‘Milas Belediyesi Sanat-Edebiyat Günleri’nin 14’üncüsü olan “İki Zamanın Politikacısı Halil Menteşe Sempozyumu’nda konuşan Dr. Osman Özarslan, Osmanlı’nın son döneminde Dahiliye, Hariciye ve Adliye nazırlıklarının yanı sıra üç dönem Meclis-i Mebusan Reisliği, Cumhuriyet’in ilk yıllarında da İzmir Milletvekilliği yapmış önemli bir siyasetçi olan Halil Menteşe’yi şöyle değerlendirdi:
“Gölgede kalmış bir insandır, ancak bunu tercih etmiştir”
A. Kemal KAŞKAR –
Önceden 22 ve 23 Eylül tarihlerinde düzenleneceği bildirilen ‘Milas Belediyesi Sanat-Edebiyat Günleri’nin 14’üncüsü: “İki Zamanın Politikacısı Halil Menteşe Sempozyumu”, 22 Eylül Cuma günü etkinliğe katılımın ‘yok’ denecek kadar az olması yüzünden 23 Eylül Cumartesi günü yapılabildi.
Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Muğla eski Milletvekilleri Suat Özcan ve Tolga Çandar, Milas Belediyesi Meclis Üyesi Cemil Zeybek, ADD Milas Şube Başkanı Veysel Özalp, Tüm Emekli Sen Milas Temsilcisi Mustafa Ali Demirci, Muğla SKÜ Milas MYO’ndan bazı öğretim üyeleri, bazı Muhtarlar ile bazı Belediye yönetici ve çalışanlarının da aralarında bulunduğu bir topluluk tarafından izlenen sempozyum, 23 Eylül Cumartesi günü saat 20’de Belediye Toplantı ve Düğün Salonu’nda, Ertuğrul Meşe’nin sunuşuyla Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.
Milaslılar bu çalışmaları önemsemeli, sahip çıkmalı …
Halim Şafak Şanlıdağ başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ederek sözlerine başlayan Tokat, ‘Milas Belediyesi Sanat-Edebiyat Günleri’nin iki açıdan önemli olduğuna dikkat çekerek, “Birincisi Milas halkının, kendisini yetiştirmiş, temsil etmiş olan hemşerilerine vefa borcunu ödemesi, ikincisi ise önemli bir arşiv, değerli bir külliyat oluşturulmasıdır” dedi ve Milaslıların bu çalışmaları önemsemesi ve sahip çıkması çağrısı yaptı.
Halil Menteşe ismini duymayan Milaslı olmadığını ama bunun yetmeyeceğini, Halil Bey’in, Osmanlı’nın son ve Cumhuriyetimizin ilk dönemlerinde öne çıkan etkili siyasetçilerden biri olarak tarihî bir şahsiyet olduğunu belirten Başkan Tokat, “Bu salonda yapılacak tartışmalar kadar önemli olan bir şey de bu çalışmaların kitaplaştırılarak kalıcı hale getirilmesidir. Dün salonda, konuşmacılar ve bizim dışımızda neredeyse kimse yoktu” diyerek halkımızın bu gibi etkinliklere ilgi göstermesi çağrısını yineleyip “Emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyorum. Salondaki tüm katılımcılara teşekkür ediyorum. Sempozyumumuzun başarılı geçmesini diliyorum” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Sempozyum başlıyor
Sempozyumun kolaylaştırıcısı olarak Ertuğrul Meşe, bu yıla dek Milaslı sanatçılar, şairler, ressamlarla ilgili sempozyum çalışmaları yapıldığına, bu yıl 14’üncüsü yapılan sempozyumun, bir siyasetçiyi konu alması bakımından bir ‘ilk’ olduğuna dikkat çekerek, katılımcılar Halim Şafak Şanlıdağ, Barış Özkul, Abidin Çevik, Balca Arda, Barış Celep ve Osman Özarslan’ı sahneye davet etti.
