BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Geçen pazar günü kahvaltıda, ilçemizin çok değerli Kültür Adamı ‘Muhtar Dursun’un davetiyle Küçük Dibekdere’deydik.
MUZKAT-DER (Milas Yöresi Nefesli-Vurmalı-Telli Sazları Çalanlar ve Muğla Zeybek Kültürünü Araştırma-Tanıtma-Yaşatma Derneği) Başkanı Dursun Girgin ve Küçük Dibekdere Muhtarı Hasan Akdeniz tarafından karşılandık. Çorbalı-kahvaltılı buluşmaya daha sonra Büyük Dibekdere-Sırtlan mevkii Muhtarı Ahmet Acar da katıldı.
Köyde ilk kez, Sinan Çubukçu adlı hemşerimiz tarafından bir ‘Çorbacı’ açılmış geçende, Dursun abi, “Gelin hem bir çorba içer hem de köydeki güzel gelişmeleri ve tabii ki yine beklentilerimizi konuşuruz” diye davet etmişti biz gazetecileri.
Dursun Girgin davet eder de gidilmez mi …
“Köy Enstitülerini geriye getirmiş olacağız …”
Ve söze “Kasım-Nisan arası biz müzisyenler için işsiz dönemdir. Bunu aşmaya çalışıyoruz, bir iki güzel gelişme de var, yok değil ama geçimimiz hep zor. Sezonda ne kazandın kazanamadın hepsi o kadar. Bu çorbacı iyi oldu, hem bol kepçe hem de Milas merkeze göre ucuz” diye başlıyor Girgin ve şöyle sürdürüyor:
“Çorbacımıza hayırlı işler bol kazançlar dilerim, ne kadar meşhur olur bilemem ama yıllardır söyleyip durduğum ve herkes bilsin duysun istediğim şudur ki: Dibekdere davul-zurna kültüründe bir markadır! Biz ayrıca, mesleğimizin en önemli ihtiyaçlarının başında gelen, ‘zurna kamışı imalatı’nı da yapıyoruz. Aralarında benim de olduğum, yöremize özgü çok kaliteli malzemeden zurna kamışı imal eden sayılı ustalar burada. Biliyorsunuz yıllardır Dibekdere’ye ‘Zurna Atölyesi’ de istiyoruz. Burada, kaba-cura-ortaboy her boyda zurna imal edebiliriz diyoruz. Davul üretiyoruz zaten. Davul imalatı vesilesiyle ipçi-kasnakçı-derici-tokmakçı-kayışçı ve aksesuvarcı da ekmek yiyor. Bunlar çok önemli şeyler. Bu işleri bir hal yoluna koyuversek var ya, ben diyorum ki Köy Enstitülerini geriye getirmiş olacağız. Böylece 100 sene geriye değil 100 sene ileriye gideceğiz …”
Nurten Hanımın da yaş günüymüş …
Sevgili yurttaşlarımın ‘umutsuz cümleler’ kurmasına hep üzülmüş, biraz da o üzülmelerle umutsuzluk nedeni olan konularda yıllardır haberler yapıp durmuş bir gazeteci olarak geçen Pazar sabahı Dursun Girgin’i keyifli görmek çok hoştu … Üstelik bir de sevgili eşi Nurten Hanımın da yaş günüymüş o gün … O da katıldı aramıza bir süre sonra … Küçük Dibekdere Muhtarı Hasan Akdeniz de, dikkatle okumanızı istediğim çok güzel, çok umutlu, çok geniş ufuklu şeyler söyledi. Dursun Girgin’in keyfine keyif katan bir durumdu bu şüphesiz …
“Teşekkürler …”
Sözlerine, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’e, ayrıca Milas ve Muğla Büyükşehir belediyelerinin Fen İşleri yetkilileri ile çalışanlarına teşekkür ederek başlayan Muhtarımız, bakın neler neler söyledi:
“Yıllardır böyle hizmet, bu kadar ilgi görmemiştik. Köyümüzün içinden geçen Büyükşehir’in sorumluluğundaki yolumuz, alt yapısı da yapılarak, büzler yenilenerek hem genişledi hem de kilit parke döşendi. Bu yol üzerindeki köy meydanımız da düzenlendi. Yaklaşık 3 bin metrekare … İki ay kadar oldu. Şimdi sırada köy içi yolların, başta okul yolumuz olmak üzere parke döşeme çalışması var. Muhammet Başkanla görüştük, sağ olsun ‘Dibekdere’ye başlıyorum’ dedi, görüşmemizin hemen ardından belediyeden ekip geldi. Bu çalışma da yaklaşık 5 bin metrekare. Programa alındığı ve en kısa sürede başlatılacağı söylendi. Bu arada Valilik’ten de 2 bin 250 metrekare parke almıştık. O da köy içinde değerlendirildi.”
