28 Ekim Perşembe günü öğle saatlerinde Atatürk Anıtı’na çelenk sunumu ile başlayan Cumhuriyet Bayramı kutlama programı, 29 Ekim Cuma günü sabah saat: 9.00’da Milas Kaymakamı Mustafa Ünver Böke’nin tebrikleri kabulüyle devam etti ve 9.30’da başlayan resmi kutlama töreni ise çok güzel görüntülere sahne olmuştu.
Cuma günü akşam ise Milas Belediyesi tarafından düzenlenen Fener Alayı ve ardından Atapark’taki Ali Altay konseriyle bayram kutlamaları sona erdi.
Atapark’ta saat: 21.30’da başlayan Ali Altay konseri öncesinde toplanan kalabalığa seslenen Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, 98 yıllık Cumhuriyetimizin hangi şartlarda kurulduğunu bir kez daha gözler önüne sererken, Cumhuriyete sahip çıkmanın her Türk vatandaşı için bir görev olduğunun altını çizdi.
Başkan Tokat’ın konuşması şöyle:
“28 Ekim 1923 akşamı toplandılar, kafa kafaya verdiler. Ortam kasvetliydi. Tarih, sanki donmuştu, nefesler tutulmuştu. Büyük komutan, Büyük Önder, o emin ve gür sesiyle atıldı. “Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedi. Ertesi gün ilan ettiler de…
30 Ekim 1923… Daha cumhuriyetin ilk günü İsmet İnönü’ye şöyle bir mektup yazdı.
Cumhuriyetin ilk günü, Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı, Cumhuriyetin ilk Başbakanına şöyle dedi: “Sevgili paşam, cumhuriyetin ilk Başbakanı olarak seni düşündüm. Dur, hiç itiraz etme… Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.
Bizi, yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü, cephe komutanı ve Lozan baş delegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını, Lozan dönüşü, sen bize anlatmıştın. Ben sana şimdi bildiğinden daha acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize; geri, borçlu, hastalıklı bir miras kaldı. Hedefimiz, milli iktisat…
Bağımsızlığın sürekli olması için, iktisadi bağımsızlık, temel ilkemiz olmalı…
Osmanlı bu gerçeği çok geç farketti. Fark ettiği zaman iş işten geçmişti. Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkabileceğimizi gösteren ne bir örnek var önümüzde ne de bir deney… Ama yılmamak, ucuz geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak… Bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp, bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak isterim. Allah yardımcımız olsun.”
Bu mektubun uzun halini hepinizin okumasını tavsiye ediyorum. Nasıl bir miras alındığını ve yokluklar içerisinde nasıl bir zafer kazanıldığını, nasıl bir cumhuriyet kurulduğunu çok güzel özetlemiş Atamız.
Kurtuluş Savaşımız tarihin en meşru savunma savaşlarından biridir. İşte cumhuriyet bu zafer üstüne kurulmuş dünyanın en büyük gelişme hamlelerinden ve devrimlerindendir. O dönemde elde ettiği kalkınma ilerleme başarısı bir daha yakalanamamıştır. Gerek zaferimiz, gerekse cumhuriyetimiz, tüm mazlum uluslara örnek olmuştur. Ve her ikisi de, yokluklar içindeki bir ulusun, Büyük Başkomutan ve lider Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, topyekün kalkışmasıyla başarılmıştır.
Cumhuriyet en büyük bayramımızdır. Bir aydınlanma devrimidir. Bilimi rehber edinmiştir. Laiktir. Kendi öz kaynaklarıyla başarılmış bir kalkınma hamlesidir. Bir çağdaşlaşma projesidir. Kimsesizlerin kimsesidir. Bireylerin eşitliği esasına dayanır. Antiemperyalisttir.
Tam bağımsızlıkçıdır. Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusundur. Yurtta sulh dünyada sulh anlayışıyla hareket eder. Hedefi tam çağdaş demokrasidir.