Halim Şafak Şanlıdağ (Şair Eleştirmen) / Tarihte ‘eşraf’ın rolü ve önemi …
Sözlerine, yıllar içinde sempozyumların hazırlık süreçlerine değinerek başlayan Şanlıdağ, “Sayın Başkanımızın ısrarları ile bugüne kadar geldi bu çalışma. Sayın Başkan özgürlüğümüze ve özgünlüğümüze hiç müdahale etmedi. Bu bakımdan başta kendisine ve emeği geçen belediye çalışanları ile siz katılımcılara teşekkür ediyorum” dedi ve “Politika ve yerel/ulusal katında Milas ve Milaslılar” başlıklı sunumunda sözlerini özetle şöyle sürdürdü:
“Geçmişte, İstanbul gibi birkaç yerin dışında her yer kasabadır. Eşraf ise kasabalarda bir iktidar biçimidir. Merkezi iktidarla ilişki kuran ilk güçtür eşraf. Milas’ta eşraf denince akla Menteşeler, Akarcalar, Buldanlılar gelir. O yıllarda yerel iktidar onlardadır, dolayısıyla siyasal güç onlardadır, ekonomik güç onlardadır. Son 30-40 yıla baktığımızda eşraf etkisini yitiriyor, güç kaybına uğruyorlar. Örneğin Karacahisar’dan Belediye Başkanı, Milletvekili, Dörttepe’den milletvekili çıkabiliyor artık. Milas’ta yerli-öteki tartışması hiçbir zaman olmuyor. Bana göre, Halil Menteşe’nin burada oluşturulmuş ‘birlikte yaşama kültürü’ne katkısı var. Birçok yanlış siyasi tercih ve politikaları benimsemiş ve uygulamış olsa da kendisini sevgiyle ve saygıyla anmak gerekir.”
Barış Özkul (Yazar Çevirmen) / Halil Menteşe aksiyon değil ‘düşünce adamı’ olmuştur …
Sözlerine, “Milaslı olduğumu unutmuştum, Halim sayesinde hatırladım. Böylesi entelektüel etkinlikler için Başkan’a teşekkür ediyorum” diyerek başlayan Barış Özkul, “Halil Menteşe: Milaslı bir İttihatçı’nın portresi” başlıklı sunumunda daha sonra özetle şunları söyledi:
“İttihatçılar bir yandan Abdülhamit karşıtı aydın bir kadrodur ve bir yandan da Enver-Talat-Cemal paşalar gibi aksiyon adamlarıdırlar. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin dördüncü ismi olan Halil Menteşe ise aksiyon değil ‘düşünce adamı’ olmuştur. Osmanlı’nın son dönemlerinin sonrasında Cumhuriyetin ilk yıllarında da 1931 ile 1946 yılları arasında Bağımsız İzmir Milletvekili’dir Menteşe. Halil Bey, Milas’ta portakal ekimini başlatan biridir de. Milas’taki Yahudi mahallesinden, Rum arkadaşlarından söz eder. Dağdaki eşkıya ile de irtibatı vardır. 30 yıllık istibdat rejiminin ardından 1908 İkinci Meşrutiyet, İttihatçılar için, Atatürkçüler için Cumhuriyet ne ise o kadar önemli bir tarihsel gelişmedir. 1908’de ikinci meşrutiyet ilan edildiğinde Milas’tadır ve meydanda zeybek oynadığı söylenir. … Basın özgürlüğünden, hukukun üstünlüğünden söz ediyoruz, ki bugün bile bu konulardaki durumumuz biliniyor. Halil Bey’in, ciddiye alınması gereken reform önerileri var. Ölümünden 80 yıl sonra onun hakkında böyle şeyler söyleyebiliyor olmamız önemli. 1915 yılında Mustafa Kemal’i Hariciye Nazırı olarak ağırlar ve sonrasında Mustafa Kemal’i, orduyu eleştiren sözleri nedeniyle Erkan-ı Harbiye’ye şikayet eder. Ama son derece nazik bir insandır ve bu gibi iyi özellikleri dolayısıyla Mustafa Kemal’in kendisine pek kızmadığını anlıyoruz. Yoksa Cumhuriyet’in ilk yıllarında başka şeyler yaşanabilirdi …”
Dr. Balca Arda (Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi) / Çok farklı bir şahsiyet …
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Balca Arda ise “Bir siyasetçi ne yapar? Halil Menteşe örneği üzerinden Türkiye modernleşme tarihi okuması” başlıklı sunumunu yaptı.
