BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR –
Tarımsal üretimdeki düşüşün ülkemizi ithalata muthaç hallere getirdiğini yıllardır yaşıyoruz. Bu noktaya gelinmemesi için yapılan tüm uyarılara rağmen gerekli adımları bir türlü atmayan iktidar, 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile başlayan savaş hâli koşullarında Rus limanlarında mahsur kalan Ayçiçek yağı yüklü gemilerimizin ülkemize doğru yola çıkarılmasını bir ‘başarı’ olarak sunmaya çalışıyor maalesef!
Bu arada, ayçiçeği üreticisine yapılacağı açıklanan desteklerin de çok geç kalmış ve yetersiz olduğunu şuracığa not etmeliyim.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Meclis grup toplantısında 8 Mart’ta yaptığı konuşmada, ülkemiz tarımının yıkımdan, dolayısıyla ülkemizin bağımlılığa, muhtaçlığa bağlı çaresizliklerden kurtulması için atılması gereken adımları yine dile-gündeme getirdi.
Bugün sizlerle, bu ülkede halkçı-toplumcu siyasetin, siyasetçilerin tereddütsüz ve titizlikle sahip çıkıp gerçekleşmesi için çaba göstermesi gereken bu adımları paylaşmak istedim.
Kılıçdaroğlu, “gene iyi niyetle neler yapmaları gerektiğini anlatayım” diyor ve fiyatlardaki yükselişe polisiye tedbirlerle engel olunamayacağına dikkat çekip ilk olarak “Bu müfettiş tayfasını, zabıta tayfasını derhal geri çekeceksin” diyerek başlıyor ve önerilerini şöyle sürdürüyor:
“İki- Tarım Kanunu’nda çok açık bir hüküm var. Diyor ki: ‘Her yıl milli gelirin en az -altını çiziyorum- yüzde biri oranında çiftçiye destek verilir.’ Bunu vereceksin kardeşim, kanunun gereğini yerine getireceksin. Çiftçinin bu hükümetlerden 229 milyar lira alacağı var, eski parayla 229 katrilyon lira alacağı var, yüzde 1 verilmediği için. Nasıl vereceksin? Bütçeye koyacaksın, Ziraat Odaları Birliği Başkanı’nı çağıracaksın, ‘Bak kardeşim yüzde biri budur’ diyeceksin. Bu paranın kimlere nasıl harcandığının hesabını Ziraat Odaları Birliği’ne vereceksin. ‘Bakın yüzde bir teşviki şöyle dağıttık, şuralara şöyle dağıttık’ diye açıklayacaksın.
Üç- Çiftçinin Tarım Kredi Kooperatifi’nden ve bankalardan çektiği krediler var. Çiftçi zor durumda, sen teşvik edeceksin, diyorsun ki: ‘Sana borç para veriyorum faiziyle.’ Ya kardeşim ben zaten gırtlağıma kadar batmışım. Sen bana niye borç para veriyorsun? Bana destek vermen lazım. İlk yapacağın iş gene çiftçinin Ziraat Bankası’ndan veya diğer bankalardan veya Tarım Kredi Kooperatiflerinden aldığı kredilerin faizlerini sileceksin. ‘Efendim ben bunu nasıl sileceğim?’ dersen, 229 milyar lira çiftçinin alacağı var, oradan mahsup edersin.
Dört- Çiftçinin mazot zamlarından sonra traktörünü kullanamaz hale geldiğini hepimiz biliyoruz. Ne diyorlardı? ‘Mazotu doldur; yarısı sizden, yarısı bizden’ diyordu, değil mi? Bu sözü verdin mi? Verdin. Seçim öncesi verdiniz mi? Seçim öncesi verdiniz. O zaman kardeşim diyeceksin ki: ‘Ben AK Parti’nin genel başkanı olarak verdiğim sözün arkasında her zaman dururum. Madem ki biz böyle bir söz verdik, traktöre dolacak olan mazotun yarısını sen ödeyeceksin, yarısını da ben ödeyeceğim devlet olarak’ diyeceksin.
Beş- Tarımsal sulamada kullanılan elektrik, elektriği de alma kardeşim ya, elektriği bedava ver. Adam üretecek ya, buğday üretecek, arpa üretecek, yulaf üretecek, mercimek üretecek, nohut üretecek, bakla üretecek, fasulye üretecek, üretecek ya … Dışarıdan satın alacağına bu adam üretecek, elektriği buna bedava ver. Ne olur yani bedava versen?
Altı- Devlet destekleme alımlarında yeni bir yöntem, onu da söyleyeyim. Yaz bir tarafa, yazmaya meraklı mı bilmiyorum. Artık öyle taban fiyat falan filan değil, yapılacak uygulama çok basit bir formül: Maliyet, artı makul kâr, eşittir taban fiyat. Bir daha ifade edeyim: Buğday mı ektiniz, arpa mı ektiniz, yulaf mı ektiniz, mercimek mi ektiniz, ne ektiyseniz veya besici misiniz maliyet bellidir zaten. Çağırırsınız herhangi bir uzmanı; sulu arazi, susuz arazi hepsini çıkarır. Dönümün maliyeti nedir; gübresi, elektriği neyse bunların maliyeti çıkar. Üzerine makul bir kâr koyacaksın, eşittir taban fiyat diyeceksin. Bu fiyatın üstüne satıyorsan sat, ihraç ediyorsan ihraç et; altına düşerse devlet olarak ben alacağım. Çiftçim açsa, çiftçimi zarar ettirmeyeceğim, çiftçi zarar etmeyecek, bunu söyleyeceksin.”
