GÖRDÜKÇE / Eczacı Bengi MERGEN (E.)
1950’li yıllarda Aydın Yedieylül İlkokulundaki Öğretmenim Sabiha Yazgan dört dörtlük bir öğretmendi. Sanırım Yurttaşlık Bilgisi dersinde (Tarih dersi de olabilir) şöyle bir soru sormuştu biz öğrencilerine: “Sizce Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu’nun asırlarca başkenti olan İstanbul varken, niye yeni kurulan (veya kurulacak) Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti olarak Ankara’yı seçmiştir?…”
Dikkatinizi çekerim… İlkokul 4. Sınıf öğrencilerine, yani en fazla 10-11 yaşlarındaki öğrencilerine sorulan soru bu… Cevaplar muhtelif idi… Savaşlarda savunma kolaylığı, Anadolu’nun dört bir yanına ulaşım kolaylığı v.s… Esas lafı getireceğim yer başka… Osmanlıdan beri bir deyim vardır Türkçemizde, “İstanbul’un taşı toprağı altın”… Kırsaldan kente göçten evvel “Kırsaldan İstanbul’a göçün” ana teması bu olmuş… Kırsaldaki vatandaş üretimden, tarımdan kopup İstanbul’da işçiliğe, ameleliğe ve ırgatlığa gitmiş…
Bilimin, ilimin, elitizmin hakim olduğu İstanbul’a bir başka göç de öğrencilerinki; iyi okulların, üniversitelerin olması nedeniyle …
Bir diğer sebep, sağlık kurumları ve doktorların İstanbul’da yoğunlaşması… En küçük bir hastalığın tedavisi için, “Boğulursan büyük denizde boğul” prensibiyle İstanbul’a gidilmesi… Gidenlerin de orada yerleşme arzusu oluşarak akrabalarını çağırması…
Sonuç: 80 milyon vatandaşın, 20 milyonunun İstanbullu olması…
“Bunun ne mahsuru var?” diyeceksiniz… Şu anda İstanbul yaşanmaz halde… Trafik ve kalabalık yüzünden ulaşım durmuş, pandemi yüzünden sağlık kadrolarında çalışanların mücadele gücü düşmüş. Vatandaşlarımız ruhsal ve bedensel sağlıklarını kaybetme noktasındalar…
Allah korusun, beklenmekte olan, 7’nin üzerinde şiddetle geleceği hesaplanan ‘İstanbul Depremi’ gerçekleşirse, bina stoklarımızın eskimiş ve dayanıksız hale gelmiş olması sonucu can kayıplarının, mal kayıplarının adet ve değerini hesaplayabilir misiniz?
Genel yönetim açısından bakarsak: Eğitim orada, bilim orada, ticaret orada, sanayi orada, finans orada… Deprem de orada olursa… Allah Türk Milletine acısın…
Bir devletin fonksiyonlarının bütün yoğunluğu ile İstanbul’da toplanması yanlışımızdan nasıl ve ne kadar zamanda vazgeçeriz ve telafi edebiliriz bilmiyorum…
Söylemek istemiyorum ama, tıpta bir söz vardır: ‘prognozu fatal’… ‘Sonu iyi değil’ anlamındadır…
İyi olur, iyi olsun inşallah…
Atatürk’ün; ileri görüşlülüğü sayesinde başkentimizi Ankara yaparak İstanbul’u çok daha sıkıntılı bir gelecekten bir nebze de olsa kurtardığına dikkat çekip noktalayalım …