Yılmaz Kaya AYLANÇ –
Her şeyin bilerek ve isteyerek gerçekleştirildiğini düşünüyorum.
Ne demek istiyorum. Siz bir şey yapmaya başlarsınız iyi niyetle ve olması gereken yolu izleyerek, fakat elinizde olmayan nedenler ile veya hiç düşünemediğiniz, kontrol edemeyeceğiniz etkiler ile başarılı olamayabilirsiniz.
Sonuç istediğiniz gibi olmadığı için o işi bırakırsınız. Bedelini de ödersiniz!
Ülkemizi yirmi yıla yakın zaman yöneten iktidar tüm ülke vatandaşlarının gözleri önünde yıllarca fethullahçı yapıyla bilerek ve isteyerek birlikte olmadılar mı? Gelişmesi, köklenmesi ve başarılı olması için devletin tüm olanaklarını tahsis etmediler mi? Hatta “ne istediniz de vermedik demediler mi”? Bayramları görmezden gelip “kutlu doğum haftası” diye bir şey icat etmediler mi? Ordumuzun Atatürkçü subaylarını kumpas kurarak, olmadık sahte deliller üreterek darbeci diye suçlayanlara kol kanat germediler mi? Hatta o olayları da “ben savcısıyım” diyecek kadar desteklemediler mi?
Unuttuk mu yoksa!
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir ucube sistemin bu ülkeyi uçuracağını, mevcut yaşanmış Parlamenter Sistemin bu ülkenin gelişmesine pranga vurduğunu, gerçek halkın egemenliğinin bu sistemle sağlanacağını, parlamentonun çok daha fazla güçlü olacağını, denetimin de mevcut durumdan daha iyi olacağını, ekonomimizin dünyanın en büyük on ekonomisi arasına gireceğini, karar alma süreçlerinin çok hızlı olacağını ve bürokrasinin vesayetini biteceklerini söyleyerek anayasa değişikliği için halka giderken bazı ‘sanatçı’ ve ‘aydınlarımız’ da “yetmez ama evet” diyerek bu ucube sisteme destek verdiler.
Bu esnada muhalif kesimler, getirilecek olan sistemle ülke yönetimini bir kişiye teslim etmenin hem demokratik olmadığını, hem de doğru olamadığını, denetimin ortadan kaldırılmak istendiğini, parlamentonun yetkilerinin elinden alınacağını, bu sistemin ülkemize büyük zararlar vereceğini söylerken iktidar temsilcileri muhalefete “istemezükçüler” diyerek “bunlar her şeye karşı” suçlaması ile halkı ikna etmeye çalışmadılar mı?
Unuttuk mu?
Türkiye tek bir kişi tarafından yönetilmeye başlandığından bu yana, iyi ve doğru olan bir şey kaldı mı?
2015 yılında bir Amerikan Doları 2,62 Türk Lirasıydı.
2016 Aralık, bir Amerikan Doları 3,58 Türk Lirası. Cumhurbaşkanı halka sesleniyor: “Yastığının altında döviz olanlar gelsin parasını altına veya TL’ye dönüştürsün.”
2018 Ağustos, bir Amerikan Doları 5,11 Türk Lirası. Cumhurbaşkanı halka sesleniyor: “Yastıklarınızın altındaki dövizleri çıkarın!”
2019 Aralık, bir Amerikan Doları 5,80 Türk Lirası. Cumhurbaşkanı halka “bize güvenin” diyor.
2020 Aralık, bir Amerikan Doları 7,64 Türk Lirası. Cumhurbaşkanı, “Vatandaşlarımızdan, birikimlerini dövizden TL’ye çevirerek mücadelemize destek vermelerini bekliyorum” dedi.
2021 Kasım, bir Amerikan Doları 12,50 Türk Lirası. Cumhurbaşkanı “Dış güçler, kurtuluş savaşı veriyoruz” demekte.
Bütün bunlar sırasında tek adam rejimi araba yapıyordu, tank imal ediyordu, kendi imalatımız savaş helikopter ve uçakları semalarımızda uçuyorlardı, aya sert iniş yapıyorduk, Doğu Akdeniz’de petrol, Karadeniz’de doğal gaz bulmuştuk!
Velhasıl uçmaya devam ediyorduk.
Ayrıca pek çok fabrikayı ve bazı bölgelerde hazineye ait gayrimenkulleri satmaya da devam ediyorduk.
Tabii Merkez Bankamızdaki yüz yirmi sekiz milyar Amerikan Dolarını da yok ettik.
Geldiğimiz noktanın adı hem siyasal hem ekonomik ‘Buhran’dır!
Cumhurbaşkanının bir süredir “faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisi ile ekonomimizi getirdiği noktayı tüm halk olarak ağar bir bedelle yaşamaktayız.
Ancak Cumhurbaşkanı eleştirilere karşı ne diyor: “Ben ekonomistim”!
On iki ay içinde ödenecek dış borcumuz yaklaşık yüz yetmiş milyar Amerikan Doları.
Bu yılın başında 7,43 olan Amerikan doları bugün itibari ile 12,50 Türk Lirası dersek, bu teori sayesinde izlenen politika sonucu doların geldiği noktada dış borcumuzun Türk Lirası karşılığı 1 trilyon 263 milyar TL’den, 2 trilyon 125 milyar Türk Lirası’na yükseldi.
Ülkemizin sadece son bir yılda kur artışı nedeniyle uğradığı zarar 862 milyar Türk Lirası.
Sorumlu var mı? Bu zararı tazmin edecek var mı?
Tüm bu zararı maalesef yine halkımız ağır vergiler ve yaşamından yapacağı fedakârlıklar ile kendisi ödeyecek.
İktidar halâ kendine yapılan eleştiriler doğrultusunda tutumunu değiştirecek inadından vazgeçecek gibi gözükmüyor. Aynı yaz saati uygulamasında olduğu gibi.
Olan her zaman olduğu gibi yine geniş halk kitlelerine olacak.
Bu saatten sonra yapılacak en doğru iş erken seçim ile halka gitmek ve bundan sonra ülkeyi yönetecek iktidarı halkın seçmesine olanak sağlamak olmalıdır.
Yeniden demokrasi için son söz genel seçim olmalıdır.