Kürşat Şahin YILDIRIMER / Uzman Sosyolog Terapist
Duygularımız yoluyla dünya hakkında bilgi ediniriz. Beyin, sinir impluslarını alır ve anlamlandırır. Algılama, dünyanın farkına varmamızı, duyularımızı yorumlamamızı sağlayan bir süreçtir.
Algıyı etkileyen birçok öğe saymak mümkündür. Ortam, geçmişten elde ettiğimiz tecrübeler, genetik etkenlerimiz, algılama sırasındaki istek, ihtiyaçlarımız gibi. Fiziksel anlamda hayatta kalmak için bizi belli davranışlara sürükleyen temel ihtiyaç ve dürtülerimizle dünyaya geliyoruz.
Kişiliğimiz, çocukluk döneminde şekillenir. Bizi dinleyen, anlayan, anladığını hissettiren anne-babaya sahipsek, biz de diğer insanları dinleyen, anlayabilen, bunu hissettirebilen bir kişi olacağız demektir.
Anne-babanın çocuğuyla kurduğu ilişki tarzı, çocuğun tüm insanlarla kuracağı ilişki tarzını belirler.
Çocuk, gördüğünü model alır …
Yaptığı bir hata karşısında çocuğunu azarlayan, çocuğun değersiz hissetmesine neden olan ebeveyne sahipsek, insanlarla olan ilişkilerimizde hataya tahammülü olmayan, hata karşısında fazla tepki veren bir kişiliğimiz oluşacaktır.
Genetik etkenler ve kişinin yaşamındaki travmalar dışında, hiçbir patoloji tesadüf değildir…
Çocuk gördüğünü, yaşadığını öğrenir. İlk dönemlerden itibaren çocuk duyularıyla dünyayı tanır ve bakım veren kişinin sıcaklığı, içtenliği, teması, bebeğin ihtiyaçlarını karşılaması, onda bir güven duygusunu oluşturur (sağ beyinden sağ beyine iletişim). Bu, çocuğun diğer insanlarla ilişkilerinde de kendini güvende hissetmesinin temelidir.
Amerikalı Psikolog Dr. Daniel Goleman, duyguyu bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi anlamında kullanmaktadır.
Sosyo-biyologlara göre duygularımız tehlike, acı bir kayıp, zorluklara karşın bir hedefe doğru ilerleme, eşine bağlanma ve bir aile kurma gibi yalnızca akla bırakılmayacak durum ve görevlerde yol göstericidir. Her duygu bizi bir şekilde hareket etmeye hazırlar; her biri insan hayatında tekrarlanan güçlüklerle baş edebilecek şekilde bizi yönlendirir.
Sosyologların ve psikologların günümüzde yapmaya çalıştıkları şey, duygunun yerine aklı koymaya değil, ikisi arasındaki dengeyi bulmaya çalışmaktır.
Sevgiyle kalın.