BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR –
Gaziantep’te asgari ücretle çalışan, aynı zamanda EYT mağduru olduğunu belirten Ali Kılıç Kaya (41) isimli vatandaş, Valiliğe yazdığı dilekçeyle, 3 çocuklarıyla birlikte beş kişilik ailesinin temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiğini belirterek, çocuklarının devlet korumasına alınmasını istemiş.
Dilekçesini “Ne dayanacak gücüm ne de umudum kaldı” diyerek sonlandıran Kaya’ya, Gaziantep Valiliği Özel Kalem Müdürlüğü’nden, durumunun araştırıldığı ve yardıma muhtaçlığı belirlenirse yardımcı olunacağı bilgisi verildiği öğrenildi …
İşte o dilekçe:
“Gaziantep Valiliği’ne,
Sayın Yetkili, adım Ali Kılıç Kaya, evli 3 çocuk babasıyım. 2825 TL asgari ücretle çalışan, evi kira ve ayrıca EYT mağduru bir babayım.
Okula giden iki çocuğum var ve ben çocuklarımın beslenme, yol, kıyafet hiçbir ihtiyaçlarını artık karşılayamaz hale geldim. 8 yaşındaki Mustafa ve 16 yaşındaki Yasin’in yatılı olarak devlet yurduna yerleştirilmesini talep ediyorum.
5 yaşındaki, gelişim geriliği olan Kaya’nın da devlet korumasına alınmasını istiyorum. Çünkü ben, çocuğumun alması gereken temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorum.
Kendimle ilgili düşüncem, artık ne dayanacak gücüm ne de umudum kaldı.
Gereğinin yapılmasını arz ederim. 19.11.2021”
…
İşbu dilekçe; emperyalist kapitalizmin kıskacında yıllardır ‘muasır medeniyet seviyesi’nin üstüne çıkma masallarıyla sömürgeleştirilen sevgili ülkemde yaşanan ‘buhranın seviyesi’ni yeterince ortaya koyuyor.
Son yirmi yıldır kesintisiz iktidar olanların halâ daha sevgili vatandaşlarımızı uyutma çabası içinde yaptıkları taneyle domates alınması ve porsiyon küçültme tavsiyeleri, lokantaların doluluğu, herkesin cep telefonu olduğu, kapıcıların kapısının önü dahil memleketteki araba bolluğu gibi ‘ekonomik gösterge’ dokunuşları ile yumuşatılma çabaları içinde tanıdık-bildik “dış güçler, ekonomik kurtuluş savaşı, maaş-ücret zamları ve ‘ek gösterge’ yamaları” gibi beyhude hamasî-siyasi çıkış yolu bulma çırpınışlarına ise kısaca değinmiş olup şimdilik üç nokta koyup ara veriyorum …
“Asgari ücret bir pazarlık ücreti değildir”
Üç İşçi Konfederasyonu DİSK, TÜRK-İş ve HAK-İŞ, insan onuruna yaraşır bir asgari ücretin belirlenmesi için ortak bir açıklama yaptı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay ve HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın imzasıyla yayınlanan açıklama özetle şöyle …
Asgari ücret, emeğe gösterilen saygının bir ölçüsüdür
Ekonomide özellikle son dönemde döviz kurlarında yaşanan olağanüstü dalgalanma ve başta gıda ve kira olmak üzere temel mal ve hizmet fiyatlarında görülen artışlar, emeğinden başka hiçbir geliri olmayan ücretli çalışanların satın alma gücünü geriletmiştir. Bu nedenle, 2022 yılında geçerli olacak asgari ücretin, ekonomide yaşanan gelişmeler de dikkate alınarak insana yakışır bir yaşam düzeyini sağlayacak şekilde tespit edilmesi gereği ortak düşüncemizdir.
Asgari ücret, emeğe gösterilen saygının bir ölçüsüdür. Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, gelir dağılımında adaleti ve iyileştirmeyi temel alan, refahın geniş kitlelere yayılmasını amaçlayan bir yaklaşımla tespit edilmesi toplumsal huzur ve iş barışının sağlanması için gereklidir.
Asgari ücret bir pazarlık ücreti değildir. İşçinin ailesiyle birlikte insanca yaşamasını sağlayacak gelirdir. Asgari ücretin belirlenmesi müzakerelerinde göz önünde tutulması gereken öncelikli husus, çalışanların karşı karşıya bulundukları geçim koşullarıdır. Çalışanlar, yaşanılan ekonomik sıkıntıların nedeni değil mağdurudur ve “ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum” gerekçesiyle asgari ücretin düşük belirlenmesi kabul edilemez.
