BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Bu hafta BAKTIKÇA’da, ‘Bodrum 1. Tarımsal Kalkınma Çalıştayı’na ilişkin izlenim, duygu ve düşüncelerimi, çalıştayın ilk gününde aldığım bazı notların desteğiyle paylaşmak istiyorum siz sevgili okur-yazarlarımla …
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden arkadaşım Ziya Çavdar’ın 2 Aralık Pazartesi günü gönderdiği mesajla haberdar olduğum etkinliğe katılmak için 3 Aralık sabahı 9’u 20 geçe Bodrum Belediyesi Herodot Kültür Merkezi’ndeydim. Binaya girdiğimde gözlerim tanıdık birilerini ararken kapıdan içeriye girdi Ziya, CHP Genel Başkan Yardımcısı, Bursa Milletvekili, TBMM Tarım Orman Köyişleri Komisyonu Üyesi Orhan Sarıbal’la birlikte … Mesajında ‘Tanıştırmak istiyorum seni, Milas’ı, Milas tarımını konuşuruz’ diye yazmıştı Ziya … Tanıştık, konuştuk. Çok coşkulu, ülkemiz tarımına ilişkin çok dolu bir siyasetçiyle tanışmaktan duyduğum büyük hoşnutluğumu not etmeliyim … “Büyükşehir modeliyle ‘mahalle’ deyiverdiğimiz ‘köylerimiz’e geri dönmeliyiz” diyen ve ülkemizde tarım politikalarının, ‘Kahrolsun emperyalizm ve onun yerli işbirlikçileri’ mücadelesi ekseninde oluşturulup uygulanması gereğine dikkat çeken birinden söz ediyorum.
Bu arada, Ziya Çavdar’dan da söz etmeden geçemem: Çavdar, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde 2007 yılında kuruluşuyla birlikte Tarımsal Hizmetler Park ve Bahçeler Daire Başkanı iken, örnek bir başarı öyküsü olarak bilinen, dikkat çeken ‘Yerelde Kalkınma Modeli’ kapsamında, kooperatif örgütlenmeler çatısı altındaki üreticilerle Bayındır ve Tire’de gerçekleştirilen ‘sözleşmeli tarımsal üretim’in mimarlarından. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin önceki Başkanı Aziz Kocaoğlu ile başarılı çalışmalara imza atıp emekli olan bir arkadaşımız.
Çalıştay’da buluştuğum, Bodrum İlçe Tarım Müdürlüğü’nden kısa süre önce emekli olan Pınarlıbelenli arkadaşımız Ziraat Yüksek Mühendisi Mehmet Cangır’ın da yöremiz tarımına ilişkin deneyimlerini bu süreçte paylaşacak birçok kanal bulabileceğini düşünüyorum. O gün, abisi, Bodrum siyasetinin tanınan, önde gelen isimlerinden Dr. Kerim Cangır da bizimleydi …
Sevindirici, büyük bir ilgi gösterilen toplantıda, gözlerde umutlar gördüm. Yüzler gülümsüyordu … Ben de …
Çalıştay haberinde de altını çizdiğim gibi, görüştüğüm hemen hemen herkes, Milas’ın da aynı gündemi oluşturması yönünde önerilerini; “Milas’ta tarım çok daha gelişkin ve örgütlü, ilçe ölçeğinde Tire örneğindeki gibi bir Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile ‘Milas Markası’ öne çıkarılmalı ve bu arada Bodrum’la birlikte adımlar atılmalı” diye özetleyebileceğim biraz da şaşkınlık içeren ifadelerle dile getirdi.
Saat 10’a doğru Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın salona girmesinin hemen ardından başladı çalıştay.
…
Sunuş-açılış konuşmalarının ardından yapılan panelden notlarla sürdürmek istiyorum. Onların başında da Mehmet Vuran geliyor. Vuran, ailecek gerçekleştirdikleri ‘Garova Bağları’ deneyimini yine içtenlikli ifadelerle paylaştı katılımcılarla …
Karaova Bağbozumu Şenlikleri’nden tanıyorum, tanışıyoruz kendisiyle … Pınarlıbelen’in ‘Karanlık mevkii’nden … ‘Karanlık’ derken, ‘ışıksız-güneşsiz-akşam/gece vakti’ anlamında değil … “Yöremizde çok yaygın şekilde dağda bayırda yetişen bir tür yabani lavanta olan Karabaş otuna Karaova’da ‘karan’ deriz biz” diyor Vuran ve doğup büyüdüğü yerin, Karan’ın çok olduğu yer anlamında ‘Karanlık’ olarak adlandırılıp anıldığını söylüyor … Söke Ziraat Teknik Lisesi’nden mezun olup Ziraat Teknisyeni olarak Tarım Bakanlığında işe başlamış. Üç yıl sonra, 20 yaşında uzun dönem olarak askere gitmiş. Dönüp tekrar işe başladıktan bir yıl sonra tayini Bodrum’a çıkmış. Aynı yıl, Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne başlamış. Hem çalışıp hem okuyarak okulu bitirmek üzereyken, geçirdiği trafik kazası yüzünden omurilik felci olmuş …
“Kalan 3 derslik bölümü ertesi yıl tekerlekli sandalye ile giderek bitirdim ve mezun oldum” diyor Vuran ve ardından malulen emekli oluyor. Kazadan ve malulen emekli olduktan bir süre sonra bağcılık ve ardından şarapçılık … “İkinci hayatımın dönüm noktalarından biri” diye değerlendiriyor onları Mehmet Vuran …
Yeğeni, “Amca ne anlatacaksın sen o toplantıda” diye sormuş o gün sabah … “Daha küçük; burada anlatacağım başarı öyküsünün büyük anlamını sonra sonra farkedecek, anlayacak” diye sürdürüyor sözlerini …
