Yılmaz Kaya AYLANÇ –
Türk siyasetinde çok normal olmayan bir şeyi gerçekleştirdi CHP, 38. Kurultayı ile Genel Başkanını değiştirdi. Aynı zamanda Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu da yenilendi. Bunu çok özel bir konjonktürün sonrasında değil de, delegelerin oyları ile olağan bir Kurultay sonrası yaptı.
Neden önemli buluyorum, Türk siyasi partiler hayatında Genel Başkan değiştirmek öyle kolay değil. Tüm siyasi partilerde öyle bir tüzük yazılıyor ki, Genel Başkanlar çok zor değişiyor ya da değişmiyor.
Tam bir saltanat!
Bu açıdan bakıldığında CHP’nin bunu gerçekleştirmiş olmasını önemsiyorum.
Şimdi gelelim kurultaya ve sonrasına.
Öncelikle CHP yeni Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’i tebrik ediyor, başarılar diliyorum. Eski Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdarğlu’na da yeni yaşamında sağlık, huzur ve mutluluklar dilerim.
Kurultay belli ki partililer tarafından çok özlenmiş. Zaten biraz geç yapılmış bir kurultaydı.
Önce sayın Kılıçdaroğlu için bir kaç şey söyleyeyim. Çok geç oldu Kemal bey, şimdi sadece keşke diyebiliriz.
2019 yerel seçimlerdeki başarınız 11 büyükşehir belediyesini kazanmanız, adalet yürüyüşünüz, devlet kurumlarının ve paramiliter şirket kapısına dayanışınız, son genel seçim için ayrışmış Türkiye’de neredeyse tüm muhalefeti bir masaya toplayışınız unutulmayacak. Ve bu yol ve yöntem bundan sonrası için de partilere rehberlik edecektir. Yine döneminiz içinde Karadeniz’de suikast girişiminden ve Çubuk ilçesine bağlı köyde şehit cenazesinde linç girişimini atlatmış olmanız da unutulmayacak.
Girdiğiniz 2019 yerel seçimleri hariç tüm seçimleri kaybettiniz. Bunun yanında dokunulmazlıkların kaldırılması, 14 ve 28 Mayıs tarihleri arasında ve sonrasında tek başınıza yaptığınız hatalı görüşmeler, Genel Seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra özeleştiri yaparak Genel Başkanlığı bırakmamanız çok büyük hatalardı ve unutulmayacak.
CHP’nin gelenekleri, kurucu parti olma özelliği, Anayasamızın değiştirilmez maddelerinin parti tüzüğünde bulunuyor olması, Türkiye Cumhuriyeti’ni parti çıkarları önünde tutuyor olma hassasiyeti ve kurucumuz Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılığı ile farklı bir misyonu da bulunduğu unutulmamalı. Aynen bir ailedeki büyüklere saygı, parti geleneklerinde de bulunmaktadır.
Buradan yola çıkarak, Genel Başkan konuşmalarında yuhalama seslerini ve ıslıkları hiç hoş bulmadım. Bu aşamada eski genel başkanlardan merhum Deniz Baykal’ın bir sözü geldi aklıma, ne demişti: “Siyaset vefa ve güven işidir.” Bu yaşamın her kademesinde önemlidir, siyaset de daha da önemlidir.
Yine, sayın Özel’in konuşmasının tonunu da çok abartılı bulduğumu söylemeliyim. Oysa 2011 tarihinden bu yana TBMM’de Milletvekili olarak bulunuyor, Haziran 2015 tarihinden 3 Haziran 2023 tarihine kadar Grup Başkan Vekili ve son 6 aydır Grup Başkanı olarak görev yaptı. Yani sayın Kılıçdaroğlu’nun A takımı içinde geçirdi tüm siyasi hayatını. Tüm kararlarda vardı veya en azından kurumsal yapı içinde, bilmiyordum diyemeyecek bir konumdaydı. Belirttiğim 14-28 Mayıs görüşmeleri dışında.
Kurultayda gördüğüm bir başka husus da, Türkiye için değişim diyen insanların sayın Kılıçdaroğlu’nun artık bırakması, istifa etmesi istenirken CHP vekillerinin ve örgüt çoğunluğunun Genel Başkanın kalması için etrafında siper olunması, alkışlanması ve hatta gözyaşları dökülmesi sonrası Kurultay manzaraları da insana güzel duygular yaşatmıyor. Mevcut tüm vekillerin sayın Kılıçdaroğlu yönetiminde vekil oldukları veya parti üst yönetimine getirildiği düşünülürse, sayın Özel kazandıktan sonra kürsü yanında kucaklaşıp zıplayan vekil ve parti yöneticileri gördük ve üzüldük. Genel seçim mi kazandılar da zıplıyorlar diye düşündüm. Sonra aklıma transfer olduğu takımın eski takımıyla karşılaştığı maçta attığı gol sonrası tribünler ayağa kalkarken, diğer takım arkadaşları etrafını sarıp kutlarken sakin kalıp aşırı sevinç tepkisi vermeyen vefalı futbolcuları hatırladım.
