Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, “İnsanların geleceği planlamak yerine günü kurtarmayı ya da yaşamayı tercih etmeleri”ni çağın en büyük sorunu olarak ele alıyor. Müftüoğlu, “Söz konusu ömür kalitesi ve süresi olduğunda bilim dünyasının ortak ve son kanaati şudur; ömrümüzün süresi ve kalitesini belirlemede ‘genetik miras’ değil ‘yaşam tarzı seçimlerimiz’ ile ‘yaşadığımız çevre’ daha etkili ve belirleyicidir” diyor.
Prof. Dr. Müftüoğlu, yaşam kalitesinde genetiğin bir miras olmadığını, yaşam tarzı değişimleri ve çevresel faktörlerle artırılabileceğini ifade ediyor.
“Genetik sadece yüzde 10 belirleyici”
Prof. Dr. Müftüoğlu, “30 yıl evvel ömür süremiz ve kalitemizin hepi topu yüzde 30’unun ‘genetik miras’ ile bağlantılı olduğunu düşünüyorduk. 15-20 yıl evvel aynı bilim insanları bu rakamı aniden yüzde 20’lere indiriverdiler. Silikon Vadisi’nin girişimci, parlak ve hızla zenginleşen çocukları, hatta Stanford Üniversitesi’nin Uzun Ömür Araştırmaları Merkezi bile geçtiğimiz 10 yılda bu rakamdan da vazgeçtiler ve ‘Söz konusu yaşam kalitesi ve uzun ömürlülük olduğunda genetik en çok yüzde 10’luk bir belirleyicidir’ dediler. Hatta bazı bilim insanları bu rakamı yüzde 5’e indirmeyi bile teklif ettiler. Haksız da sayılmazlar.”
“Yaşam tarzınızı değiştirin”
Prof. Dr. Müftüoğlu, “Biz ne olmaya karar verirsek o oluruz. Çevremiz bizi ne olmaya teşvik ederse beden ve ruhumuz o yönde şekillenir” sözlerini hatırlatıyor ve ‘iyi yaşlanma’nın önemine dikkat çekerek şöyle sürdürüyor: “An’ı yaşamak muhakkak ki iyi bir şey. Bunu sık sık ben de tavsiye ediyorum ama yaşam süremiz ile sağlıklı ömür süremizi örtüştürmek, geleceğe de yatırım yapmak; yeni ve daha doğru, etkili ve kalıcı, olumlu ve güzel, yaşam tarzı değişimlerini -yaşımız ne olursa olsun- devreye sokmak ve yaşadığımız çevrenin koşullarını da iyileştirmek zorundayız.” (T24 Sağlık)