BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Davos, İsviçre’nin doğusunda bir kasaba. Denizden bin 560 metre yüksekteki bu yerleşmenin adını biz küresel sermayenin buluşma noktası olarak duyuyoruz yıllardır. ‘Dünya Ekonomik Forumu’ tabelası altındaki bu buluşmaların yanısıra kasaba bir dizi protesto etkinliğine de sahne oluyor.
Bu yılki protestolardan biri de ilçemiz Milas’ta ağır çevre sorunlarıyla anılan İkizköy-Akbelen Ormanı ile ilgili olarak İkizköy Çevre Komitesi tarafından düzenlendi ve #wef23 #davos2023 @wef @davos @limakenerji https://drive.google.com/drive/u/0/folders/1Y_d21YO1xJJ-k6ViGjlfwjKLb_hru9wS üzerinden bir basın bülteni duyurusu ve twit etkinliği olarak gerçekleştirildi. Böylece Milas, Davos’taki protesto etkinliklerinin bir bileşeni durumuna gelmiş oldu.
Bugünkü buluşmamızda önce bu protesto etkinliği kapsamındaki açıklamaya yer vermek istedim. Bunun yanında ayrıca bizzat Davos’a gidip fosil yakıt şirketlerinin yönetici-temsilcilerine hitaben kaleme aldıkları, “Her türlü yeni petrol, doğal gaz veya kömür çıkarma projelerini durdurun ihtarnamesi”ni kamuoyuna duyuran, Uganda’dan Vanessa, İsveç’ten Greta, Ekvador’dan Helena ve Almanya’dan Luisa’yı sayfamda konuk edeceğim.
‘İkizköy Çevre Komitesi’nin basın bülteni
İkizköy Çevre Komitesi’nin basın açıklamasından öğrendiğimize göre bu yılki Davos Zirvesi’nde, 19 Ocak Perşembe günü, pek çok büyük şirket temsilcisinin yanı sıra ilçemizde Yeniköy ve Kemerköy termik santralları ve kömür ocaklarının da işletmecisi olan LİMAK Şirketler Grubunun Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir de “Çeşitliliğin Coğrafyası” başlıklı bir konuşma yapmış.
İkizköy Çevre Komitesi, Davos’un bu yıl parlak ekonomik analizlerden çok, en sıcak Ocak ayını yaşıyor olması, yağmayan kar ve kayak turizmindeki düşüşle, yani iklim değişikliği ile manşetlere girdiğine dikkat çekerek, “Bu gündeme LİMAK’ın çeşitlilik ve kapsayıcılık adına yaptıklarından birkaç örnek de biz vererek Sayın Ebru Özdemir’in bu önemli konuşmasına katkıda bulunmak, birkaç soru sormak istedik” diyerek tepki gösterip şu kayda değer soruları yöneltmiş:
‘İklim Krizi’
LİMAK’ın sahibi olduğu Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri bugüne kadar atmosfere 254 milyon ton karbon saldı. Şirketin planladığı gibi işletmede kalırlarsa toplam karbon salımları 465 milyon tona çıkacak. Akbelen Ormanı yok edilirse 9 milyon ton karbon eşdeğeri yutak alanı bir daha rehabilite edilemeyecek şekilde ortadan kaldırılacak. Bu ve benzeri kömür santralleri çalıştırılmaya devam ederse, Davos bir daha asla eski Davos olamayacak! Ebru Hanımın iklim krizi sorununu LİMAK’ın termik santral ve kömür madenlerinden oluşan enerji portföyünde nasıl “kapsadığını” merak ediyoruz.
‘Biyoçeşitlilik’
İkizköy’ün LİMAK kömür madeni işletmesi ile tehlike altına giren önemli bir biyoçeşitliliği var. Akbelen Ormanı’nda Uluslararası Doğa Koruma Birliği IUCN tarafından nesli tükenmekte olduğu için kırmızı listeye alınmış olan çok sayıda kuş türü var. Ebru Özdemir’in şu an Davos’ta anlattığı LİMAK’ın “çeşitlilik ve kapsayıcılık” politikalarına maskeli ötleğen, karabaşlı ötleğen, kızılgerdan, büyük baştankara nasıl dahil ediliyor bilmek istiyoruz. Ya da Akbelen Ormanı ile birlikte yok olacak, aslında korumada öncelikli bir bitki olan kandil kökü (Cyclamen hederifolium Aiton – VU) ve 10 endemik bitki türünü çeşitlilik politikalarına nasıl dahil ettiklerini de duymak istiyoruz.
‘Yerel Çeşitlilik ve Kapsayıcılık’
İkizköy’ün Işıkdere mahallesi ve tarım arazileri 2017’de kamulaştırılarak LİMAK’a kömür madeni işletsin diye devredildikten sonra 20 bin zeytin ağacı yok edildi. Şimdi kömür madeni genişlesin diye 45 bin zeytin ağacı daha tehlikede.
Zeytin, İkizköy’ün, Milas’ın, Anadolu’nun en önemli, biyoçeşitlilik açısından çok zengin ekosistemlerinden biri, çok önemli bir ekonomik değeridir. LİMAK, maden işletecek diye sadece İkizköy ve çevresinde yüzlerce aile, zeytinsiz, işsiz, geleceksiz kalacak. LİMAK zenginleşirken, maden ve termik santral işlettiği İkizköy ve çevresinde yöre halkı fakirleşecek. Bu mülksüzleştirme ve yoksullaştırma hamlesinin LİMAK’ın kapsayıcılık politikaları doğrultusunda nasıl ele alınacağını sormak istiyoruz.