Çok daha önce gitmesi konusunda aklı başında pek çok insan hem fikirken parti bu konuda bir türlü gerekeni yapmadı. Kolay değil, içinde referandumların da bulunduğu 10 seçim kaybedildi. Peki parti neden her seferinde gitme kal dercesine genel başkanlıkta tutarak ülkenin de kaderiyle oynadı?
Bu soru da düşünülmeli ve hatta parti bunu sorgulamalıdır. Bazen ülke ve parti menfaatinden daha fazla şahsi menfaatler mi önemli olabiliyor. Bu her partili ve diğer partilerin partilileri tarafından da düşünülmelidir. Eğer gerçekten bir değişim gerçekleştirmek istiyorsak, bu konuda yapılması gerekenleri yapmaya bir an önce başlamalıdır yeni yönetim. Eğer sadece parti başkanı değiştirerek değişim sağlandı anlayışına sahip olunursa, hiçbir şeyden ders alınmamış olunacaktır. Değişimin kurumsal bir yapıya dönüştürülerek, kişilerin inisiyatifinden veya çıkar ilişkilerinden arındırılmış olması son derece önemlidir. Bunun sağlanması için de günlük kararlar ile yol alınması değil, yol haritasının herkes için geçerli olacak parti anayasaları olan tüzüklerine yazılması ve istisnası olmamasının sağlanması gerekmektedir.
Eğer Genel Başkanlık süresi 2-3 dönem ile sınırlı olsaydı bütün bunlar yaşanacak mıydı? Hiç kimse bulunmaz Hint kumaşı değil. Herkesin fani olduğu ve bir gün öleceği unutulmamalı. O nedenle “gitme kal biz sensiz ne yaparız” söylemlerine son verilmeli. Parti tüm kademelerindeki görevlere mutlaka süre sınırı koymalıdır.
Peki bir diğer değişim ne olmalı?
CHP üyesi hangi seçimde etkilidir. Yani kendi görüşü ve oyu ne zaman istenir?
Sadece ilçelerde delege seçiminde. O da parti yetkililerinin yazdığı listeleri genellikle sandığa atmaları şeklinde cereyan eder. Sonra bir daha kimse kendisini aramaz ve sormaz. Çünkü sade üyenin işi bitmiştir artık. Parti bir daha fikrini sormaz, oyunu istemez. Mitinge, gösterilere ve bazı toplantılara kalabalık yapması için çağırılır. Oysa delege yerine tüm kademelerin seçiminde üye oy kullanıyor olsa, kendini değerli hissedeceği gibi, küçük bir delege grubuna yapılan baskı tüm üyelere yapılamayacağından parti kararları daha demokratik bir anlayışı ortaya koyma şansını bulacağı gibi, kendinin değerli olduğunu bilen üye daha katılımcı olacağı gibi, üye sayılarının da artması sağlanacaktır. Tabii bunu aktif üye için söylüyorum. Yoksa sadece bir kez kayıt olmuş bir daha ne partiye ve çalışmalarına gelmiş ne de aidatını ödememiş üyeler için değil.
Peki değişimi sadece genel başkan değiştirerek yapamıyorsak, her kademeye süre sınırı ve üye oy kullansın dedik, yeterli mi? Hayır.
Seçimler mutlaka çarşaf liste şeklinde olmalıdır. Diyebilirsiniz ki zaten parti tüzüğünde var. Ancak aynı tüzüğün alt satırında da “eğer genel kurul isterse blok listeyi de oylar, kabul ederse uygular” ifadesi nedeniyle hemen tüm seçimler blok liste ile olmaktadır.
Neden bu önemli diyebilirsiniz?
O listeye girmek için parti yönetimlerini razı etmeniz gerekiyorsa bu demokrasi değildir. Parti üyesi her yurttaş, yapılacak seçime kendi rızasıyla vereceği bir dilekçe ile seçimlere girebilmelidir. Yoksa parti yöneticisine yalakalık yapmak veya gözüne girmek için olmadık işler yapmak zorunda kalmamalıdır.
Peki seçimler ön seçim şeklinde olmazsa değişim olmuş olabilir mi? Olmaz.
Neden olmaz. Çünkü bir üyeyi genel merkez senin iline veya ilçene küt diye atar ve bunu seçeceksin der, sen de istemesen bile oy atarak hiç bilmediğin veya istemediğin halde istemediğin birini seçmiş olursun.
Oysa ön seçim yapılır ise adaylar o seçimle sıralanır ve kaç kişi listeye yazılacaksa o sayıda aday adayı aday olarak listelere yazılmış olur. Demokrasinin gereği yapılmış olur.