Ülkemizdeki asgari ücret düzeyi AB üyesi tüm ülkelerin gerisine düşmüştür. Küresel pazarlar ile rekabet edebilmek adına emek kesiminin talepleri görmezden gelinmemelidir. Türkiye’nin rekabet şartlarını düşük ücret politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir anlayışı olmamalıdır.
Vergi yükü dayanılmaz boyutlarda …
Bugün ücretliler üzerinde dayanılmaz boyutlarda vergi yükleri bulunmaktadır. Türkiye’de gelir vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğu ücret geliri elde edenlerdir. Kaldı ki, hem doğrudan gelir ve kazanç üzerinden hem dolaylı olarak mal ve hizmet alımında yapılan zorunlu ihtiyaç harcamalarından dolayı günlük yaşantısının her aşamasında vergiye maruz kalınmaktadır.
Ücretli çalışanların net ücreti, vergi dilimlerindeki artışlar nedeniyle ilerleyen aylarda düşmektedir. Asgari ücret alan işçiler bile yılın son dört ayında eksik ücret almak durumunda kalmaktadır. Asgari ücrette gelir vergisi nedeniyle meydana gelen gerilemenin telafi edilmesi uygulaması, sadece asgari ücretle çalışan bekâr işçiler için geçerlidir. Evli, üç çocuklu ve eşi çalışmayan bir işçi yılbaşında elde ettiği ücret düzeyini yılsonunda alamamaktadır. Bu işçinin yılın toplamı itibariyle kaybı devam etmektedir. Mevcut bu uygulamayla aile korunmamaktadır.
Ücretli çalışanlar için vergi matrahı farklılaştırılmalıdır. 2002 yılında gelir vergisi tarifesi brüt asgari ücretin 17,1 katı iken, günümüzde 6,7 katına gerilemiştir. Tüm ücret gelirlerinde, asgari ücrete denk gelen kısmına kadar olan tutarın vergi dışı bırakılması yönünde sosyal taraflar arasında görüş birliği oluşmasına rağmen -şimdiye kadar- herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
İşverenin sosyal güvenlik primi düşürülmüş ve buradan doğan milyarlarca liralık gelir kaybı Hazine tarafından karşılanmaktadır. Ancak işçilerin sosyal güvenlik priminde bir indirim yapılmamıştır. Sosyal devletin koruyucu vasfı öncelikle düşük gelirli olan ücretli çalışanlar için olmalıdır.
Komisyon çalışmaları sırasında temel alınması gereken ilkeler
Bu çerçevede; işçi temsilcileri, “insan onuruna yakışır” bir düzeyde asgari ücret belirlenebilmesi için, Komisyon çalışmaları sırasında temel alınması gereken ilkeleri aşağıdaki biçimiyle savunmaktadır:
Asgari ücretin saptanmasında Anayasa’da yer alan “geçim şartları” yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır. Günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve insanlık onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir.
Asgari ücret net olarak açıklanmalıdır. Bu ücretten yapılacak vergi, sosyal güvenlik vb. kesintiler net tutarın üzerine ilave edilmeli ve yıl boyunca asgari ücret açıklanan bu net ücretin altına düşmemelidir. Asgari Geçim İndirimi (AGİ) işçinin medeni durumuna göre ayrıca ilave edilmelidir.
Tüm ücretlerin asgari ücrete tekabül eden kısmı vergiden muaf olmalıdır. Gelir vergisi tarifesi en az yeniden değerleme oranında artırılmalıdır. Ayrıca ücretliler için damga vergisi uygulaması kaldırılmalıdır. Asgari ücret sonrası ilk vergi basamağı için uygulanacak oran da yüzde 10 olmalıdır.
Asgari ücret, herhangi bir ayırım yapılmadan yine ulusal düzeyde tek olarak ve yıllık belirlenmelidir. İşçilerin arasında nitelik, kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele alınmalıdır.
Asgari ücret, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret olarak kabul edilmeli ve bu özelliği temel alınarak belirlenmelidir.
Devlet çalışanlar arasında ayrım yapmamalı, kamuda geçerli en düşük aylık tutarını asgari ücret belirlenirken de dikkate almalıdır.
Asgari ücret ile bağlantılı olarak ve günümüz ekonomik koşullarını da dikkate alarak;
İşverenlere sağlanan sosyal güvenlik prim desteğinin benzeri bir destek işçilere de verilmeli ve işçilerin sosyal güvenlik haklarında bir kayıp yaratmayacak şekilde işçi SGK prim payı 5 puan düşürülerek bütçeden karşılanmalıdır.
“Sosyal Devlet” ilkesi gereği “aile yardımı” çalışmayan eş için uygulamaya konulmalıdır.
Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı ve asgari ücret teşviki sadece sendikal örgütlenmenin olduğu işyerleri için uygulanmalıdır.