Kürşat Şahin YILDIRIMER / Uzman Sosyolog – Terapist
Yalnızca öfkemizi değil, üzüntülerimizi düş kırıklıklarımızı da baskı altında tutmak, kökü çocukluğumuza dayanan bir huydur.
İçimizdeki çocuk deriz, kendimizi aramak deriz, varoluşun anlamı deriz,,,
Yaşam yolumuzda; içimizdeki biz, yolculuk, değişim, dönüşüm sık kullandığımız terimler. Makaleler, kitaplar, pek çok güzel, derinliği olan sözler yazılmış çizilmiş; yaşamın anlamı, kendini aramak kendine anlam vermek üzerine …
Kimi zaman hayatın akışına kapılıp işimize gücümüze odaklanıp bu düşünceleri aklımıza dahi getirmezken, bazen içimizi derin bir his kaplar; başlarız düşünmeye, sorular sormaya, içimizde derin sorgulamalara …
Ya yorgunluktur düşünceyi başlatan ya bir yaşam olayı genellikle, bir kayıp, ani beklenmeyen bir durum gibi. Güven sorgulaması başlar kendine güven, bazen diğerlerine güven, yük gelir her şey bir an bize …
…
Olayları algılayışımız, bu olaylar karşısındaki duygularımız nasıl farklılık gösteriyor ise; verdiğimiz tepkiler davranışlarımız da farklılıklar barındırır. Neyi nasıl algılarsak öyle davranıyoruz hepimiz… Buna 3 D KURALI diyoruz.
Düşünce-duygu-davranış üçgeni …
Düşünce duyguyu, duygu davranışı ortaya çıkarıyor bu döngüde …
Fırtına sırasında kumsaldaki taşlar gibi, kimimiz savrulup gidiyor, sürükleniyor, kimimiz daha güvenli bir yere sürükleniyor, kimimiz arada sıkışıp kalıyor, kimimiz değişiyor, dönüşüyor …
Yaşam bu işte. İçimizdeki BİZ’le beraber BİZE gelenleri karşılamak, kendini güvende hissetme çabası, sürekli değişim dönüşüm gerekliliği …
Kendi içinde kendini aramak ne demek peki?
Hepimizin bir yaşam döngüsü var, koşullarımız, yaşam olaylarımız, aile dinamiklerimizden etkilenen … Yani olayları algılama, anlam verme ve tepkilerimizin bir DÖNGÜsü var. Bu döngü sağlıklı işliyorsa kişi uyumlu mutlu bir kişiliğe sahip oluyor. Sağlıklı işlemiyor ise kişi yaşam boyu kendini anlamaya çalışıyor …
Kendini tanımanın gerekliliği bunun için çok önemli. Farkındalık; çözümün büyük kısmını çözüyor.
Bu olayı ben nasıl algıladım, ne hissettim, alternatif düşünce biçimleri de olabilir mi, benim temel inancım ve yaşam döngüm bunu düşünmeme sebep oluyor olabilir mi sorularıyla kendi içimizde kendimizi aramamız en iyi yol … İçimizden hemen ses gelmese de, o bizi duyuyor, benzer olaylarda zaman içinde ses gelmeye başlıyor ve kendimizle işbirliği yapmaya başlıyoruz.
Her eylemin ardında yalnızca bir güdünün ya da birlikte bir çok güdünün rol oynadığını dikkate aldığımızda #Logoterapi ve Emdr’nin güçlü bir motivasyon değerine sahip olduğu ortaya çıkmakta.
Rahatsızlık verici olaylar beyinde izole olmuş bir anı ağında depolanabilir. Bu durum kişinin psikolojik olarak sağlıklı olmasını engeller. Eski malzeme defalarca tetiklenir durur. Bu durumu çözmek için ihtiyacınız olan bilgi beynin başka bir yerinde, başka bir ağdır.
Balıkçıların hayatlarının yarısını karada geçirmesinin sebebi ağ temizlemesidir.
Nereye atılırsa atılsınlar, ağ gözlerini tıkayan her türlü atık, döküntü ve balçık toplanır ve deniz yosunları ağ iplerinin her yanına dolanır. Bunlar zamanla ağı aşındırarak delikler ve sızıntıya neden olan açıklıkları oluşturur. Müdahale edilmediği takdirde, çok geçmeden tüm ağ kullanılmaz hale gelir.
Beyin de akson ve sinapslardan oluşmuş bir ağdır ve düşünce okyanusuna atıldıkça ne yazık ki hasar ve aşınmaya maruz kalır.
#EMDR “Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işlenme”ye başlandığında bu iki ağ birbirine bağlanıp, yeni bilgi zihne girip eski sorunlar çözülebilmektedir.
Sevgiyle kalın.