Sözlerine “Bir siyasetçi ne yapar?” sorusu ile başlayan Arda, Halil Menteşe’nin “çok farklı bir şahsiyet!” olduğuna dikkat çekti. Daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tarih içinde modernleşme yolculuğumuzdaki yerine değinen ve Halil Menteşe’nin cemiyetin diğer önderlerinden farklı olarak ‘profesyonel siyasetçi’liğe daha uygun bir profil çizdiğini belirten Arda, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sanki Menteşe için hayat siyasetle başlıyor. Tüm bunların temelinde Menteşe için siyaset kişisel şahsi menfaat değil bir vatan ve vatan için tanımlanan bir iyi yol için hizmet etmek olduğunu söylemek mümkün. Bu nedenle de kendisi farklı iktidarlar ve sistemler dönemecinde bir siyasetçi olarak görev almayı özenle sürdürebiliyor.”
Dr. Abidin Çevik (Kocaeli Üniversitesi Öğretim Görevlisi) / Birinciler, uzlaşmacı karakterlerle çalışmayı sever …
“Halil Menteşe’nin hayatı ve siyasi faaliyetleri” başlıklı yüksek lisans tezi çalışmasının başlangıcı anlamında “Halil Menteşe ile tanışması”nı 2009 yılına tarihleyen Abidin Çevik, “Enver, Talat ve Cemal paşalardan ibaret bir İttihat ve Terakki Cemiyeti algısı olduğu”na ve aynı dönemde “Dahiliye, Hariciye ve Adliye Nazırlıkları”nda (bakanlık) bulunmuş ayrıca üç dönem Meclis-i Mebusan Reisliği yapmış önemli bir İttihatçı siyasi figür olarak Halil Menteşe’nin adının sıklıkla duyulmadığına dikkat çekip, O’nun, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin en sancılı döneminde ön plana çıkmış isimlerin yanında aktif rol üstlenmiş fakat günümüzde pek tanınmayan tarihî bir şahsiyet olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasını özetle şöyle sürdürdü:
“Hukuk’tan önce Ziraat Mektebi hayatı var aslında. Bırakıyor ama ziraata yatkınlığı buradan geliyor. İkinci meşrutiyetin ilanının Milas’ta duyulması sonrasında kasaba meydanında zeybek oynadığı bilgisine ek olarak, aralarında imamların ve papazların da olduğu bir grup zeybek oynuyor. Halil Menteşe’de bir ‘şeytan tüyü’ var diyebiliriz, enterasan bir cazibesi var. Uzlaşmacı, ılımlı bir kişi. Bilinen bir şeydir: Birinciler, uzlaşmacı karakterlerle çalışmayı severler.”
Çevik, “Esaretten hürriyete: Halil Bey’in Malta Adası sürgün günleri” başlıklı sunumunda daha sonra şunları söyledi:
“1. Dünya Savaşı şartlarında İstanbul’un İngilizler tarafından işgali sonrası, İstanbul’da, halk arasında sert mizacıyla tanınan müdürü Bekir Ağa’nın adıyla ‘Bekir Ağa Bölüğü’ olarak anılan hapishaneye atılır. (10 Mart 1919) Orada bir süre kaldıktan sonra Sinop’a götürülme planı var ama İngilizleri tedirgin eder ve Malta’ya sürgüne gönderilir O da. Ancak Malta’ya varmazdan önce, bilinmeyen neden/nedenlerle 12 kişilik bir grup olarak 4 ay Mondros’ta tutulup sonra Malta’ya götürülürler. Halil Menteşe, orada da Hariciye nazırlığını sürdürür adeta. İngiliz yetkililerle sürgünler arasındaki iletişimi kurar. Şişmanlığı ile o dönem siyasetçi karikatürlerine esin kaynağı olur. Neşeli ve iyi kalpli bir kişilik olarak ve belki de bu özelliklerinin de katkısıyla sorun çözücülüğü dikkat çeker. 1921’de 2760 nolu sürgün olarak İngiliz esirlerle takas edilenler arasındadır. 1931’de Bağımsız İzmir Milletvekili seçilene kadar Milas’ta yaşar. Osmanlı’nın son ve Cumhuriyet’in ilk yılları arasındaki geçiş sürecinde çok önemli bir isimdir Halil Bey. Yumuşak huyluluğu ve sakinliğiyle yeni rejimde de kendisine siyasal alanda yer bulabilmiş bir isimdir.”
Dr. Osman Özarslan (Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi) / Gece büyüyen sarmaşıklar gibi …
Sözlerine Halil Menteşe’nin ‘şişmanlığı’ndan hareketle yapılan çıkarsamalarla ilgili ‘o dönemin ruhu’nu yansıtan açıklamalarla başlayan Dr. Özarslan, 2. Meşrutiyet ve 2. Dünya Savaşı arası dönemde “tip/beden-yüz özellikleri” üzerinden karakter ve giderek ‘ırk’ tasnifinin, giderek bir tür ideoloji haline getirilecek şekilde yaygın olduğunu, Öjenizm olarak bir tür ‘bilim’miş gibi de sunulabilen ve dünyamızın çok tehlikeli sonuçlarını yaşadığı ve halen de yaşamakta olduğu bu etik dışı bakış ekseninin, bir tür toplum-insan çözümlemesi unsuru olarak o dönemde çok yaygın şekilde kullanıldığını, insanların tiplerine, beden özelliklerine göre tanımlanmaları, kategorize edilmeleri uygulamasından Halil Menteşe’nin de, özellikle şişmanlığı üzerinden ve esasen ‘pozitif nitelemelerle’ payını fazlasıyla aldığını belirtti.
Dr. Osman Özarslan, konuşmasının devamında Halil Menteşe için, “Gölgede kalmış bir insandır, ancak bunu tercih etmiştir. Gece büyüyen sarmaşıklar gibidir. Osmanlı İmparatorluğu denince akla önce ‘ordu-asker’ gelir. Ancak Osmanlı’nın müzakereci, diplomasi geleneği de güçlüdür. İşte Halil Bey, Osmanlı’da müzakereci geleneği sürdüren önemli bir aktördür. Bunun ötesinde, dinimizde de olduğu bilinen meşveret kültürü, yani danışma kültürü içinde durmaktadır. Meşveret kurumunun oluşmasına özel öncelik ve önem verir, bu yönde ‘Kanun-i Esasi’ düzeyinde yasal düzenlemeler önerir, Meclis kültürünü her şart altında savunur. Halil Menteşe, Osmanlı’da entelektüel yaşamı yeşerten münevverlerdendir.
İttihat ve Terakki Cemiyeti, özellikle 23 Ocak 1913 Bab-ı Âli baskınından sonra paşalar triosuna dönüşmüş, Enver, Talat ve Cemal paşalarla anılır olmuştur. Halil Menteşe ise, bunun dışında bir İttihat ve Terakki’yi temsil eder. Halil Bey, bugün bile meclislerde böyle figürlerin yokluğunu hissettiğimiz bazı yeteneklere sahip önemli bir siyasetçidir” dedi.
Dr. Barış Celep (Giresun Üniversitesi Öğretim Üyesi) / Kooperatife evet, toprak reformuna hayır!
Sempozyumdaki bir diğer konuşmacı olan Barış Celep, Halil Menteşe’nin kooperatifçilik ve toprak reformu alanlarındaki siyasi tavırlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Halil Menteşe’nin Kooperatifçiliğe ve Toprak Reformuna dair görüşleri” başlıklı sunumunda, Menteşe’nin 1898 ile 1908 yılları arasında başta zeytincilik olmak üzere tarımla uğraştığını, dolayısıyla bir ayağının siyasette bir ayağının ise tarımsal üretimde olduğunu dile getirerek, 1908’le birlikte ‘milli iktisat hamlesi’ kapsamında kooperatiflerin kurulmasının teşvik edildiğini, Halil Menteşe’nin de bu tercih yönünde ciddi destekler verdiğini, o dönemde de uluslararası sermayedarlar-sermaye grupları karşısında çiftçinin korunmasının önem taşıdığını dile getiren Dr. Celep, “1914 yılında Aydınlı incir üreticileri kendisinden, Ziraat Bankası’ndan uygun koşullarda kredi temini konusunda yardım-destek isterler. Bu sayede İzmir’de Levantenlerin kurdukları şirkete karşı koyabilecekleri yönünde talepte bulunurlar. Bunun üzerine Halil Menteşe, ‘kredi adımının eksik olacağı’nı, esas adımın ‘kooperatif kurmak’ olduğunu söyler” dedi.
Böylece Halil Bey’in, Milli Aydın Bankası ile TARİŞ’in kuruluşuna giden yolda da katkısının olduğuna dikkat çekmiş oldu.
Toprak reformu konusunda ise İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin toprak ağaları ile ittifak yapmayı tercih ettiğini, özelde Halil Menteşe’nin -elbette bir toprak ağası olarak- ilk etapta bu konuda herhangi bir açıklamasını görmediğimizi ancak sonra sonra reforma karşı duruşuyla dikkat çektiğini belirten Dr. Barış Celep, “1937’de yeniden toprak reformu adımı atılmaya çalışılırken, o dönem yapılan ‘kamulaştırma’ düzenlemesi devletin elini güçlendiriyor. O dönemde Menteşe, ‘anti-komünist’, ‘liberal’ ve ‘dinsel’ eksenli bir söylemle toprak reformuna doğrudan karşı çıkar ve ‘sınıfsal kimliği’nin gereğini yerine getirir. Atatürk’ün vefatı ve sonrasında 2. Dünya Savaşı yılları, konuyu gündemden düşürür. 1945 yılında bir kez daha gündeme geldiğinde Meclis’te oluşturulan komisyonun üyeleri Emin Sazak, Cavit Oral, Adnan Menderes ve Halil Menteşe, hepsi bölgelerinin toprak ağalarıdır. Bu dönemde Menteşe, CHP ile ‘gemileri yakacak’ derecede reforma karşı çıkar” dedi ve Halil Menteşe’nin ayrıca bir başka İzmir Milletvekili olan Hüsnü Kitapçı ile birlikte “devletçilik politikalarına tümden karşı çıktıkları”nı da sözlerine ekledi.
Sempozyum sona eriyor
Sunumların ardından Ertuğrul Meşe, Halil Menteşe’nin “Siyasi ihtiras, insanı tahakkümü altına aldı mı bütün havasını bozar. Kafa başka türlü düşünmeye, his bir başka türlü duymaya, gözler başka türlü görmeye başlar. Vatanperver, vatan haini oluverir. Bundan korunabilen politikacılar bahtiyar insanlardır. Hamdolsun ben, onlardan biriyim” sözleriyle oturumu kapattı.
Plaketler verildi
Ve sempozyum, Muğla eski milletvekilleri Suat Özcan, Tolga Çandar ve Milas Belediyesi Meclis Üyesi Cemil Zeybek tarafından konuşmacılara teşekkür plaketlerinin verilmesiyle sona erdi.