Yılmaz Kaya AYLANÇ
Devletin temel görevlerinin başında güvenlik ve adalet en başta gelen iki önemli görevdir.
Adalet derken, tüm vatandaşlara eşit ve tarafsız olarak yaklaşan ve vatandaşlar arasında bir ihtilaf varsa da tarafsız bir yaklaşım ile konuyu değerlendirip sen haksızsın ve sen haklısın diyen ve bunu herkesin kabul ettiği ve içine sinen bir sonucu ortaya koyan irade anlaşılmaktadır.
Devlet vatandaşını aldatmaz, kandırmaz, onu suistimal etmez.
Devlet vatandaşını aç ve açıkta bırakmaz, eğitir ve iş verir.
Devlet vatandaşını korur, gözetir, hasta ise tedavi eder, yaşlı ve yalnız ise bakar.
Devlet vatandaşına şefkat gösterir, değerlerine ve yaşam biçimine saygı gösterir.
Peki devlet büyük emekler ile okuyan gençlerini, gelecekleri için dönüm noktası olan sınavlarını adil ve şaibesiz yapmak zorunda değil mi?
Hak edene hak ettiği puanı vererek adil bir sıralama ile hem gençlerin geleceğini hem de ülkenin geleceğini doğru bir yapılandırmayı sağlamak görevi değil mi?
Bu şekilde herkes hak ettiğini aldığından emin olacak ve onlara bu imkanı sunmak için yaşamından ve diğer pek çok şeyden fedakarlık yapan aileleri de sonucu huzurlu şekilde içlerine sindireceklerdir.
Peki öyle mi oluyor?
Aylar hatta yıllarca verilen emek ile çalışan çocuklarımız, onlara maddi ve manevi her şeylerini veren aileler sonunda girilen sınavlar ile ilgili birçok şaibe ve şüphe ile yıkılan hayaller.
2022 Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS), bazı soruların bir yayınevi tarafından hazırlanan deneme sınavındaki sorular ile aynı olduğu iddiaları sonucu iptal edildi.
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) ilk iptal kararı değildi bu.
1973 yılında Üniversite Giriş Sınavı, sınavdan önce soruların çalındığı gerekçesiyle iptal edildi. Dönemin savcısı, sınav soru kitapçığının basıldığı sırada çalındığını duyurdu. Sınav yenilendi.
1992 yılında Anadolu Liseleri Giriş Sınavı soru kitapçığının çalındığı iddialarının gerçek olduğu anlaşılması üzerine sınav ÖYSM tarafından iptal edildi.
1999 yılı Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS), sınav öncesi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin Bağlarbaşı Kampüsünde soru kitapçıklarının bulunduğu çuvaldan iki soru kitapçığının çalındığının anlaşılması üzerine iptal edildi ve daha sonraki bir tarihte yeniden yapıldı.
2009 yılında Polis Meslek Yüksek Okulları Öğrenci Adaylığı Giriş Sınavı yapılacaktı. Sınav sorularının, bazı dershanelerde öğrencilere deneme testi olarak çözdürüldüğü iddia edildi ve sınav iptal edildi. KPSS “deneme sınavı” olarak öğrencilere sorduğu 103 sorudan 88’inin, PMYO sınavında sorulan 120 sorudan da 88’inin büyük benzerlik gösterdiği açıklamasını yaptı.
2010 yılında ise KPSS sınavında sorular sızdırılmış, yüzlerce aday tüm sorulara doğru yanıt vererek tam puan almıştı. Bunun üzerine sınav iptal edildi ve ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan görevinden istifa etti. Yerine Ali Demir atandı.
2011 KPSS sınavında şifre skandalı patlak vermiş, iddiaları yanıtlayan Demir, “şifre var ama kopya yok” açıklaması yapmış, savcılık soruşturma açsa da sonunda takipsizlik kararı vermişti.
2011 yılında Yurtdışı Diploma Denklik seviye tespit sınavı ikinci aşamasında yapılan sınavda sorulan 100 sorudan 75’inin bir önceki yıl yapılan sınavda çıkmış olduğu belirlendi ve ÖSYM sınavı iptal etti!
2000-2013 yılları arasında yapılan ÖSYM sınavlarındaki soruların çalındığı da iddia edildi. Bu yıllarda KPSS; ÖSS; ALES; Askeri Liseler, YDS sınavları gibi ÖSYM koordinatörlüğünde yapılan tüm sınavların sorularının Fethullah örgütlenmesi tarafından çalındığı bildirildi.
