Kürşat Şahin YILDIRIMER / Uzman Sosyolog – Terapist
Çiftlerin genelde yaşadığı sorunların başında sağlıklı iletişim kuramamak gelmektedir…
Dolup taşma eş hakkındaki olumsuz düşüncelerden kaynaklandığından, bu tür insafsız yargılardan rahatsız olan eşlerin bunların doğrudan üstüne gitmesi yararlı olur.
‘’Buna daha fazla dayanamayacağım’’ ya da ‘’Bu tür bir davranışı hak etmiyorum’’ şeklindeki düşünceler masum-kurban veya haklı içerleme sloganlarıdır.
Bilişsel Terapist Aaron Beck’in belirtiği gibi, bu düşünceleri yakalamak ve onlara meydan okumak -bu yüzden sadece öfkeye kapılmak ya da incinmek yerine- çiftlerin kendilerini bu düşüncelerin kıskacından kurtarmaya başlamasını sağlar.
Bu da, böylesi düşüncelerin takip edilmesini, bunlara inanmanın zorunlu olmadığını kavramayı, zihni bunları sorgulayacak delil ve perspektiflere açarak bilinçli bir çaba harcamayı gerektirir.
Örneğin, o anın hareketi içinde ‘’benim ihtiyaçlarım onun umurunda değil; her zaman o kadar bencil ki’’ diye düşünen kadın, kocasının anlayışlı davranışlarını hatırlayarak bu düşünceyi sorgulayabilir.
Bu, aynı düşünceyi yeni bir çerçeveye oturtabilmesini sağlar:
‘’Biraz önce yaptığı düşüncesizce hareket beni öfkelendirse de, aslında zaman zaman bana önem verdiğini gösteriyor.’’
Bu ikinci yorum tarzı, değişim ve olumlu çözüm kapılarını açar; öncekiyse sadece öfke ve acıyı artırır.
‘Çiftlerin genelde yaşadığı sorunların başında sağlıklı iletişim kuramamak gelmektedir’ dedik.
Bu noktada biraz da ‘iletişim’ üzerine konuşmalı …
İletişim genel olarak insanlar arasındaki düşünce ve duygu alışverişi olarak ele alınmaktadır (Cüceloğlu, D.1993).
İletişimin amacı, alan ve veren arasında bilgi, düşünce ve tutum ortaklığı yaratmaktır (Açıkgöz, K.1994).
İletişim kurarken sözlü ve sözsüz davranışlarda bulunuruz.
“İLETİŞİM KURAMAMAK İMKÂNSIZDIR” kuralına göre, hepimiz her şekilde iletişim kuruyoruz.
Hitap şeklimiz, soru sormamız, karşımızdakini anlayabilme çabamız, karşımızdakine geribildirim vermemiz, olumlu ya da olumsuz sözler söylememiz SÖZEL DAVRANIŞLARIMIZI oluştururken; bedenimizin duruşu, mimiklerimiz, yüzümüzün ifadesi, el kol hareketlerimiz, koyduğumuz beden mesafesi, bakışlarımız vb, SÖZEL OLMAYAN DAVRANIŞLARIMIZI oluşturur.
Duygular sadece neyi isteyip istemediğimizi söylemez, aynı zamanda ilişkilerimizi de şekillendirir.
Evlilik söz konusu olduğunda ise sadece kendi duygularının farkında olmak yetmez. Evlilik iki kişilik bir ilişki olduğu için bu ilişkinin içinde doğal olarak her iki tarafın da duygu ve düşünceleri, istek ve ihtiyaçları yer alacaktır.
Duygularımızı bastırır ve ifade etmezsek, sorunlarımız çözülemez, bu da sağlıksız iletişim kuruyoruz demektir.
Duygular ifade edilmez ise yok olmaz, bir çıkış yolu bulur…
Bu çıkış yolu kaygıdır, depresyondur, takıntılardır, tiklerdir, kabuslardır, psikosomatik hastalıklardır mide, barsak bozuklukları, baş ağrısı, baş dönmesi, migren, tansiyon vb…
SEN-BEN dilinden biraz bahsedelim.
SEN DİLİ suçlama içerir ve karşımızdaki kişinin savunmaya geçmesine neden olur ve iletişim çoğu kez çatışmayla sonuçlanır. Sen hatalısın, hep böyle yapıyorsun zaten, bıktım senden vb, sen dili ile kurulmuş cümlelerdir.
BEN DİLİ ise, kişinin duygularını, düşüncelerini, bir olaya ya da duruma karşı olan tepkisini, uygun şekilde dile getirmesidir.
Örneğin:
– “Neden her zaman beni bekletiyorsun?” yerine,
– “Beni bekletmenden hoşlanmıyorum” cümlesini kullanmak gibi …
Sevgiyle kalın.