Kuyucaklı Yusuf
Sabahattin Ali / Roman / Yapı Kredi Yayınları / 79. Baskı: Ocak 2018 / 222 sayfa
Sabahattin Ali, Edirne’nin Gümülcine Sancağına bağlı Eğridere kazasında 25 Şubat 1907’de dünyaya geldi. Babasının mesleğinden dolayı sürekli taşınan Sabahattin Ali, ilköğretimini ülkenin çeşitli yerlerinde tamamladı. Edremit’te yaşadıkları süre boyunca, ailesiyle beraber Yunan işgalinden dolayı maddi-manevi zor zamanlar geçirdi. Sonraları Sabahattin Ali, Balıkesir Muallim Mektebi’ne parasız ve yatılı olarak başladı. Arkadaşları ile okul gazetesi çıkaran Sabahattin Ali için bu senelerin önemi çok büyüktür. Zamanla okulun düzeninden sıkıldığı ifade edilen Sabahattin Ali’nin başından çeşitli olaylar geçti ve bir olay sonrası okul yönetimi Sabahattin Ali’yi İstanbul’a nakletti.
1926 yılında İstanbul’daki okuluna yerleşen Sabahattin Ali’nin öğretmenlerinden biri Ali Canip Yöntem’dir. Sabahattin Ali’deki cevheri fark eden Yöntem’in yardımıyla, şiirleri, öyküleri ve denemeleri pek çok önemli dergide yayımlanmaya başlandı. Babasının hayatını kaybettiği sene okuldan mezun olan Sabahattin Ali, Yozgat Merkez Cumhuriyet Okulu’na tayin edildi. Ailesi, Yozgat’a yerleşti. Yozgat’ta kaldığı dönemde Anadolu insanını gözlemleme fırsatı bulan Sabahattin Ali, sonra bu gözlemlerini eserlerinde kullandı.
Almanya’da iki yıl eğitim aldıktan sonra Türkiye’ye dönen Sabahattin Ali, Aydın Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Burada, “komünizm propagandası yaptığı” iddiasıyla hakkında soruşturma açıldı. 1931’in mayıs ayında mahkeme için İstanbul’a sevk edildi, mahkeme tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Daha sonra soruşturmalar derinleştirildi ve kendisinin tutuklu yargılanmasına karar verildi. 9 Eylül 1931 tarihine kadar Aydın Hapishanesi’nde tutuklu kaldı. Serbest kaldıktan yirmi bir gün sonra ise Konya Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atandı. Bir toplantıda okuduğu şiir ile Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü gibi Türk devlet yöneticilerini yerdiği iddiasıyla 22 Aralık 1932 tarihinde tekrar tutuklandı, bir yıllık cezaya çarptırıldı. Fakat daha sonra davaya temyizde iki ay daha eklendi ve ceza on dört aya çıkarıldı.
1935 yılında Aliye Hanım ile evlendi, kızları Filiz Ali doğdu.
4 Aralık 1945 günü İstanbul’da çıkan komünizm karşıtı gösterilerde Sabahattin Ali’nin de faaliyet gösterdiği bazı kurumlara çeşitli saldırılar oldu. Yazdığı yazıları engellenen Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz ile siyasi mizah dergileri çıkarttı. Tek parti döneminde yazıları yayımlanmayan Sabahattin Ali hakkında birçok dava açıldı. Ülkeden gitmek istedi fakat pasaport talebi onaylanmadı. Bulgaristan’a kaçmaya karar verdi. 1948 yılı Mart ayındaki bu kaçışta Sabahattin Ali’ye rehberlik edecek Ali Ertekin eski bir subaydı ve silah çalmak suçundan ordudan ihraç edilmişti. Ali Ertekin’in Kırklareli Cumhuriyet Savcılığına verdiği ifadede, “Sabahattin Ali’nin kendisine sınırı geçtikten sonra Bulgaristan ve Rusya’da çalışmalar yaparak Türkiye’de komünist bir ihtilal çıkaracağını söylediğini ve konuşmalarından onun kötü bir insan olduğunu düşündüğü”nü söyledi. Nokta dergisindeki bir röportajında ise yol boyunca Sabahattin Ali’yle tartıştıklarını ifade etti. İlerleyen vakitlerde Ertekin, Sabahattin Ali’yi kitap okuduğu sırada elindeki bir sopayla kafasına defalarca vurarak öldürdü. Öldürmesine gerekçe olarak da “millî hislerini tahrik ettiği”ni öne sürdü. Ali Ertekin idam cezasıyla yargılanmasına rağmen dört yıla hüküm giydi, kısa bir süre sonra da serbest kaldı. Bu dönemlerde Sabahattin Ali’nin ölümü üzerine farklı spekülasyonlar yapıldı. Ölüm şekli ve ölüm yerine yönelik olarak da farklı iddialar mevcuttur. Ölümü hakkında hala cevaplanamayan sorular vardır.