“Nota tüm dünyanın ortak dilidir”
Akdeniz, Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili daire başkanlarıyla köyde müzik-nota eğitimi konusunda görüşmeler yaptığını belirterek şöyle sürdürdü sözlerini:
“Dedim ki, Zurna Festivali’nin altını dolduralım, festivalimizin bir hedefi olsun. Gösterilerden, konserlerden ibaret kalmasın. Bugün için Dursun, Veysel, Mesut var, ama yarın? Yeni nesil bu işten kopmasın, daha bir bilinçli olsun. Nota tüm dünyanın ortak dilidir.
Gençlerimiz kulaktan çalıyorlar ama biz nota öğrensinler istiyoruz. Daha önce Milas Belediyemizle, ilçe merkezinde bir çalışma yapılmıştı ama taşımalı olduğu için yürütemedik. Şimdi bu eğitim köyümüzde yapılsın diyoruz. Sağ olsun yetkililer de olumlu yaklaşıyorlar. Gelip yer-mekan araştırması yaptılar. Köyün girişinde mülkiyeti Büyükşehir’e ait bir mekan-alan var. Ya orası düzenlenerek ya da geçici de olsa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile görüşme yapılıp okulumuzda haftada iki gün bu müzik okulunu hayata geçireceğiz. Notayı öğrenen çocuklarımız her türlü enstrümanı çalabilir. Bu konuda da adım atılmasını bekliyoruz …”
Araya giren Dursun Girgin’in, davul-zurnanın sezon dışında salon çalgısı olması yönündeki vurgusuyla birlikte, “Bizim çocuklarımız Kerimoğlu Zeybeği’ni de çalıyorlar pop müzik de çalıyorlar, hatta fasıl bile yapıyorlar …” sözlerinin ardından Muhtar Hasan Akdeniz, bir başka ve çok önemli konuyu şöyle dile getirdi …
‘Davul-Zurna Kültürü Müzesi’ …
“Bizim çok büyük bir eksiğimiz, hatta ayıbımız da şu: Mehmet Çubukçular, Küçük Hasanlar, Küçük Mustafalar, Veli Girginler, Ali Girginler, Ali Boncuklar, müzik icra eden insanlar bunlar. Bakın, örneğin Aşık Veysel geleceğe taşındı. Biz değerlerimizi ileriye taşıyamıyoruz. Büyük eksiklik. Bütün bu büyük üstatlarımızın fotoğrafları, çalgıları var elimizde. Ama üzülerek, ses kayıtları konusunda aynı şeyi söyleyemiyorum. Her şeye rağmen elimizdekilerle, bu sanata emeği geçmiş dedelerimizin, atalarımızın özgeçmişlerinin de yer alacağı bir ‘Arşiv’, giderek bir ‘Davul-Zurna Kültürü Müzesi’ oluşturmalıyız … Onları geleceğe taşımalıyız. Çomakdağ örneği var. Çomakdağ’da her evde özgün kıyafetler var, yaşıyor, yaşatılıyor. Bu zenginliklerini günlük yaşamlarının bir parçası haline getirmişler. Bu da hedeflerimiz arasındadır. Bu kültürümüzü sergileyelim, tanıtalım, yaşatalım … Örneğin Milas’ta Zeytin Hasat Şenliği yapılıyor. Ürünümüzü tanıtıyoruz, tamam. Ama eksik. Bu üretimin her aşamasında ileri adımlar atılmalıdır. Bütün kurum ve kuruluşlar bu hedefe doğru seferber olmalıdır. Davul Zurna kültürümüz için de geçerli bu. Tamam gösterimizi yapalım da, bu kültürün geçmişine de sahip çıkalım, gençlerimizi de eğitelim, teşvik edelim onları. Bakın mesela Hüsnü Şenlendirici köyümüzü ziyaret etti. Nasıl oldu bu, adımızı duymuş demek ki … Burada iki gencimizle, Mesut Külahlı ve Erman Çalgıcı ile fotoğrafını sosyal medyada paylaşmış, bu çocuklarımızın kısmeti açıldı. Bodrum’da program yapıyorlar şimdi …”
“Ne zaman olacak bunlar, ben öldükten sonra mı?”
