Yılmaz Kaya AYLANÇ
Türkiye çok önemli bir seçimi daha geride bıraktı. Muhalefet, bütün kamuoyu yoklamalarında ve sokakta halkın ekseriyeti tarafından kazanacağı söylense de kaybetti.
Seçim öncesi uzun bir süreye yayılan muhalefet çalışmaları, son anda masadan kalktı oturdu tartışmaları altında seçimlerin ilk turu sonuçlandı ve meclis çoğunluğunu iktidar aldı. Ancak Cumhurbaşkanlığı’nı kazanamadı ve ikinci tura kaldı.
İkinci turda neredeyse tek başına sayılabilecek bir mücadele veren Sayın Kılıçdaroğu, yaklaşık 48’e 52 kaybetti.
Sayın Erdoğan beş yıl daha iktidarda. Böylece 27 yıla uzanacak bir iktidar rekorunu kırdı. Sanırım bir daha kimse bu denli bir iktidar süreci yaşamayacaktır. En azından ben göreceğimi sanmıyorum.
Peki muhalefet için, herkes, iktidar taraftarı dahi “kazanacak bu sefer” derken nasıl kaybetti?
Gerçekten kaybetti mi?
Öncelikle şunu söyleyeyim. Kaybetmenin mazereti olmaz!
Kazansaydınız!
İstanbul nasıl kazanıldı! Hem de iki kere.
Ben kaybettiğine inanmayanlardanım.
Ancak kazanmak için yapması gerekenlerin de tamamını yapmadığını, yapamadığını düşünüyorum.
Özellikle 2. turda 2 hafta boşa harcandı. Seçmene biz kazanıyoruz inancı aktarılamadı.
Mazeret olmamak kaydıyla, Sayın Kılıçdaroğlu’nun karşısında tüm devlet gücü hem de fütursuzca yer almıştı.
Yalan ve montaj tüm söylemler kullanıldı. Basın yayın medya olanakları eşit olmayı bırakın anormal farklıydı. Örnek olması açısından TRT’nin Kemal beye 42 dakika yer verirken, Tayyip beye 45 saat yer vermiş olması ve diğer medya organlarının koro halinde daha fazlasıyla iktidar yanında yer almış olması, yine Kemal beyin SMS atmasının bile önünün kesildiği bir yarışın ne kadar adil olduğunu siz sevgili okurlara bırakıyorum.
Devlet derken de hepsi olmasa bile kurumların il ve ilçelerdeki temsilcileri dahil maddi manevi tüm olanaklar iktidar sahiplerince kullanıldı.
Peki sadece bu muydu? Tabii ki hayır!
İktidar bir yıl önce seçim yasasını değiştirerek başlamıştı bu seçim hazırlıklarına.
Bu konuda muhalefet sadece parlamentoda itiraz seslerini yükseltmekle yetindi ve tabii ki bir şey yapamadı. Sonuçta iktidar kendi lehlerine olan yasayı kabul ettiler ve o yasayla seçimlere gidildi.
Yine bir süre önce bir defaya mahsus olmak üzere vatandaşa isim değişikliği yapma hakkı tanındı ve bunun masum bir isteğe bağlı yapıldığı söylense de bu konuda kamuoyunda oluşan endişe giderilemedi.
Yani kaç kişi isim değiştirdi, eskisi neydi yenisi ne oldu bilen yok. Bunlar arasında sığınmacıların olup olmadığı bilinmiyor. Muhalefet bu konuda bir girişimde bulunduysa da duyan olmadı sanırım. Olsa da değişen bir şey olmadı ve isimler değişti.
Seçimlere parmak boyası ile gidilmesi istense de iktidar bunu kabul etmedi. Bu konuda pek çok şaibe konuşulur olmaktan öte gitmedi ve seçimlere böyle girildi.
Sığınmacıların, yurt içi yurt dışında iktidar lehine oy kullanmış olmaları iddiası önemli bir konuydu. Bu konuda nerede kimler oy kullandı bilen var mı bilmiyorum. Ben YSK rakamlarını söylemiyorum, gerçek ne onu merak ediyorum.
MHP ve YRP neden ittifak içinde olup da seçimlere kendi logoları altında girdi. Tüm kamuoyu araştırmalarında MHP’nin yüzde 4-5 oranında bir oy alacağı tahmin edilirken nasıl yüzde 10 oldu bilen var mı?
Bu ve daha pek çok neden vatandaş olarak benim kafamı yorar ve sonuçları tereddütle karşılarken partiler nasıl bu kadar kabulleniş içinde olurlar onu da anlamış değilim.
Gerçekten muhalefet kaybetti mi?
Sayın Akşener’e bakarsanız daha ertesi günü “kaybettik, iktidar kazandı tebrik ederiz, biz şimdi kendi partimize bakacağız” dedi. Ardından Sayın Babacan da tebrik etti.
Peki yukarıdaki pek çok sorunun yanıtı ne olacak? 25 milyon muhalefete oy veren yurttaşın hakları ne olacak? Siyaset bu mu?
Sokaklarda Suriyeliler, Afganlar ve başkaca ülke insanları şarkılar söyler dans ederken muhalif 25 milyon hüzün ve kırgınlık içinde onları izlediler.
Sevinenlerde enflasyon, döviz, hayat pahalılığı, benzin fiyatları ve ev kiraları gibi hayatın asıl sorunları dururken bu sevinç sanırım birkaç gün sonra yerini başka konulara bırakacaktır.
Liderlik bu olmamalı sayın başkanlar.