‘Ekonomik Kapsayıcılık’
Ebru Özdemir ve LİMAK yöneticileri her fırsatta kapsayıcılık öyküsü olarak İkizköy’de (aslında yok ettikleri) arkeolojik kazı alanında İkizköylü kadınları çalıştırdıklarını anlatıyor ve övünüyor. Ama bu işin sürekli bir iş olmadığından; her yılın Aralık ayı başında işçilerin işten çıkarılıp sonraki yılın Ocak ayında yeniden işe alındıklarından, böylece çalışanların sosyal güvenlik ve tazminat haklarının gasp edildiğinden bahsetmiyor.
Kazıda çalışan İkizköylülerin sırf Akbelen Ormanını savundukları için, bu lütuf gibi sunulan kazı işinden çıkarılmaları ise hiçbir şekilde konu edilmiyor. Yaşamı savundukları için işsiz bırakılan İkizköylüleri, LİMAK’ın sınırsız zenginleşmesinin içinde “kapsamayı” düşünüp düşünmediklerini Ebru Özdemir’e sormak istiyoruz.
Sayın Özdemir’e bir de önerimiz var:
Siz İkizköy’ü termik santral ve kömür madeni çalışmalarınızda “kapsamak”tan vazgeçin. Böylece doğanın ve yüzlerce yıllık kültürün “çeşitliliği” bütün görkemi ve yaşamsallığı ile var olmaya devam etsin.
Milas ile Davos arasında ‘Yetti Gari!’ Köprüsü …
Bu yılki Davos’un gündemini protesto edenler arasında dünyanın tanıdığı genç isimler de vardı. Onlar, bizzat Davos’a gidip fosil yakıt şirketlerinin yönetici-temsilcilerine hitaben kaleme alınan “Yeni Petrol ve Gaz Projelerini Durdurun İhtarnamesi”ni kamuoyuna “Yetti artık!” haykırışıyla duyurdular.
Bu haykırış, ilçemizde kömür madeni için zeytinliklerimizin, ormanlarımızın yok edilmesine karşı direnen Milaslıların taleplerini de içeriyor, mücadelesine yeni bir boyut ve anlam kazandırıyor.
Dolayısıyla Milas, bu yıl Davos’taki protesto eylem ve etkinliklerinin başta gelen paydaşlarından biri oldu. Çok farkedilmemiş olsa da Milas ile Davos arasında bir ‘Yetti Gâri Köprüsü!” kurulmuş oldu.
Yaygın ‘Bıkkınlık halleri’ …
Anlaşılan o ki, en genel anlamda sevgili dünyamız üzerinde ‘bıkkınlık halleri’ yaygınlaşıyor, yükseliyor …
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinin “azıcık” öne alınıp 14 Mayıs 2023’te yapılacağına ilişkin ‘kararını’, 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti’nin “Yeter Arttık, Söz Milletin!” sloganını öne çıkararak açıklaması sonrasında bu slogan ülkemizde sıkça tekrarlanır oldu. Dolayısıyla sevgili ülkemizde 21 yıllık iktidarın bile, seçimlerde “Yeter artık!” diyeceğini açıklamasına, yani bir bakıma kendi kendisine muhaliflik edecekmiş gibi olmasına bakılırsa, durumumuzun gerçekten çok vahim olduğu bu vesileyle bir kez daha farkedilmiş olmalı …
Neyse, ben yine Milas ile Davos arasındaki “Yetti Gâri” paydaşlığına dönerek sürdürüyor ve dünyaya: “Doğu Afrika’da ileri açlığın eşiğindeki milyonlardan Amazon yağmur ormanlarının hızla yok olmasına kadar dünyanın dört bir yanında yaşanan iklim tahribatı karşısında umudu canlı tutmak son derece zor hale geliyor. Ama bizim umudumuz insanlarda; bir araya gelerek şirketlerden ve siyasi liderlerden eyleme geçmelerini talep etmeye kararlı olan milyonlarca yürekte. Artık bu CEO’ları uyarmanın vakti geldi, onlara 2023 yılının hesap verebilirlikte bir dönüm noktası olacağını gösterelim. Birlikte başarabiliriz. Sevgilerimizle” diyerek seslenen Uganda’dan Vanessa, İsveç’ten Greta, Ekvador’dan Helena ve Almanya’dan Luisa’ya bırakıyorum sözü …
‘Dur ve Vazgeç İhtarnamesi’
“Bu ‘Dur ve Vazgeç İhtarnamesi’ sizden her türlü yeni petrol, doğal gaz veya kömür çıkarma sahaları açmaya derhal son vermenizi ve hepimizin acilen ihtiyaç duyduğu temiz enerjiye geçişi engellemekten vazgeçmenizi talep etmektedir.
Petrol Devlerinin yaptıklarını biliyoruz:
Fosil yakıtların yıkıcı iklim değişikliğine yol açtığını onlarca yıldır BİLİYORDUNUZ.
İklim değişikliği hakkındaki bilimsel gerçekleri ve riskleri çarpıtarak halkı YANILTTINIZ.
Siyasetçileri, akıllarını karıştıran ve bu yüzden temiz enerjiye geçişi geciktiren yanlış bilgilerle KANDIRDINIZ.
Hepimizin temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama hakkını, sizlerin özen yükümlülüğünü ve yerli halkların haklarını doğrudan ihlal eden bu icraatlarınızı derhal sonlandırmalısınız.
Sizi, eğer derhal gereğini yapmazsanız dünyanın dört bir yanındaki vatandaşların sizden hesap sormak için her türlü yasal girişimde bulunacağı konusunda uyarıyoruz. Bu esnada sokaklarda kitleler halinde protesto eylemlerinize devam edeceğiz.”