık. Bu nedenle, olabildiğince kısa yazarak anlatmak istiyorum bu kez. Uzatmaya gerek de yok zaten.
Baharın gelmesi gibi bir akışla geliyor gelmekte olan Cumhurbaşkanı bu kez. “Ben Kemal, geliyorum!” diyor zaten. Burada bir sorun görünmüyor. Usul usul gelen bahar, ‘geleceksen gel artık’ sabırsızlığıyla karşılanmaz. Kaçınılmaz bir akıştan söz ediyorum. Bir dere gibi. Tatlı tatlı bir akış. Sorunsuz …
Ötesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sol-sosyalist seçeneğin güçlenmesinin, sevgili ülkemizin geleceği bakımından taşıdığı çok büyük öneme dikkat çekmekle yetineyim şimdilik.
Bugüne dek, sola-sosyalizme kapatıla kapatıla, sol-sosyalist seçeneklerin temsilcilerini cezaevlerine kapata kapata, öldüre öldüre ülkemizin getirildiği nokta malûm!
Sevgili ülkemizi buradan çekip çıkaracak olan sol-sosyalist irade güçlendirilmeli.
Ne kadar güçlendirilirse o kadar iyi.
Elbette bu arada, sol-sosyalist seçeneğin kitle siyaseti okulunda derslerine çok iyi çalışması şartını da şuracığa not etmeliyim. Sınıf ve okul arkadaşlarıyla ilişkilerini yeniden ve yeniden kurup geliştirmesinin önemini de … Bir de, hep ‘bahar’ olamayacağına göre, diğer tüm mevsimlerde yaşanacak bildik iklim koşullarına uygun bir eksen çizecek öngörüye de sahip olunarak …
Dört mevsimin de güzelliklerinin, zorluklarının doğallıkla yaşanacağı günlere olan inatçı inançla …
Ama ille de ülkecek ‘bahar’la tazelenerek …
1 Yorum
Basarilar