BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Milas Zeytin Hasat Şenliği’nin 6’ncısı, önümüzdeki hafta sonu 2 ve 3 Kasım Cumartesi ve Pazar günleri yapılacak … Ne güzel …
Geçen yıl 3 – 4 Kasım 2018 tarihlerinde 5’incisini yaşadığımız ‘Zeytin Hasat Şenliği’ ile ilgili duygu ve düşüncelerimi, 9 Kasım 2018 tarihli BAKIŞ’ta yayınlanan “Yaz yaz bitmez …” başlıklı yazımın giriş bölümünde şöyle dile getirmişim:
“Bu yıl 3-4 Kasım tarihlerinde 5’incisini yaşadığımız ‘Zeytin Hasat Şenliği’, yıllandıkça daha etkili, daha coşkulu görüntüler veriyor. Sabırla, emekle ortaya çıkan bu tablo çok sevindirici.
Milasımızın hep birlikte başarabildiği bunun gibi işleri, adım adım yaklaştığı hedefleri görüp yaşadıkça, “öğrencileri büyümüş de büyük işler başarmış sevgili öğretmenlerimizin yaşadıkları haklı gurur duygusu”na benzer bir duygu yaşıyorum gazeteci olarak.
Yıllarcadır, olsun-yapılsın isteği ile dile-gündeme getirip tartıştırmaya çalıştığımız bir dolu konu var. Say say, yaz yaz bitmez …”
…
Gazeteciliği sadece olan-bitenin hikayesini anlatmak olarak düşünmeyin sakın.
Hızla yazılmayı gereksinen onca olan-biten arasında ‘birazcık düş gücü’yle gündeme getirilebilecek bir o kadar daha konu vardır hep …
Sevgili yetkililerin, ‘sınırlı bütçe olanakları’yla başlayan cümleler kurup kurup çoğunlukla ötelenen gündemleridir bunlar kentlerin …
Milas için ‘Zeytin Hasat Şenliği’ düş olmaktan çıkalı 6 yıl olmuş bile… Ne iyi olmuş …
Sırada örneğin “Balavca’nın Köprüleri” var.
Bu kez, eskisi olsun yenisi olsun ‘Köprüleriyle iki yakası bir araya getirilmiş bir Balavca’ diye özetlemek geldi içimden yıllardır görüp görüp dile-gündeme getirmeye çalıştığım Balavcamızla ilgili “düşlerim”i …
Ayrıca, 9 Kasım 2018 tarihli BAKIŞ’ta yayınlanan “Yaz yaz bitmez …” başlıklı yazımda da farklı bir yazışla yer verdiğim:
Örneğin, Karacahisar’da Halı Üreticisi Kadınların bir kooperatif çatısı altında örgütlenmeleri var sırada … Fıstık çamı, bal, balık, süt-süt ürünleri ve diğer üretimleriyle gelişecek bir Milas var … “Yıllardır konuştuk da ne oldu” demeden yine yine yapılacak konuşmalar … “Yaptık olmadı” demeden yine yine yapılacak o kadar çok iş, “Kurduk yürütemedik” demeden yeniden kurulacak örgütlenmeler, “Denedik olmadı” demeden ısrarla omuz omuza yürünecek uzuuun bir yol var önümüzde …
Tarih: ‘29 Ekim 1973’tü …
4 gün sonra, Cumhuriyetimizin 96’ncı yaş gününü kutlayacağız.
4 yıl sonra 100’üncü yaşına girecek Cumhuriyet!
100’üncü yıl!
Cumhuriyetimizin en çok anımsadığım yaş günü 50’ncisidir.
İzmir Atatürk Lisesi’ndeki ilk yılım …
Lacivert ceket ve gri pantolonla Alsancak Limanından Cumhuriyet Meydanına doğru yürüyecek olanları belirlemek için günler öncesinden başlamıştı seçmeleri …
Orada yürüyenler arasında olabilmek için ne çok çaba sarfetmiştim bilemezsiniz.
Seçilemeyeceğim diye yaşadığım tedirginlik yaşıma göre o kadar büyüktü ki …
Başarmıştım, seçilmiştim.
29 Ekim 1973 sabahı okul bahçesinde buluşup yürüyüşün başlayacağı yere kadar toplu halde gidişte yaşadığım heyecandan dizlerimi hissetmiyordum … Neyse ki bana, o engellenemez heyecanı unutturan bir kentti İzmir … İzmirli olmanın en büyük şansım olduğunu artarak hissettiğim bir dönemin başlangıcıydı belki de o gün …
İzmir’in bir başka güzelliğidir, bu tür tören yürüyüşleri cadde kenarlarındaki yurttaşlar tarafından coşkuyla alkışlanır. Bana tarifsiz büyüklükteki heyecanlarımı bir anda unutturan o coşkulu alkışlarla yaşadığım gururlu-mutlu yürüyüşümü hiç unutamam …
Sonraki yıllarda başka başka vesilelerle benzer gurur ve mutluluklar yaşadım elbette ama 1973 yılının 29 Ekim’inde ‘Kordon’daki o yürüyüş çok özel bir başlangıç olmuştur bana ve sonraki tüm yürüyüşlerimin önsözüdür adeta …
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun …