Yılmaz Kaya AYLANÇ
İstiklal marşımızın ilk kelimesinin “Korkma” olduğunu hepimiz biliyoruz. İktidar ise son yıllarda artarak devam eden, toplumu ve kişileri gerek kanun kuvvetiyle, cezalar ile mahkemeler ile, gerekse yasal veya yasal olmayan kuvvet taraflarıyla korkutma politikası uygulamaktadır.
Ekonominin inanılmaz kötü olduğu ve iktidarın korku iklimini genişlettiği ve arttırdığı bugünlerde, CHP’nin İstanbul Milletin Sesi Mitingi her ne kadar Canan Kaftancıoğlu’nun siyasi yasaklı olması nedeniyle yapılıyor olsa da, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasındaki bazı vurgular mitinge damgasını vurdu.
Coşkulu bir kalabalığın olduğu alanda Genel Başkan konuşmasına bir saat on dakika geç başladı. Genel Başkan, vekiller ve belediye başkanları halk ile birlikte mitingi izlediler. Protokol yoktu!
Kılıçdaroğlu konuşmasına başladığında birkaç cümle sonra bazı şeyleri ilk kez söylüyor olduğuna tanık olduk.
Bu bana TBMM’nde grupta yaptığı konuşmayı hatırlattı ve sanki devamıydı. Ne demişti Genel Başkan, “Kavga edeceğim” demişti. Bunun içinde yol arkadaşlarına “Ya benimle birlikte yürüyün ya da önümden çekilin”.
Şimdi alanda ise halka “Korkmayın” diyordu!
“Silivri korkusu olmadan yaşamak istiyorsanız,
Harp Akademisi öğrencilerinin serbest kalmasını istiyorsanız,
128 milyar doların kime satıldığını öğrenmek istiyorsanız,
Ödediğiniz vergilerin nereye gittiğini öğrenmek istiyorsanız,
Asgari ücretli açlığa mahkum olmasın istiyorsanız,
Çocuklarınızın geleceğini düşünüyorsanız bize katılın!” diyerek konuşmasını sürdürdü.
“Biz kazanacağız” deyişi de hedefi ortaya koyması ve kararlılığı açısından değerliydi.
Alanda beş yüz bin civarında olan kalabalık çok kısa zamanda kararlaştırılmış bir miting için iyi bir katılımdı, ancak daha önemlisi kendiliğinden gelen tek tek insanlar da gördük alanda, kızını alıp bayrak sallayan genç bir kadını da.
Halkın, umudu özlediği çok açık.
Artık bir şeyler değişmeli diyen gözler gördük.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu bugüne kadar “kararları ortaklarımız ile birlikte alacağız, konuşup anlaşacağız” demişti her fırsatta. Bu mitingde ise ‘bu göreve talip’ olduğunu açıkça beyan etti.
Konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz birlikte iktidar oluyoruz. Ve ben iktidar olduğumuzda asla değişmeyeceğim, ben neysem oyum! Kibar olmayı, dinlemeyi, anlamayı değiştiremem. İyi insan olmayı zayıflık olarak gösterenler, bir yüzükle yola çıkıp bugün milletin celladı haline geldiler. Kendi celladınızı seçmeyin. Vicdanımızı dinlemek zorundayız.”
Ana muhalefet Partisi Genel Başkanı, iktidarın seçimlere girmesini engellemek için türlü zorlamalar yaptığı İyi Parti’yi demokrasi anlayışının gereği partisinden milletvekillerini göndererek grup kurmalarını sağlayarak bu günlere gelmelerini sağladı. Oysa aynı zamanda siyasi rakibiydi.
Ülkesinin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik buhranı görüp, muhalefeti oy oranına bakmaksızın eşit olarak masaya oturmalarını sağlayarak muhalif bir cephe yarattı.
Şimdi ise halkın en fazla ihtiyacı olduğunu düşündüğü UMUDU yeşertmeye ve yalnız olmadıklarını hissettirmeye çalışmakta.
Ülkesini seven, gelecekte çağdaş, demokratik, laik ve hukukun üstünlüğünün olduğu sosyal bir devlet görmek isteyenler, korkmadan konuşabileceği, adil bir gelir elde edeceği, hukuk karşısında herkesin eşit olduğunu bildiği, devleti yönetenlerin çalmadığı ve yaptığı harcamaların hesabımı verdiği bir ülke isteyenleri, korkmadan kendisine ve bu harekete destek olmaya ve değişime evet demeye davet etmesi kadar doğal ne olabilir ki.
Türkiye Cumhuriyeti Halkı bir yol ayrımında olduğunu anlamalıdır.
Yirmi yılda gelinen noktada iktidarın söyleyeceği ve yapabileceği bir şeyin kalmadığı çok açıkça görülmektedir.
Bu saatten sonra da her yola başvurabilir. Hem ekonomik olarak hem sosyal olarak kısa vadede kendine çıkar sağlayacak uygulamalar içine girebilir. Gerektiğinde korkuysa korku, yasa ile olacaksa yasa çıkartarak her konuda iktidarda kalmayı zorlayabilir.
Ancak artık, ‘yetmez ama evet’ deme hatasına bir kez daha düşülmemeli. Şahsi ikballer düşünülmemeli, parti çıkarları gözetilmemeli. Küçük hesaplar içinde olunmamalı. Herkes ve muhalif her parti, ülkemizin ve halkın geleceğini düşünerek hareket etmeli ve konuşmalı.
Bu konuda hata yapanları tarihin ve halkın affetmeyeceği gibi, destek olup bu ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine son verecek harekette yer alanları da tarih ve halk alkışlayarak gereken saygı ve sevgiyi gösterecektir.
İstiklal marşımızda da söylediği gibi ve şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da ifade edip halkından istediği gibi, korkmadan ve vicdanını dinleyerek tüm vatandaşların hareket etmeleri değişimi gerçekleştirecektir.
Bu değişimi hepimiz kişisel hesaplarımızı düşünmeden istersek, yarın çocuklarımıza Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni miras bırakabiliriz.
Yeter ki KORKMA!
Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Güzel günler göreceğiz güneşli günler.
(22.05.2022)