BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR –
Bu haftaki köşemde, yazılabilecek onca konunun arasında yaşamımız süresince yapıp ettiklerimizin “günah ya da sevap” kategorilerinde değerlendirilerek ‘amel defteri’ne not düşülmesine ilişkin konuya asla ve asla kontrolsüzce-derinlemesine girmeden, yani haddimi aşmamaya özen gösterip, dîni siyasete alet edip oy devşirme hadsizliği içindeki siyasetçilere dikkat çekip, çekilmek istiyorum yine köşeme …
Siyasetin gündemini izliyorsanız, kimden söz ettiğimi hemence anlamışsınızdır.
Muhakkak ki epey zamandır siyasetin içindeydi ama biz onu 31 Mart 2019 yerel seçiminin akabinde, AK Parti Binali Yıldırım’la İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kaybettikten sonra tanımıştık.
Aynı zarfın içindeki diğer oylara bulaştırılmaksızın yapılabildiği iddia edilen bir “hile” ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin “Yüksek Seçim Kurulu”nca 4’e karşı 7 oyla, yani ‘oy çokluğu’ ile iptal edilebildiği o günlerde olan-biteni özetleyen şu cümlesi siyaset tarihimize ve mizah gündemimizin ilk sırasına kocaman harflerle yazılıvermişti:
“HİÇ BİR ŞEY OLMASA DA KESİN BİR ŞEYLER OLDU”!
AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un bu sözü öyle bir sözdür ki, bağlamından koparılsa da ‘şaşırtan-güldüren’ etkisinden bugün-yarın ve daima hiçbir şey kaybetmeyecektir.
İptalin ve ‘iptal gerekçesi olsun diye’ atılan üç-beş sözde operasyonel adım ile sarfedilen onca sözün ardından Haziran ayında yinelenen seçimlerde Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu, oy farkını yaklaşık 15 binden 800 bine çıkararak seçimi yine kazanmıştı.
O günden bu yana, “o hile”nin nasıl yapılabildiği anlaşılamamış, sır çözülememiştir. Seçime ‘yüksek’ten bakan kurulun 7 üyesinin bazı sandıklarda ne gördüğü ya da kendilerine ‘neler neler gösterildiği’ üzerinde hiç durulmamıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ndeki ‘çoğunluk’ ve ‘maç oynanırken yapılan-yapılacak kural değişiklikleri’yle Başkan İmamoğlu ‘Topal Ördek’ haline getirilerek işin içinden çıkılmaya, dolayısıyla işler ‘içinden çıkılmaz hale getirilmeye’ çalışılmıştır, çalışılmaktadır.
Bu tablo, kimilerine göre ülkemiz genelinde uygulanan benzer yöntemlerle zaten dura kalka, biraz ilerleyip bolca gerileye gerile yürütülebilen demokrasi tramvayımızdan inildiği ya da inilmek üzere olunduğu şeklinde yorumlanabilmektedir. Bu gibi yorumların ‘haksız-yersiz’ olduğu da söylenemez doğrusu …
Bütün bu olup biten, sürüp gidenler içinde kim-kimler ne tür sevaplar işlemiş ya da günaha girmiştir sizce? Haydi buyurun çıkın bakalım işin içinden …
Neyse, biz ikinci adıma geçelim.
Bütün bu anımsamalarla bana bunları yazdıran yine Sayın Yavuz olmuştur. Kendileri bu kez Ağrı’da, partisinin genişletilmiş il danışma meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, “20 yıl Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutmak ve onun yaptıkları sebebiyle sevap hanemize bir şeylerin yazılıyor olması çok büyük bir şey. Bu, liderimizi siz ve biz oylarımızla orada tutmasaydık olmazdı. Biz de oylarımız ile Tayyip Bey’e destek verdiğimiz için hanelerimize sevap yazılmaya devam ediyor” demiş bulundu ve dolayısıyla ‘sevap defteri’ konusu böylece gündemimize giriş yaptı.
Bugüne dek hep yapılageldiği gibi siyaset ile din ilişkileri allak bullak edilmiş; din, siyaset için basit bir alet-edevat haline getirilmiş oluverdi.
Yıllarcadır, dönüp dönüp “kutsal din duyguları, kutsalımız, inançlarımız” denilerek yüksek seçim duygularımızı etkileme gayretleriyle siyaset yapmakta olan çok kalabalık siyasetçi topluluğunun içine böylece AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz da dahil oluverdi.
Böylece ‘ağır bir sınır ihlali daha yapılmış’ ve sevap-günah sarmalı iyiden iyiye karışmış oldu.
Son günlerde tartışılan bir başka konudan hareketle not düşmek istediğim şu soruyla bu karışıklığa bir başka örnekle dikkat çekip noktalamak istiyorum:
Mehmet Eymür’ün tariflerinden hareketle ‘işkence yapmak’ günah mıdır yoksa sevap mı?
En güzellerinden bir demet ‘Kasım Patı’ …
Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, aramızdan ayrılışının 83’üncü yılında en güzellerinden bir demet ‘Kasım Patı’yla ‘saygı-sevgi duruşu’nda bulunuyor, O’nu sevgiyle anlayıp saygıyla anıyorum …