Yılmaz Kaya AYLANÇ
Olan hep masum sivillere, çocuklara, kadınlara yani halka oluyor.
Filistin’in Gazze bölgesini kontrol eden Hamas, hiçbir ayrım ve hedef gözetmeden İsrail halkının üzerine binlerce füze yağdırdı.
Bu da İsrail’deki faşist iktidarın arayıp da bulamadığı fırsatı yarattı. Yasalar üstü bir yönetim ve hayallerini gerçekleştirmek için uygun ortamı Hamas Netanyahu’ya hediye etmiş oldu.
İsrail devleti, Filistin denilen topraklar üzerinde 19. Yüzyıl sonlarında Avrupa’dan gördüğü mezalimin sonucu yahudilerin kaçtığı ve sığındığı bölgede 1. Dünya Savaşı sonrası Balfour Deklarasyonu ve Filistin Mandasının kurulması ile yahudilerin göçünün bu bölgeye artması sonucunda 1948 yılında kuruldu.
Filistin Devleti ise, 1948 den önce Mısır ve Ürdün işgali altında, sonrasında 1967 yılında yapılan 6 gün savaşları sonrasında ise İsrail Devletinin işgali altındaki topraklarda mazlum uzun bir direniş göstermesi sonucu 1988 tarihinde FKÖ Başkanı Yaser Arafat tarafından Cezayir’de Filistin Devletinin kurulduğu ilan edildi.
Cumartesi günü hedef ayırt etmeksizin binlerce bomba atan Hamas diğer adıyla İslami Direniş Hareketi 1987 yılında kuruldu. 1988 yılında ise siyasi parti olarak Filistinlilerin asla Müslüman olmayanlarca çevrili bir ülke olmayacağı doktrini üzerine, FKÖ ile görüş ayrılığına düştü hatta savaşın eşiğine geldi.
Hamas’ın amacı Filistin İslam Devletini 1948 öncesi topraklarda kurmak.
Peki gelelim günümüze.
Bu amacı için Hamas ne yaptı?
Hiçbir hedef göstermeden binlerce bombayı İsrail halkının üzerine attı.
Sonra yolda, pazarda, işten eve dönerken, turist olarak geldiği İsrail’de gezerken insanları rehin aldı götürdü. Hatta bazılarını insanlık dışı şekilde teşhir ederek!
Savaşın bile bir adabı var dedirtecek şekilde tüm dünyadan tepki aldı bu hareket.
Hamas pek çok ülke tarafından terör örgütü kabul edildiğini de burada ifade etmem gerek.
Peki kime saldırdı Hamas?
Aylardır Netanyahu hükümetinin yargı reformu adı altında, Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini sınırlandırma ve iktidarın yargı atamalarında söz sahibi olmasının sağlanması için çıkarılacak yasaya direnen halka. İşte İsrail halkı bu anti demokratik yasa değişikliğine karşı aylardır her Cumartesi günü protesto yürüyüşü yapıyor.
Netanyahu hükümeti İsrail’in gördüğü en sağcı hükümet olarak faşizm yolunda hızla ilerlemekte. Bu ve benzeri yasa değişiklikleri ile elini ve iktidarını güçlendirmek ve uzatmak için her şeyi yapabileceğini ortaya koyan bir iktidar.
İsrail halkı ise bu faşist anlayışa direnmeye çalışıyor.
Hamas nasıl bir zamanlama yaptı dersiniz?
İnsanın aklına neler neler geliyor değil mi?
Mossad gibi en güçlü gizli servise sahip olacaksınız ve Hamas gibi bir İslamcı örgütün 5000 füze malzemesinin sağlanmasını, üretilmesini ve ateşleme alanlarına sevkiyatını görmeyecek, duymayacak ve bilmeyeceksiniz!
Çok güçlü bir hava savunma sistemi oluşturacak ve bunu defalarca fiili deneyime tabi tutacaksınız, ne var ki Cumartesi günü bu sistem arızalanacak ve çalışmayacak!
Şimdi düşünelim hep birlikte.
Bu bombalamanın kazananı kim?
Kime yaradı bu olay?
Hamas toprak mı kazandı? Terör örgüt listesinden mi çıktı? Filistin’in tek temsilcisi mi oldu?
Hepsine kocaman bir hayır!
Peki bu bombalama sonrası yapmak istediklerini yapmak için kimin eli güçlendi?
Tabi ki Benjamin Netanyahu. İsrail hükümetinin başbakanı.
İlk yapılan savaş hali ilanı ve yasaların kalın bir örtü altına alınması.
Tüm İsrail’lerin askere alınarak, ülkede askeri düzenin geçerli kılınması.
Yani demokrasi rafa!
Cumartesi günleri demokrasi için yürüyüşler iptal!
Ölen ise yine halk.
Çaresiz kalan halk.
Hayalleri yıkılan ve geleceği kararan halk.
Bu olayın da faturasını yüklenecek cefasını çekecek yine halk.
Bir yanda İsrail, diğer yanda Filistin halkı.
İsrail hükümeti şimdi ne yapıyor?
2-2,5 milyon Filistin halkının o daracık alanda yaşamaya çalışması zaten insani değilken, şimdi suyunu, elektriğini, yakıtını ve gıda sevkiyatını keserek sözüm ona Hamas’a karşılık veriyor.
Belki çok daha ileri gidecektir.
Çünkü karanlık kafalar iktidarda her iki taraf için söylüyorum. Hamas öyle yaptı ise biz de böyle yaparız diye halkları kırıp geçiriyor olacaklar.
Bu olayda da gördüğümüz gibi ülkeleri yönetenler o kadar önemli ki!
Umuyorum kısa zamanda itidal, aklıselim ve mantık galip gelir halklar daha fazla zarar görmeden bu konu adil bir şekilde çözülür.
Bu arada laik, seküler olan diğer Filistin sakinken, Filistin Devlet Başkanı Abbas bölge ülke liderleri ile görüşerek İsrail’in durdurulmasını için destek istedi.
Abbas “tek çözümün, başkenti Kudüs olan Filistin Devleti’nin topraklarındaki İsrail işgalinin son bulmasını sağlayacak siyasi çözüm” olduğunu belirtti.
İsrail Meclisinde ise “Gazze’de nüklüer silah kullanalım” diyecek kadar Nazi kafası ifadelerin dillendirildiği bu aşamada diğer aklı başında ülkelerin çabalarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Tüm bu olanları özetlersek, Hamas gücünü göstererek Filistin halkının tek temsilcisi olarak 1948 öncesi topraklara dönülmesini istiyor (ki imkansız), İsrail ise yeni bir Ortadoğu haritası olacak diyor. Bunun için ne kadar kan akacaksa akacak demek istiyor.
Eminim ki her iki halka da sorulsa yönetenler gibi düşünmediklerini söyleyeceklerdir.
O nedenle halklar kendilerini yönetecek insanları seçerken, birlikte yaşayacakları eşlerini seçerken gösterdikleri hassasiyeti göstermeliler.
Yoksa bedelini yine kendileri veya çocukları ödüyor.
Yıllardır Filistin halkının çektiği gibi.
Şimdilerde İsrail halkının çektiği gibi.
Diyeceğim odur ki, Netanyahu ve Hamas İsrail ve Filistin demokratlarını tuzağa düşürdüler ve kendi iktidarlarını güçlendirmek için gözlerini kırpmadan halklarının ölümüne neden oldular.
Ne güzel demiş benim ATAM “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”. 10.10.23