BAKIŞ Haber –
6 Kasım Küresel Eylem Günü’nde “Küresel İklim Adaleti” için Milas Atapark’ta da “ormanlarımızı, dağlarımızı, tarım alanlarımızı, kıyılarımızı, denizlerimizi, ortak yaşam alanlarımızı savunmak için, çaldırmamak için” ses yükseltildi.
Bu sırada yapılan ve ‘gezegenimizin tüketilmeye, ısınmaya devam ettiği’ne dikkat çekilen açıklamada, “Sermayenin sömürü sistematiği değiştirilmeden yeryüzü yıkımı durdurulamayacak. Bunun bilincinde olan halklar, emekçiler, işsizler, kadınlar, tüm mağdur edilmişler COP26 (26’ncı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı) Halkların Koalisyonu’nda birleşerek 7-10 Kasım tarihleri arasında Glasgow sokaklarında, meydanlarında Küresel İklim Adaleti talebinin sesi olmaya, inisiyatifi ele almaya çalışıyorlar. 6 Kasım’da yeryüzünün her yerinden ses veriyoruz. Milaslılar olarak; yaşam alanlarımızı daraltan, nefesimize, suyumuza ortak, ormanlarımızı yok eden, alanları kontrolsüzce ve vahşice büyütülen, kapasitesi devamlı artan maden alanlarına itirazımızı yüksek sesle bir kez daha dile getirmek istiyoruz” denildi.
Saat 13’teki bu buluşmanın ardından Akbelen Ormanı Nöbeti’ndeki yurttaşlarla birlikte Yeniköy Termik Santrali önünde COP26 Türkiye Koalisyonu Muğla Bileşenleri’nin de katılımıyla “dünya üzerindeki tüm termik santrallerin hemen kapatılması talebi” dile getirildi. Daha sonra ise Akbelen Ormanı nöbet alanında “İkizköy, Muğla ve Dünya için İklim Adaleti” konulu forum düzenlendi.
“İklim adaletini biz kuracağız”
Forum öncesinde, İkizköy Çevre Komitesi ve KARDOK Derneği’nden yapılan açıklamada ise -özetle- şöyle denildi:
“40 yılı aşkındır, kömür madeni için dağları vadileri yok ederlerken, ne yeraltında ne yer üstünde su bıraktılar, ne de huzur. Toprağın, ağacın, kuşun, kurdun, insanın payından alıp termik santrale peşkeş çektiler suyu. Şimdi bir de iklim krizi yüzünden yaşanmaya başlanan kuraklık var başımızda.
Tam 40 yıldır elektrik üretiyoruz diye kömür yakıyorlar yanı başımızda. Düpedüz soluğumuzu kesiyorlar dumanıyla; nefes alamıyoruz. Çocuklarımız hasta oluyor; insanlarımız genç yaşta kötü hastalığa yakalanıp yaşamını yitiriyor. Şimdi bir de iklim kriziyle gelen salgınlar, kronik hastalıklar, ani ölümler var karşımızda.
Hayvanlarımız sakat doğuyor; zeytinlerimiz meyve vermiyor. Bir zamanlar bire bin veren toprağımız artık anca karnımızı doyuruyor. Şimdi bir de değişen iklimlerle gelecek kıtlık var kapımızda.
Kömür için on binlerce dönüm ormanımızı yok ettiler yıllarca. Bugün halâ, termik santrallerin bacalarından çıkan karbonu tutabilecek tek dayanağımızı, ‘Akbelen Ormanı’nı elimizden almak için uğraşıyorlar.
Bugüne kadar kömür çıkarılsın diye toprağından, evinden, köyünden oldu binlercemiz. Şimdi artan sıcaklar, kuraklık, susuzluk, kıtlık tehlikesiyle belki yüz binlercemiz için yurdundan mecburen göç etme ihtimali var ufukta.
Hiçbirinden sorumlu olmadığımız zincirleme felaketlerle karşı karşıyayız.
Ama sorumluları biliyoruz. Toplumun enerji ihtiyacını karşılamak için değil, ucuz ve kolay yoldan zengin olmak için kömürden vazgeçmeyenler. Devletin teşvikleriyle, satın alma garantileriyle, vergi indirimleriyle, bir yılda 180 milyon dolar kâr edip 1500 işçiye bu kârın %7’si kadar bile ödemeyen şirketler. Toprağına sahip çıkıyor diye işçiyi işiyle tehdit edenler. Or-manları parçalayıp yok edip, fidan diktik diye övünenler. Köylüyü marketten çiçek yağı almaya mecbur bırakıp, zeytinyağı üretiyoruz diye reklam yapanlar. Ve bunlara her türlü kolaylığı sağlayanlar, yolu açanlar. Bu ve benzeri hikayelerin tüm dünyadaki başrol oyuncuları.
Ama biz de boş durmayacağız. Yeryüzünün yıkımı ile birlikte hastalığa, yoksulluğa, açlığa, susuzluğa, evsizliğe, topraksızlığa, güvencesizliğe mahkum edilen bizler, çiftçiler, köylüler, işçiler, işsizler, çocuklar, gençler, kadınlar, tüm mağdur edilmişler olarak kömürün ve kâr hırsının egemenliğini yıkacağız.
İklim krizinden ancak böyle kurtulacağız. İklim adaletini biz kuracağız.
Ve elbette #AkbelenOrmanınıVermeyeceğiz!”