Bu arada Dursun Girgin söze girerek, Denizli Çameli’nden sipsi ve cura üstadı mahalli sanatçı Hayri Dev’i rahmetle anıp, “Onu bir Fransız gelip bulmuş, ondan sonra bizim bakanlığımız fark etti. Ama çok geç kaldı. Ölümünden sonra Çameli’ne Hayri Dev adına kültür merkezi yapıldı, heykeli yapıldı. Biz neden hep böyle geç kalıyoruz? Köyümüzün meydanına, Dibekdere’yi simgeleyen bir heykel yapılsın istiyoruz yıllardır. Arkada Atatürk’ün, önde bir davulcu bir de zurnacının, kaidesinde de ‘Efendiler! Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz fakat sanatkâr olamazsınız’ sözünün yazılı olduğu bir heykel istiyoruz yıllardır köyümüzün meydanına. Daha bir çok şey. Ne zaman olacak bunlar, ben öldükten sonra mı? Vasiyet yazacağım bu konuda, eğer ‘ölümümden sonra yapılacaksa yapılmasın’ diye … MUZKAT-DER’in 30 üyesi var. Aidatlarını cebimden ben ödeyip dururum, olsun varsın. Yeter ki bir sonraki gün daha güzel olsun. Biz istiyoruz ki her şey güzel olsun … Tek istediğimiz budur …”
Sırtlan mevkii Büyük Dibekdere Mahallesi
Sırtlan mevkii Büyük Dibekdere Mahalle Muhtarı Ahmet Acar da mahallesinin sorunlarını, köy merkezine ve köy içi yollara parke döşenmesi, mülkiyeti Büyükşehir’e ait 2 bin 300 metrekare köy meydanında Düğün salonu ve aynı zamanda Pazar yeri olarak kullanılacak bir alan oluşturulması şeklinde dile getiriyor.
Dört nesil bir arada …
Çorbalı kahvaltının ardından, Dursun Girgin’in kalabalık ailesiyle birlikte yaşadığı koca avlu içindeki küçücük evine gidiyoruz. Bize torunları ve torun çocuklarından bazılarıyla kısa bir davul-zurna dinletisi sunuyorlar. Emrah Girgin, Kuzey Enes Girgin, Yiğit Bayram, Çınar Berkant Girgin ve Ege Girgin’in yanında davul zurna kültürümüzün çınarı Dursun Girgin’i keyifle dinliyoruz …
Dursun Girgin’in Dibekdere için yıllardır ne güzel şeyler düşleyip istediğinin en yakın tanıkları olarak, çok az da olsa bazı istemlerinin gerçekleşmiş, düşlediklerinin bazılarının da gündeme alınmış olduğunu görmek umut vericiydi, çok sevindiriciydi … O coşkuyla, kulaklarımızda Dursun Girgin’in, “Biz istiyoruz ki her şey güzel olsun” sözleri ve yüzlerimizde gülümsemelerle ayrılıyoruz Küçük Dibekdere’den …
‘Bir gün bunun da olacağını biliyordum!’
İnsan nasıl insan olur?
‘Yaşadıkça, kaçınılmaz olarak insanlaşır insan’ mıdır bu sorunun yanıtı?
Yoksa: Öğrendikçe, sevindikçe, üzüldükçe, yazdıkça, okudukça, yenildikçe, yanıldıkça, gördükçe, gezdikçe, sevdikçe, kavuştukça, tanındıkça, yoruldukça mı, nasıl?
Örneğin: Uzak-yakın tanıdık bildik birileri zaman zaman aklınıza düşer ve ‘şu an ne durumdadır, sağlığı keyfi yerinde midir’ gibi şeyler düşünmenizin, insanlaşmanıza katkısı olur mu?
Böyle böyle daha birçok şey yazabilirim ama ‘uzun yazı’ya gerek yok. Çünkü eninde sonunda olacağını bildiğimiz o an hepimiz için bir gün illâki gelecektir …
İşte Yıldız Kenter için de o an gelmiş ve Kenter 17 Kasım’da 91 yaşındayken aramızdan ayrılmış …
O’nun tiyatroyla sinemayla dünyamızı büyüten etkilerini yazmayacağım.
Her sözünün, o çok özel tınısıyla bana, halâ farkında bile olmadığım neler neler öğretebildiğini tahmin etmenizi istemeyeceğim.
Yıldız Kenter için bir tek şey yazsam yeterli gelir:
Beni, bizi, birçoğumuzu insan edenlerdendir Yıldız Kenter …