Son bir değişim unsuru daha var ki, kazanılmış belediyelerin bulunduğu ilçe ve illerde yapılacak parti seçimleri. Bu seçimlerde tüm üye oy kullanacaksa parti seçimi özgürce yapılıyor olabilir mi? Olamaz!
Neden. Çünkü belediye çalışanları aynı zamanda üye ve oy kullanacaksa mutlaka belediye yönetiminde bir baskı oluşacak ve kullanacağı oy haksızlık yaratacak ve demokrasiyi örseleyecektir. Bu ve benzeri şaibeleri ve haksızlıkları önlemek adına belediye çalışanı olan üyelerin parti içi seçimlerde oy kullanmaması gerekmektedir. Bunu bir hak ihlali olarak düşünmemek gerekir. Ülke seçimlerinde dahi bazı görev ve kesimler oy kullanamazlar. Bu işin doğası olarak. O nedenle eğer seçimi bir biçimde etkilemesi mümkün veya adil olmayan bir duruma neden olacaksa böyle istisnalar yapılabilir.
Sonuç olarak değişim eğer kurumsal anlamda gerçekleşebiliyor ise gerçekten değişim olacaktır.
Şimdi Sayın Özel, Genel Başkanlığı ve büyük çoğunlukla PM ve YDK üyeliklerini kazandı. Seçim bitti şimdi icraat zamanı başlayacak. Sevinçler kutlamalar bir tarafa bırakılacak ve ‘1954 tarihinden bu yana tam bir iktidar hasreti çeken CHP nasıl iktidar olacak’ buna kafa yorulacaktır. Bunun için de ilk sınav Mart 2024 yerel yönetim seçimleri olacaktır. Ancak bundan önce partinin kurumsal anlayışının devamı olarak 25-26 Kasım 2023 tarihinde yapılacağı söylenen Tüzük Kurultayı yapılacak.
Yukarıda bahsettiğim tüzük değişiklikleri pek çok partili tarafından beklenmektedir. Umarım bunu ertelemezler. Bu tüzük kurultayının tüm Türkiye siyasetine örnek olacak, devrim niteliğinde bir kurultay olması sağlanmalıdır. Yerel seçimlere etkisi büyük olacak bu kurultay CHP’ye yapılacak en büyük hizmetlerden biri olacaktır. Parti demokrasi ile taçlandırılmış olacak ki, bu diğer partilere de örnek teşkil edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi ile taçlandırılmasının ilk hamlesi parti içinde sağlanarak anlamlı ilk icraat yapılmış olacaktır. Bu da kişilere ve inisiyatiflerine bağlı olmadan, özgür demokratik bir yapı inşasını sağlayacak, yaşadığımız gibi bir kurultay yapmayı da engellemiş olacaktır. Böylece süresi biten sırasını başkasına kırmadan dökmeden bırakacaktır.
Sürekli budanan parti yönetimleri de enerjisini, o yere geçmek için değil, parti ve ülkesi için yapacaklarına harcayacaktır. Aynı zamanda değişimin kurallarla bağlanmış olması nedeniyle parti üyeleri sıranın kendilerine de gelebileceğini bilerek daha çok çalışacak, parti aidiyeti daha fazla gelişecek ve parti büyüyüp daha verimli olabilecektir. Kimseden çekinmeden, kimseyi kırmayayım diye düşünmeden gerçek duygu ve düşüncelerini ifade edebilecek üyeler, partiye daha fazla katkı koyabilecek ve küçük bir azınlığın değil, üye çoğunluğunun sesi gerçeğe dönüşebilecektir. O nedenle yeni Genel Başkan Sayın Özel, sadece İstanbul’un ağırlığını değil tüm örgütü kucaklayarak, partiye adaleti ve demokrasiyi getirecek tüzük kurultayını yaparak ilk sınav olarak yerel seçimleri almak için çalışmaya başlamalıdır.
22 yıllık AKP iktidarı altında başta ekonomi olmak üzere pek çok konuda yönünü şaşırmış ve çok büyük sorunları olan bir Türkiye’yi, kuruluş ayarlarına döndürmesi için iktidarı alacak çalışmalara da şimdiden başlaması beklenmektedir. Önce parti ve sonra çok hızlı bir şekilde Türkiye sorunlarına el atması ve farklı bir uygulamayı, sokağın sesini duyarak sokakta halkın yanında olmasının beklendiğini de bilerek siyasetini şekillendirmesi beklenmektedir. Örgütün sesine kulak veren ve kimsesizlerin kimsesi olan halkın dertlenenlerinin yanında olan bir genel başkan olması çok önemlidir. Türkiye’nin adalete ve demokrasiye çok ihtiyacı var.