Cumhuriyet bizim her şeyimizdir. Cumhuriyet gökten zembille inmemiştir. Yolda da bulunmamıştır. Ancak üzülerek söylüyorum, tarihimizin çok önemli bir kısmı; cumhuriyetimizi yıkmaya, içini boşaltmaya veya dönüştürmeye dönük karşı devrim çabalarıyla doludur. Bugün de bu çabaların devam ettiğini görmekteyiz.
En büyük değerimiz olan Cumhuriyetimizi geliştirmek yerine, yıpratılmaya ve geriletilmeye çalışılmaktadır. Ulus olarak, bu konuda çok bilinçli, kararlı ve uyanık olmak zorundayız. Çünkü Büyük Atatürk, Cumhuriyeti, en büyük eserim diyerek onu, yükseltme ve yaşatma görevini bize vermiştir.
Cumhuriyetimiz zor günler yaşıyor. Baksanıza kutlamak bile büyük sorun teşkil ediyor. Eskiden hastalıklarını bahane edip kutlamaya katılmayan devlet yöneticileri, şimdi de halkın hastalığını bahane ettiler.
Cumhuriyetimiz ciddi iç ve dış tehdit altında… Bugünkü Cumhuriyet maalesef Atatürk’ün Cumhuriyetinden çok uzakta… Artık; ulus egemenliğine dayalı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni temel alan, kuvvetler ayrılığı ilkesini kabul eden, uygar demokrasiyi hedefleyen, yurtta ve dünyada sulh arayan, laik, bilime dayanan, halkçı, kadın-erkek eşitliğini savunan, planlı kalkınmayı esas alan, fikri, vicdanı ve irfanı hür nesiller yetiştirecek bir eğitim sistemini önemseyen, yargının tarafsız ve bağımsızlığına dayalı, üretimi önceleyen, emeği en büyük değer sayan, liyakata dayalı, doğru ve dengeli dış siyaset yürüten, öz ulusal değerlerimizi önemseyen, kurucu iradeye bağlı, Atatürk’e ve devrimlerine saygılı bir yönetim yok başımızda…
Ekonomi, siyaset, yönetim, uluslararası ilişkiler, iç ve dış barış, eğitim, adalet, bilim, kültür-sanat ve hatta spor alanlarında tarihimizin en derin krizini yaşıyoruz.
Bu zor günleri aşma adına yeniden cumhuriyetin kurucu ayarlarına dönmek zorundayız. Emperyalizme karşı tam bağımsızlıkçı olmalıyız. Ulus egemenliğine dayalı çoğulcu parlamenter sisteme dönmeliyiz. Kendi öz kaynaklarıyla planlı ekonomik kalkınma seferberliği başlatmalıyız. Fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür nesiller yetiştirmeliyiz. Bilimi temel referans almalıyız. Yurtta barış, dünyada barış anlayışıyla uluslararası ilişkiler geliştirmeliyiz. Çoğulcu, özgürlükçü, hukuka saygılı, sosyal adaletçi yönetim anlayışını benimsemeliyiz. Tutarlı ve kişilikli bir dış siyaset gütmeliyiz. Şartlar ne olursa olsun Atatürk’e ve Cumhuriyete bağlılıktan asla vazgeçmeyeceğiz. Umudumuzu asla yitirmeyeceğiz.
İşte bu duygularla Cumhuriyet Bayramınızı yürekten kutluyorum. 98’nci doğum günün kutlu olsun Cumhuriyetim.
Bize Cumhuriyeti armağan eden, başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşları olmak üzere, tüm şehit ve gazilerimize şükranlarımı sunuyor, minnetle anıyorum.
Cumhuriyetimize ve Atamıza sahip çıkma adına konvoyumuza katılan, bu meydanı dolduran, yolda ve balkonlarda desteğini gösteren, tüm halkımıza yürekten teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet benim, Cumhuriyet senin, Cumhuriyet hepimizin…
Ne saray ne saltanat ne de hilafet…
Yaşasın kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet…
Son sözüm şudur… “Sen kimsin? sorusuna tek ve net yanıtım; Atatürk’ün aydınlık yolunda, yurtsever bir Cumhuriyet çocuğuyum.”
Saygılarımla…”