BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Mevzuatta ‘kömürün zeytine tercih edilmesi’ yönünde değişiklik yapılması için “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile bir kez daha sahneye çıkan iktidar, ‘torba teklif’in içinden ‘zeytinlik alanlarla ilgili bölümü geri çekti.
İktidarın bir kez daha attığı bu geri adım, teklifin TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşüldüğü 14 Aralık Çarşamba günü TBMM önünde bir protesto açıklaması yapan, hatta komisyon toplantısına da katılan Milaslı ‘Akbelen Direnişçileri’ ile ‘zeytin savunucusu’ çevre örgütlerinin temsilcilerinden oluşan grup başta olmak üzere ülkemiz çapında hoşnutlukla karşılandı.
Hoşnutluk oluşturmasına oluşturdu ama üzerinde kömür ocağı açılmak istenen Akbelen ormanı için ‘tehlike’; sürdürülen hukuk mücadelesinde ‘ÜÇÜNCÜ bilirkişi raporu’ sonrasında mahkemenin “yürütmenin yeniden başlatılması” yönünde kararı nedeniyle ağırlaştırılmış olarak sürüyor. Akbelen Savunması için 520 gündür özveriyle mücadele eden sevgili yurttaşlarımızın, “Bırakın artık zeytinlerimizle birlikte huzurlu bir yaşam sürelim” talepleri de bir türlü gerçekleşmiyor …
Bu vesileyle sorulması gereken şu soruları da sormalıyım:
Bilirkişi dediğimiz kişilerin bazıları bilir bilmez raporlar yazabilir mi? Bilirkişilerin raporlarının kaçıncısı daha makbuldür, birincisi mi, ikincisi mi yoksa üçüncüsü mü? Bu raporlardan hangisinin doğru olduğu nereden bellidir, nelerinden anlaşılır? Üçüncü rapor yazıldığında ilk iki rapor ‘hükmen yanlış’ olarak çöpe mi atılır? Acaba buna da yine bilirkişiler mi karar verse iyidir? … Neyse …
Ben yine 14 Aralık Çarşamba günü TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda yaşanan ‘iyi gelişme’ye döneyim. Bu ‘iyi gelişme’nin ve yaşanan sevincin gölgesinde kalmamasını istediğim bir beyanata dikkat çekmek istiyorum:
Bir grup iktidar milletvekilinin tekliflerini geri çekmek için komisyona dilekçe verdikleri sırada AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş bakın neler demiş:
“Muhalefet ve kamuoyunda bu konuya ilişkin farklı bir ortam oluştu. Komisyon uygun görürse zeytinle ilgili maddenin çıkarılmasını teklif ediyoruz. Önümüzdeki yıllarda enerji krizi ortaya çıkarsa bunun vebali başına zeytin dalından taç yaparak bizi burada etkilemeye çalışan insanların üzerindedir.”
Bugüne dek yaptıkları ya da yapmadıkları birçok şeyle sebep oldukları olumsuzlukların sorumluluğunu üstlenmeyen iktidarın bu kez de vebali, “başına zeytin dalından taç yapan insanlar”a havale etmiş olduklarını görüyoruz. Böylece iktidar mensupları hoooop bir başka boyuta geçmiş ve artık attıkları adımların günahlarından da muaf olduklarını ilan etmiş oluyorlar.
Bunun, ülkemizde yaşanan bütün sorun ve olumsuzlukların, bütün kötülüklerin sebebinin ‘muhalefet edenler’ olduğu şeklindeki ‘akıl dışı iddialar’ın bir başka tezahürü olduğu ortada. Bu bakımdan belki de hiç şaşırtıcı gelmemiş olabilir size ama biz bize konuşuyoruz işte …
Zeytinlerimizle birlikte huzurlu bir yaşam süreceğimiz güzel günlere hızla yaklaştığımız inancıyla ‘Ölmez Ağacı’ ile sembolleşen haklı mücadeleyi sevgiyle selamlıyorum.
Mahkeme, Konsey genel kuruluna ‘hukuksuz’ dedi!
T.C. Muğla 2. İdare Mahkemesi, 31 Mayıs 2022 tarihinde yapılan Milas Kent Konseyi olağanüstü seçimli genel kurulunda alınan kararlarda hukuka uyarlık bulunmadığına ve dolayısıyla genel kurulda ortaya çıkan işlemlerin iptaline karar verdi ama ne üzücü ki ‘seçimli genel kurul yanlışı’ Konsey’e çok büyük ve çok değerli zaman, yetenek, duygu ve hedef kayıpları yaşatmaya devam ediyor, edecek …
1 Haziran 2022 tarihli BAKIŞ’ta “Üzgünüm” başlığıyla yayınlanan yazımda, “… Milas Kent Konseyi’ni seven bir hemşeriniz olarak, genel kurulda seçim yapılsın diye yapılanlar ve söylenenlerin sonrasında varılan sonucu, Milas Kent Konseyi’nin önündeki bir engelin aşılması ve yeni ufuklara yelken açılması anlamlarında bir başarı olarak görmeyi çok isterdim ama baştan da vurguladığım gibi ne yazık ki öyle göremiyorum, öyle düşünemiyorum: Üzgünüm.
Böylece, Milas Kent Konseyi, çok büyük ölçüde özgünlüğünü ve birçok yeteneğini yitirmiş, daralmış, küçülmüş oldu. Dolayısıyla ‘Geleceği Birlikte Kuralım’ çağrısındaki ‘birlikte’lik çok ağır bir yara aldı.
Milas Kent Konseyi ‘ağır yaralandı’.
Bunun olumsuz etkilerini önümüzdeki süreçte giderek daha çok hissedeceğiz. Çok yazık.