Bodrum 1. Tarımsal Kalkınma Çalıştayı’nın ilk günü yapılan panelde yaptığı konuşma, aynı zamanda Dünya Engelliler Günü olan 3 Aralık’a da denk gelince çok daha dokunaklı, etkili bir konuşma oldu. Gerçi o, nerde ve ne zaman konuşsa, kendine özgü ‘sahiciliği’ ile etkiliyor insanları … Abartısız, süssüz …
Yıllar önce Bodrum pazarına kasalarla üzüm götürdükleri ilk gün bir kilo bile satış yapamadıklarından bahsediyor. “Babam bana, ‘satıp gelirsiniz’ deyip gitmişti. Sonraki gün ben yine satamamıştım ve ben de yılgınlıkla kardeşime ‘satıp köye gelirsin’ demiştim ve kardeşim, nasıl başardıysa satabilmişti … Sonraki yıllarda, pazarda üzüm satıcılarının, ‘Siz üzümlerinizi bitirin de biz de satabilelim’ dedikleri noktaya geldi iş …” diyor yüzünde gülümseme …
Ve “insan yaptığı işi severek yapmalı” vurgusunun peşine, Ocak ayından itibaren bağı budamaya başladıkları bilgisini ekleyip geçen yıl Aralık ayının sonlarına doğru pencereden dışarı bakan babasının, “Bağın içine girip budayasım gelipduru” sözlerini paylaşıyor … “Bir tür ‘aşk’ bu” derkenki haliyle tavrıyla, onca mutsuz-umutsuz insanlarla kuşatılmış günlük yaşamımızda adeta bir ada: İçinde bir iş yapmanın, başarmanın saadetiyle ‘Mutluluğun Resmi Adası’ …
…
Panelin bir başka konuşmacısı Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük’ün, soru-cevap bölümündeki şu sözleri de çok değerli:
“Korkmayın kooperatifleşin! Tüketiciler kooperatif ürünlerini tercih ediyor. Belediyeler omuz vermeli. İzmir Büyükşehir Belediyesi bize omuz vermeseydi bizim buralara gelmemiz mümkün değildi. Kooperatiflere destek verin Sayın Başkanım, destek verin ki Bodrum daha güzel bir Bodrum olsun. Sözün özü, işte şurada yazan: ‘Arkadaşlar, özümüze dönmeliyiz!’… Benim bir önerim daha var: Biz erkekler bu işleri beceremedik. Gelin şu tarımı kadınlarımıza teslim edelim!”
Alkışlar …
Ve Karaot Tohum Derneği Kurucusu Feray Karapınar’ın sözleriyle bitiriyorum:
“Bu salon, Bodrum’u 10 kere düzeltmeye yeter! Öneri: Üretim bazında toplantılar yapalım. Bir de, topraksız tarım konusunda yapılan sunumla ilgili şunu söylemeden geçemeyeceğim: Bodrum’da halâ toprak var!”
‘12 Eylül’ün muhataplarından biri olarak, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin 1981 mezunu olamasam da, şu kocaman tarih içinde “E.Ü.Z.F. Toprak Bölümü 5’inci (son) Sınıf Öğrencisi” olarak kalmanın, anılmanın da tadı bir başka doğrusu … ‘Toprak’ varsa umut var çünkü!
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi 81 Mezunu arkadaşlarıma selam, sevgi ve saygılarımla …
Siyasetin gündemine ilişkin iki not …
İlk veto!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mecliste AKP ve MHP’li vekiller tarafından kabul edilen ‘termik santrallere filtre sisteminin takılması zorunluluğunu 2,5 yıl daha erteleyen’ yasayı veto edince yine kimlerin neler neler yaptığı, kimlerin neler neler dediği ile ilgili konuşur hallerde bulduk kendimizi bir anda …
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sermaye ile halk arasında kalıp vatandaştan yana bir tavır aldığını söyleyince, aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı olduğu için, partisinin meclisteki milletvekillerinin neden ‘sermayeden yana’ tavır aldıklarının açıklanması ihtiyacı çıktı ortaya … Ülkemizde siyaset kültürü iyiden iyiye kötülediği için, bu gibi tespitlerin de hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmamış durumda ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu vesileyle yaptığı açıklama çok değerli … Bir ‘teamül’ oluşturması dileklerimle, kısacık bir bölümünü tarihe not düşmek zorundayım:
“Şimdi de kendileriyle görüştüğümüzde yine bakıyorsunuz ‘işte partikül değerleri şurada, iyice düşürüldü, şöyle oldu, böyle oldu’ halâ bunları konuşuyorlar. Kardeşim istediğin kadar ‘düşürdüm’ de, ben şu anda halkıma bakıyorum. Halkım diyor ki ‘Biz, burada hava kirliliğinden maalesef yaşamakta sıkıntı çekiyoruz’, iş bitmiştir. Buradaki kararın vericisi birinci derecede halkımdır. Bu noktaya şu anda süre bitmek üzereyken geldik, kendileri de buna uymadılar, uymadıkları için de benim bunu tekrar Meclise göndermekten başka zaten adil olarak hiçbir çarem olamazdı …” (Cumhuriyet’ten)
“TÜİK Market”
Vatandaş, TÜİK’in enflasyon oranlarını belirlerken esas aldığı fiyatların hangi çarşı-pazarda, hangi markette olduğunu, nereden bulunduğunu merak ediyor, soruyor. Yetkililerin bu soruları ciddi ciddi yanıtlaması gerektiğini düşünüyorum. Olmadı, TÜİK bünyesinde zincir market mağazaları açılıp hesaplamalarda kullanılan fiyatlardan gıda-giyim malzemeleri satışı yapılıp milli bünyemiz kısmen rahatlatılabilir diyorum.