Eserleri
Romanları- Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943)
Öyküleri- Değirmen (1935), Kağnı (1936), Ses (1937), Yeni Dünya (1943), Sırça Köşk (1947)
Şiirleri- Dağlar ve Rüzgâr (1934), Kurbağanın Serenadı (1937), Öteki Şiirler (1937)
Oyun- Esirler (1936)
Kuyucaklı Yusuf’un hikayesi …
Kaymakam Selahattin Bey bir cinayet davasına bakmak için Kuyucak köyüne gider. Cinayetin işlendiği eve girdiğinde maktullerin yataklarında yattığını ve odada küçük bir çocuğun olduğunu görür. Yusuf adındaki bu çocuk ile tanışır. Yusuf’un, daha önce gördüğü çocuklardan çok farklı olması Selahattin Bey’in ilgisini çeker. Erkek çocuğu olmayan Selahattin Bey, Yusuf’u evlat edinir. Selahattin Bey’in eşi Şahinde, bu çocuğu hiç istemez. Ancak sadece söylenmekle yetinir. Evin henüz bebek yaşta olan kızı Muazzez ise Yusuf’u çok sever. Hiçbir şeye ilgi göstermeyen Yusuf da Muazzez ile çok iyi anlaşır.
Yusuf’un yeni evinde Yusuf’un alıştığından çok daha farklı bir aile yaşamı vardır. Selahattin Bey Şahinde’nin dırdırlarını duymamak için geç saatlere kadar eve uğramazken, Şahinde de gün boyu misafirliklerde vakit geçirir. Yusuf ve Muazzez böyle bir ortamda büyür.
Kaymakam Selahattin Bey’in Edremit’e tayini çıkması ile Yusuf memleketi Kuyucak’tan çok uzaklara taşınır. Yusuf okula gitmeye başlasa da okumayı öğrendikten sonra okuldan ayrılmak için elinden geleni yapar ve başarılı da olur. Yeni taşındığı bu yerde çok fazla arkadaşlık kuramaz. Kasabanın çocukları da bu sessiz yabani çocuk ile pek yakınlaşmak istemez. Yusuf çocukluğu boyunca sadece birkaç arkadaş edinir. Yusuf en çok Ali ile vakit geçirir. Yaptıkları da Alilerin bakkalının önünde hiç konuşmadan oturmaktır. Aradan uzun zaman geçer ve Yusuf ve mahallenin diğer çocukları büyür.
Yusuf, Ali ve Muazzez bayram günü gezmek için dışarı çıkarlar. Bu gezi sırasında kasabanın zenginlerinden Hilmi Bey’in, serseri oğlu Şakir ile karşılaşırlar. Yusuf, sarhoş olan Şakir’in Muazzez’e sarkıntılık etmesi üzerine Şakir’e bir yumruk atar. Arkadaşlarının araya girmesi üzerine kavga daha fazla büyümeden son bulur. Ancak Şakir intikam almayı kafasına koyar.
İlk olarak Hacı Etem ve Hilmi Bey, Kaymakam Selahattin Bey’i kumar oynaması için ikna ederler. İlk başlarda kazanan Selahattin Bey, daha sonra kaybetmeye başlar ve Hilmi Bey’in verdiği borçlar ile kaybettiğini geri kazanmaya çalışır. Selahattin Bey, Hacı Etem ve Hilmi Bey’in tuzağına düşmüştür. Bütün gece oynadığı kumar ile 320 altın kaybeder. Kaybettiği 320 altını ise Hilmi Bey’den aldığı için Hilmi Bey’e borçludur. Ertesi günde Hacı Etem, kaymakamlık makamını ziyaret ederek Selahattin Bey’e senet imzalatır. Böylece Selahattin Bey’i kontrol edebilmeyi planlarlar.
Bir süre sonra Hilmi Bey’in evinden Selahattin Bey’in evine görücü gider ve Muazzez’e Şakir için talip olunur. Selahattin Bey, Şakir gibi bir serseriye kızını vermek istemese de Hilmi Bey’e olan borcu teklifi reddetmesini engellemektedir. Şahinde de zengin bir damadı olacağı için bu izdivacı destekler. Kasabanın önde gelenleri de Selahattin Bey’e izdivaç için ısrar eder. Selahattin Bey de Muazzez’i vermeyi düşünmeye başlar. Ancak bu durumu Yusuf bozar …