Geldik günümüze, en son 2022 yılı KPSS sınavı 104 merkezde yapılmıştı. Sınavda sorulan soruların yüzde 30’unun deneme testlerinde kullanıldığı iddiaları üzerine ÖSYM Başkanı Ersoy sınavların iptal edildiğini açıkladı.
Türkiye, uzun süredir sınavlar üzerinden devlette yapılanan bir çalışmanın sonuçlarını yaşayarak günümüze geldi. Ortaya çıkabilen, yani bilinenler bunlar olup bazıları iptal edildi, bazılarında yetkililer istifa etti, ancak uzun süre koltuğunda oturup milyonlarca gencimizin geleceği ile oynayarak haksızlık ve adaletsizlik yaparak geleceği dizayn ettiklerini de yaşayarak gördük.
Peki burada sadece bu sınav veya gelecek yolsuzluğunu yapanlar ve yaptıranlar mı suçlu?
Bunların sonuçlarından yararlanarak devlette memur, akademisyen veya başkaca hak etmediği işlere, mevkilere sahip olanlar için ne diyeceğiz.
Bu haksız ve adaletsiz hareket ile hak etmediği bir makamı işgal ederek, o makamın yetkilerini kullanması, o makamın gelirlerine sahip olması nasıl hazmedilir bir duygu ve kişilik eseridir?
Tüm bunları görmezden gelerek günlük yaşamlarına hak etmişler gibi yaşamaya devam etmelerine vicdanları nasıl elvermektedir, eşlerine, dostlarına ve en önemlisi çocuklarına bunu nasıl açıklayacaktır veya açıklayacak mıdır?
Bu vicdan rahatsızlığı ile bir insan nasıl yaşayabilir?
Bir şeyi çalmak ile çalındığını bilerek o şeye sahip olan çalandan farklı mıdır?
Tabii ki değildir!
Çalanlar kadar, çalınanı alıp onun hakları ve getirilerini alanlar da çalanlar kadar suçludur ve suçlarının karşılığı olan adaletin sonuçlarına katlanmalıdırlar.
Bu hukuki boyutu bir yana diğer taraftan, vicdan ve ahlak tarafından baktığımızda sizce de çok ahlaksızca bir durum değil mi?
Birileri çalıp getiriyor, “al bunlara çalış sınavda gelecek” diyor, siz de çalışıp sınavda başarılı oldum kazandım diye ortalıkta dolaşıyorsunuz. Nimetlerini hiç rahatsız olmadan alıyor ve kullanıyorsunuz. Yakınlarınızda belki biliyor veya aileniz.
Hiç rahatsız olmuyor musunuz?
Ben, hak etmediğim bir şeyi alıyorum deyip vicdan muhasebesi yapmıyor musunuz?
O insanlar yıllarını, aileleri tüm olanaksızlıklara karşın paralarını harcayarak bu sınavlara hazırlandılar ve siz onları haksız bir şekilde elediniz ve onların yerine geçtiniz.
Ahlak önemli bir olgu. Toplumsal ahlak da bireylerin ahlakına bağlı olarak oluşan bir durum göstergesi.
Martin Luther King, “Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelerle güzel binalara ve milli gelirine değil, o insanların ahlaki değerlerine bağlıdır” demiş.
Eğer bireyler ahlaklı değilse, kanunları düzenleyerek iyi bir toplum yaratamazsınız.
Adaletli değilseniz ahlaklı olduğunuzu söyleyemezsiniz.
Yazılı sınavdan 95 alıp sözlüden geçemeyen birçok gencimizin ahlaksız hırsızlarca gelecekleri çalınmıştır.
Adaletin, bunlardan hesap sorması ve çaldıklarını geri istemesi kadar normal ne olabilir ki.
Belki de hellalleşeceğiz derken bu insanlar ile de helalleşmek gerekmez mi?
Sön sözü kurucumuz ve ebedi liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bırakarak yazıma son veriyorum.
“Ahlak kutsaldır; çünkü aynı değerde eşi yoktur ve başka hiçbir çeşit değerle ölçülemez”. (09.09.2022)
1 Yorum
Üstad yerden göğe kadar haklısın,hepsinin altını duble çiziyorum,neyazıkki geçen 20 yılı demokrasiyi bir araç olarak kullanan ülke yönetimi hedefini belirlemiş ve o hedefe ulaşmak için herşey mübah algı operasyonuyla bugünleri yaşıyoruz.
Genede demokrasi mücadelesine devam, ağzına yüreğine sağlık.