Milas özelinde bugün, gerçek anlamda katılımcı-demokratik yerel yönetim hedefine düne göre bir hayli uzaklaştığımızı düşünüyorum. …” diye yazmıştım.
Önceki gün, Milas Kent Konseyi önceki Başkanı Çağlayan Üçpınar’dan gelen bir açıklamayı siz sevgili okur-yazarlarımla paylaşmadan önce bu yazımdan kısa bir bölümü aktarmak istedim. Arzu edenleriniz https://milasbakis.com/2022/06/01/uzgunum/ adresinde yazımın tamamını okuyabilirler. Hatta https://milasbakis.com/2022/05/19/milas-kent-konseyi-olaganustu-genel-kurulu-secimli-olmamali/ adresindeki 19 Mayıs 2022 tarihli “Milas Kent Konseyi olağanüstü genel kurulu ‘seçimli’ olmamalı …” başlıklı yazıma da uğrayabilirler …
Sayın Üçpınar, “YASAL Milas Kent Konseyi Yönetimi” imzasıyla 31 Mayıs 2022 tarihli Milas Kent Konseyi olağanüstü genel kurulu ile ilgili olarak -tavsiye etmememe rağmen haklı olduğunu da kabul ettiğim nedenlerle- başlattıkları hukukî süreçte gelinen noktada “Milas Kent Konseyi’nin seçilmiş yürütme kurulunda yapılan darbeye karşı başlattığımız hukuk mücadelesini kazandık” sözleriyle başlayan şu açıklamayı yaptı:
“Kent Konseyi’ni seçilmiş gerçek yürütmesine teslim etmek zorunda kalacaklardır”
“Ne yetkisiz genel sekreterin aldığı usulsüz genel kurul kararına itiraz ederken, ne usulsüz toplanan genel kurulda alınan hukuk dışı seçim kararına yaptığımız itiraz, divanı oluşturan hukukçu arkadaşlarımız tarafından yok sayılıp seçim yapılırken, ne idarî mahkemeye ve istinaf mahkemesine yaptığımız yürütmeyi durdurma itirazları reddedilirken yargıya güvenimizi hiç kaybetmedik.
Sonunda 5 Aralık günü Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde yapılan duruşmada Milas Belediyesi’nin “Kent Konseylerinin tüzel kişiliği yoktur. Dolayısıyla idarenin uygulamalarına itiraz etme, aleyhine dava açma yetkisi yoktur. Bu nedenle dava reddedilmelidir” savunmasına, var olan kent konseyleri yönetmeliğini ve hukuktaki normlar hiyerarşisini hatırlatarak yanıt verdik. Tüzel kişiliğin olmamasının yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasına engel olamayacağını, bu düşüncenin demokrasinin temeline dinamit koyacağını söyledik.
Sonucun yazılı olarak bildirileceği söylendi. Ve dün (14.12.2022) elektronik ortamda avukatımıza ulaşan mahkeme ilamında gördük ki, Milas Belediyesi’nin yaptığı uygulamanın hukuksuz olduğuna hükmedildi.
Eminiz ki; “Biz bu hukuksuzluğu yaparız, siz de gidip mahkemede hakkınızı ararsınız” diyenler, Doğruyu ısrarla savunan insanlara “troller” diyerek medya gücünü insafsızca kullananlar, Milas Kent Konseyi’nin başardığı “Zeytin Mitingi”ni görmezden gelip yok sayanlar, Milaslıların sivil inisiyatiflerle geliştirdiği savunmalar ve haklı direnişlerde halkın yanında yer almayan tercihleri nedeniyle yaşanan protestoları Kent Konseyi’ne ihale edip ucuz çıkış yolları arayanlar, Bizlerle birlikte çalışıyor gibi görünüp fırsatını bulduğunda boşaltılan koltuklara kurulanlar, Yargının kararını uygulamaktan kaçınarak, görünen yanlışın bir kez daha “yanlış” olduğunun tespit edilmesini bile isteye kararı üst mahkemeye taşıyacaklardır.
İlk günden beri mızrağın çuvala sığmadığı bir olguda çıkar gözeterek yanlışın yanında durmayı seçenler bir kez daha doğrunun duvarına çarpacaklar, Kent Konseyi’ni seçilmiş gerçek yürütmesine teslim etmek zorunda kalacaklardır.”
Yeni yıla doğru …
2022 bitiyor, yeni yıla doğru ‘geri sayım’ sürüyor. 2023’le birlikte başlayacak olan ‘ileri sayım günlerinde’ sevgili ülkemiz için, onu tarih içinde ille de ilerilere taşıyabilmek adına yapmamız gereken, yapabileceğimiz o kadar çok şey var ki … Yaşadığımız günlerde bunların ipuçları belirginleşmeye, olanakları artmaya, sancıları hissedilmeye başlandı bile … 2022’nin tam da burasında ülkemizde demokrasi mücadelesinde ‘Saraçhane Etkisi’ne dikkat çekerek “İmamoğlu Davası” ile ilgili tarihe not düşmesem olmaz.
Ben de, 14 Aralık 2022 tarihinde İstanbul Kartal’daki Anadolu Adliyesi’nde 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilmiş olan 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve ‘siyasi yasak’ kararlarının sevgili ülkemizin tarih içindeki yolculuğu bakımından şu çok önemli tabloyu ortaya çıkardığını düşünenlerdenim:
Bu ayın sonunda bitecek olan sadece ‘1 yıl’ değil ‘20 yıllık bir dönem’ olacak! Dolayısıyla 2023 yılında, sevgili ülkemiz için her şeyin çok güzel olacağına ilişkin umutları arttıran gelişmeler yaşanacak …