Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER –
Günümüzde gençlerin evlenme oranlarındaki düşüş hem bireysel hem de toplumsal düzeyde dikkat çeken bir olgu haline gelmiştir. Geleneksel toplumlarda evlilik, bir dönüm noktası ve sosyal sorumluluğun sembolü olarak görülürken, modern yaşam koşulları bu algıyı önemli ölçüde değiştirmiştir. Gençlerin evlenmek istememe nedenlerini anlamak için bireysel tercihlerden toplumsal dinamiklere kadar geniş bir perspektiften bakmak gerekir.
Kariyer ve kendi ayakları üzerinde durma isteği
Gençlerin büyük bir kısmı, önceliklerini kariyer yapmaya ve maddi özgürlük kazanmaya vermektedir. Evliliğin getirdiği sorumlulukların, kariyer hedeflerine ulaşmada bir engel olabileceği düşüncesi yaygındır. Özellikle kadınlar, eğitim ve iş yaşamında daha fazla yer edinerek bireysel kimliklerini geliştirme çabası içerisindedir.
Ekonomik koşullar
Artan hayat pahalılığı, işsizlik oranları ve ekonomik istikrarsızlık, gençlerin evlilik planlarını ertelemelerine neden olmaktadır. Evlenmek, yalnızca bir birliktelik değil, aynı zamanda ciddi bir maddi yatırım anlamına da gelmektedir. Düğün masrafları, ev kurma maliyetleri ve gelecekte çocuk yetiştirme sorumluluğu, birçok gencin gözünü korkutmaktadır.
Bireyselleşme ve özgürlük arzusu
Modern toplumda bireyselleşme giderek önem kazanmıştır. Gençler, kendilerine ait bir yaşam tarzını sürdürmeyi, evliliğin gerektirdiği ortak yaşam kurallarına tercih edebilmektedir. Özgürlüklerine olan düşkünlük ve kişisel alanlarını koruma arzusu, evlilikten uzak durma nedenleri arasında başı çekmektedir.
Toplumun değişen Aile algısı
Aile kurumu, geleneksel rollerden uzaklaşarak farklı bir biçim almıştır. Artık insanlar evliliği bir zorunluluk olarak değil, bir tercih olarak görmektedir. Ayrıca, evlilik dışı ilişkilerin ve bireysel yaşam biçimlerinin toplumsal kabul görmesi de evlenme oranlarını düşürmektedir.
Başarısız evlilik örnekleri ve güvensizlik
Boşanma oranlarındaki artış ve çevrelerinde gördükleri başarısız evlilikler, gençlerde evlilik kurumuna karşı güvensizlik yaratmaktadır. “Evlilik aşkı öldürür” düşüncesi de birçok kişinin evlenmekten kaçınmasına neden olabilmektedir.
Dijitalleşme ve sosyal medyanın etkisi
Dijitalleşme ve sosyal medyanın yaygınlaşması, ilişkilerde yüzeyselliği artırmış, samimi ve derin bağların oluşmasını zorlaştırmıştır. Online platformlarda “seçeneklerin” sınırsız olduğu algısı, gençleri uzun vadeli bir ilişkiye yatırım yapmaktan alıkoymaktadır.
Psikolojik ve sosyolojik değişimler
Z kuşağı olarak tanımlanan gençler, psikolojik olarak daha birey odaklı ve kendi mutluluklarını önceleyen bir yapıya sahiptir. Ayrıca, evlilik gibi toplumsal beklentilere uyum sağlamak yerine, kendi hayatlarını şekillendirme arzusu ön plana çıkmıştır.
Sonuç olarak;
Gençlerin evlenmek istememesi, yalnızca bireysel tercihlerle değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik koşullarla da ilişkilidir. Bu durum, evlilik kurumunun artık bir zorunluluk olmaktan çıkıp bir seçenek haline geldiğini göstermektedir. Bu değişim, toplumda farklı aile modellerinin ve yaşam biçimlerinin kabul görmesine olanak sağlarken, bireylerin mutluluk ve tatmin arayışını da şekillendirmektedir.
Evlilik oranlarındaki düşüşün ardındaki nedenleri anlamak, yalnızca bir nesil eleştirisinden öte, toplumsal yapımızın dönüşümüne dair derin bir farkındalık gerektirir. Bu dönüşüm, bireylerin mutluluk arayışında daha özgün yollar keşfetmesine olanak tanırken, toplumun da bu değişime uyum sağlamasını zorunlu kılmaktadır.