Sizin peşinizde koşan, ülkesi ve geleceği için aydınlık çağdaş bir gelecek hayali kuran insanları böyle oldu bitti diyerek ve olan adaletsizlikleri bile konu etmeden tebrik ederim diyerek bu konuyu kapatamazsınız, kapatmamalısınız.
Şimdi takkeyi öne koyup özeleştiri yapma ve gerçeği yurttaş ile paylaşıp bundan sonrası için yapılacaklar adına değişimi kendinizde ve partinizde yapmanızın ülke adına yapmanız gereken en önemli konuların başında geldiğini düşünüyorum.
Budanan ağaçların daha verimli ve sağlıklı olduğunu hepimiz biliriz. Bunun için partilinin önündeki engellerin kaldırılması ve bu doğal budanmanın gerçekleşmesi için yapılacakların yapılmasının sağlanması, başkanların bu aşamada yapacakları en önemli ve son iyi işleri olacağı kanaatindeyim.
27 yıllık bir iktidarın karşısındaki tüm muhalefetin, her seçimde kadrolarının değişmesi genellikle doğru olandır. Bunun yapılmamış olmasının ülkeye verdiği zararı ortaya koymanız halinde çıkacak manzara tüyler ürpertici olacaktır, muhalefet anlayışı açısından.
Bu aşamada şunu da kabul etmek zor.
Yerel seçimler var ve bu aşamada kadrolar değişmez.
Bakın, kaybedilecekse bile yeni kadroların kaybetmesine fırsat verilmesi en doğrusu olacaktır.
CHP Genel Başkanı olağanüstü bir iş yaptı. Bunu herkes söylüyor. Gerçekten de öyle. İnanılmaz bir performans sergiledi ve bu konuda herkesin takdirini kazandı.
Ama burada söylenen o değil, siz istediğiniz kadar en güzel ikincilikler kazanın, adı üzerinde ikincilik. Oysa kazananlar hanesine birinciler yazılıyor. Üstelik 25 milyonun 22 yıl beklediğini düşünürsek bu riski kimse almamalı. Şimdi önümüzde 5 yıllık mevcut iktidarın yeni bir süresi daha var. Bu sürenin eskileri gibi olmayacağı kanaatindeyim.
Şimdiki iktidar sürecinde yönetimde çok daha fazla akraba, eş dostun önemli makamlarda olacağını düşünüyorum. Ayrıca HüdaPar ve YRP’nin de meclise girdiğini unutmamak gerek.
Bu dönemin çok daha sert ve 22 yıllın getirdiği özgüvenle daha agresif geçeceğini düşünüyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun naif, sakin, yapıcı, kavga etmeyen tutum-davranış tarzındaki muhalefetin böyle bir iktidarın kadrolarına kendini duyurmakta güçlük çekeceği kanaatindeyim. Geçmiş bunu bize göstermekte.
Sokakların bu konuda belirleyici olduğunu gördük.
Sendikalar, Demokratik Kitle Örgütleri, Parti Örgütleri çok daha etkili ve iletişimli bir yaklaşım içinde öncesinden daha fazla ve etkili olmak durumundalar. Buna meclis içindeki grupların, parti yöneticilerinin de eklenmesi ve topyekün bir muhalefetin yapılması gerekecektir.
Kılıçdaroğlu’nun gerçekleştirdiği ve belki de bu kampanyanın en olumlu tarafı muhalefet güçlerini bir araya getirmiş olması.
Öyle ki, sosyalistlerden muhafazakarlara, sosyal demokratlardan milliyetçilere kadar pek çok farklı görüşü, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için bir araya getirdi. Bu takdir edilecek bir konu. Ancak bunu CHP’yi dönüştürerek (sağa kaydırarak) yapmasını doğru bulmadığımı söylemeden geçemeyeceğim. CHP sosyal demokrat kimliğinden taviz vererek büyüyemez. Bu anlatılarak, çözümler etrafında kitleleri ikna ederek kişilerin değişmesi sağlanarak büyütülmesi sağlıklı bir büyüme olacaktır.
Tabii bu konuda diğer ittifak ortakları da takkelerini öne koymalı ve aynı hedef için kişisel veya partisel olarak ne yaptılar, neler yapmadılar özeleştirilerini ortaya koymalılar. Ama daha önemlisi 2. turda neden ortalarda yeterince olmadıklarını, olamadıklarını da açıklamalılar.
Son bir soru, ikinci turda daha fazla seçmenin sandığa götürülmesi gerekirken neden daha az seçmen sandığa gitti? Bu sorunun yanıtı sanırım örgütlerde.
İktidar bu seçimi de kazandı, şimdi çok ciddi ve çözmesi gereken ekonomik problemler kendisini beklemekte. Çözümlerin birçoğumuzu çok acıtacağı aşikar. Yaşanacak görülecek.
Şimdi muhalefet yapmak daha zor, daha bedelli ve daha sert olacak. Umarım demokrasiden yana olan özellikle partiler kadrolarını bu durumu gözeterek hazırlarlar.
Şimdiden yerel seçimler için çalışılmaya başlanmalı. Ancak Ankara’dan değil, her yerelin kendi doğasından çözümler üreterek başlanmalı.
Son cümle şunu dersem bana kızmayın lütfen. Ülkemizin kurucu ve asırlık partisine bu sözüm, “CHP düzelmeden Türkiye düzelmez” derler ya. Türkiye’de demokrasi istiyorsak önce partilerde demokrasi! Şimdi değişim zamanı. (30.05.2023)