Kılıçdaroğlu’nun bu önerilerinin ardından şu söylediklerini de aktarıp bu haftalık da noktayı koymalıyım:
“Şimdi bu söylediklerimden Allah aşkına hangisi akıl dışı? Hepsi makul mü? Makul. Hepsi doğru mu? Doğru. Devlet böyle mi yönetilir? Devlet böyle yönetilir. …
Efendim, yönetemiyor dedim. Öyle bir noktaya geldiler ki, halkın arasına da çıkamıyorlar. Şimdi geçenlerde konuşmuş beyefendi: ‘Yaptıklarımızı vatandaşlarımıza anlatın.’ Böyle bir talimat vermiş. Senin yaptığını nasıl gidip vatandaşa anlatacak? Kasaba gittin; ‘Efendim elektriğe yüzde 102 zam yaptık, memnun musun?’ Ne diyecek şimdi? Ya, akıl alacak şey değil. Veya çiftçiye gidecek: ‘Nasılsın kardeşim? Bak gübreye yüzde 450 zam yaptık, iyi mi? Ne kadar memnunsun, gel tokalaşalım.’ Ya, bunlarda akıl da yok ya, valla akıl da yok. Yönetim nedir, onu da bilmiyorlar. O kadar akıllarını kiraya vermiş bir grup var ki, televizyon ekranlarına bakıyoruz fırsat buldukça. Şimdi AK Partili milletvekilleri televizyonlara çıkamıyorlar, ne diyecekler televizyonda? Onların yerine kalemlerini saraya kiraya vermiş gazeteciler çıkarıyorlar. Onlar da ölümüne AK Parti’yi savunuyor, ölümüne. Kardeşim sen gazeteci misin, sen siyasetçi misin? Bir de altına yazıyorlar: Gazeteci. Sakın o gazeteci yazanlara inanmayın, onların altına gazeteci yazıyorsa bilin ki o bir tetikçidir. Tetikçi yazacaklar. Eğer yaptıkları iş doğruysa, halk da destek veriyorsa, çıkarsın televizyonlara sonuna kadar yaptığını savunursun: ‘Ben bunları yapıyorum, halkın çıkarı buradadır’ dersin. Televizyona çıkmaktan korkuyor, sokağa çıkmaktan korkuyor. Onların yerine gazeteci tetikçiler bulmuşlar, televizyonlara çıkarıyorlar, onlar da inadına -ya da neyse parasına- savunuyorlar. Parayla düşünce ifade etmek doğru değil, ahlaki de değildir.”
‘Muhtaç hallerimiz’!
Yıllar önce bir Manisa Valisi, “Bu yıl 3 bin ihtiyaç sahibi vatandaşımıza yemek verdik, önümüzdeki yıl hedefimiz 5 bin yurttaşımıza yemek desteği vermek” gibilerden bir açıklama yapmış ve ben de kendisine Milas’tan “Böyle hedef mi olur” tepkisi vermiştim.
Ne üzücü ki aradan geçen onca zamanda bırakın bir arpa boyu da olsa yol almışlığı, gerilere doğru savrulmuş gitmişiz … Çok yazık!
Şurası tartışmasız olarak ortada ki, geçen her yıl, bir önceki yıla göre ‘muhtaç vatandaş’ sayısının artıyor olduğu gerçeğini kanıksamış durumdayız. Hızla, topyekûn bir fakirleşmeye doğru yuvarlanıp gidiyoruz.
Bu çok daha kötüye doğru gidişimize ilişkin olarak resmî rakamlar yayınlanıp duruyor da bu veriler ne kadarımızın ne kadar ilgisini çekiyor?
Elektrik yardımından yararlanan muhtaç haneler!
İşte, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2022 yılı Performans Programı, 2019 ve 2020 yıllarında vatandaşlarımızın elektrik tüketim bedellerini ödeyemez durumda olduğunu gözler önüne seriyor.
Bakanlık rakamlarına göre 2019’da elektrik yardımından yararlanan muhtaç hane sayısı 1 milyon 343 bin 109 iken bu sayı 2020 yılında 1 milyon 659 bin 448 ve 2021 yılında ise 1 milyon 801 bin 835’e çıkmış.
Bakanlığın 2022 için öngörüsü 1 milyon 836 bin 495 hanenin, 2023’te ise 1 milyon 944 bin 524 hanenin elektrik yardımından yararlanacağı yönünde …
Bu yılın başında elektrik faturalarımızı en az ikiye katlayan fahiş zamları dikkate alırsanız, bakanlığın 2022 ve 2023 öngörülerinin çok üstünde bir ‘sorun’ yaşayacağımız ise kesin! Buna ‘sorun’ demek yetersiz kalıyor aslında. Durumumuzu çok net biçimde bir tür ‘kangerenleşme’ olarak adlandırmalıyız.
2021’de devlet yardımına muhtaç nüfus: 11 milyon!
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın internet sitesinde yayınlanan rapora göre, bakanlık 2020 yılında devlet yardımına muhtaç olan ve 1 milyon 154 bin hanede yaşayan 4 milyon 415 bin kişiye yardımda bulunmuş. Gıda ve giyim başta olmak üzere temel ihtiyaçları karşılanan hane sayısı 2021 yılında ikiye katlanarak 2 milyon 830 bine yükselmiş. Bu hanelerde yaşayanların sayısının 11 milyon 370 bin kişi olarak hesaplandığı bildirilmiş.
Bu tablonun, içinde bulunduğumuz 2022 yılında çok daha kötüleşeceğini öngörmek hiç de zor olmasa gerek …
Ne yazık ki …
Teşekkür ediyorum.