Özel Eğitim Öğretmeni – Otizm Koçu Burçem Altınsoy, 3 Aralık Dünya Engelliler Farkındalık Günü kapsamında otizmli bir bireyin sosyal ortamda hissettiklerini mektupla kaleme aldı. Mektupta, otizmli bir bireyle nasıl iletişim kurulması gerektiği, hassasiyetleri ve duygularının nasıl şekillendiği örneklerle anlatıldı.
Milas Sempati Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde Özel Eğitim Öğretmeni-Otizm Koçu olarak görev yapan Burçem Altınsoy, otizmli bir bireyin yaşadıklarını kaleme aldı. Mektupta, otizmli bireylerin toplumla iç içe yaşamasındaki zorlukların nasıl kaldırabileceğinden söz edildi.
Mektupta şu ifadeler yer aldı;
“Burçem Öğretmen diyor ki;
“Eğer Otizm Spektrum Bozukluğu’na sahip bir birey bize otizmi anlatsaydı neler söylerdi hiç düşündünüz mü ?
Gelin şimdi onların yaşadığı zorlukları bir de onların dünyasından dinleyelim..
Merhaba! Ben “OTİZMİ” olan bir bireyim; “otistik” değilim. Otizm beni tek başına karşılayacak bir kavram değil. Beni “otistik” olarak tanımlamayın. Ben sizi “epilepsili, şişman, kanserli” gibi terimlerle tanımlıyor muyum?
Duyusal algılarım bozuktur. Günlük hayatta sizin fark etmeyeceğiniz koku, ses, ışık, görüntü, tat, temaslar benim için rahatsız edici olabiliyor. Beni gördüğünüzde birden sarılmaya, dokunmaya çalışmayın. Dokunulmak beni rahatsız edebiliyor.
Lütfen özellikle mahalle arasında araba sürerken yüksek sesle müzik dinlemeyin. O ses beni dakikalarca huzursuz edebiliyor. Ağlama krizleri geçirmeme sebep olabiliyor.
Kalabalık bir ortama girdiğimde parfümünüz, ortamdaki ses, ışıklar beni rahatsız edebilir ve yüksek kaygı yaşayabilirim, ellerimi çırpmaya başlayabilir, etrafımda hızla dönebilir, ağlama krizleri yaşayarak ailemi zor duruma sokabilirim. Size parfüm sıkmayın, ses yapmayın ışıkları söndürün demiyorum. Sadece lütfen ama lütfen anlayış gösterin, dışlamayın, korkmayın, başıma toplanıp kaygı düzeyimi iyice arttırmayın.
Verdiğiniz komutları dinlemiyor gibi görünebilirim. Yan odadan veya uzun bir koridorun sonundan bana söylediğiniz şeyler kulağıma ‘&+?,,.?))&’””%%%??==_*’ gibi gelebilir. Bunu yaşamamam için yanıma gelin ve basit kelimeler seçerek benimle konuşun.
Bazen söylediğiniz şeyleri de anlamayabiliyorum. Bu benim beynimdeki farklılıklarla alakalı. Bir yönerge verdiğinizde yapamıyorsam sürekli aynı cümleyi kurmak yerine elimden tutup nasıl yapacağımı gösterin.
Ellerimi çırptığımda, evde/okulda anlamsızca koşturduğumda veya etrafımda döndüğümde “hayır” demeyin. Bunlar benim rahatlamamı sağlayan hareketler. Eğer yapmamamı istiyorsanız bu hareketlerin yerine alternatif bir etkinlik bulun ve beni ona yönlendirin.
Ben çok soyut düşünemem. Somut düşünürüm. “Sus” demek yerine “ağzına kilit vur “ derseniz aklım karışır.
“ Çok mutlusun “demek yerine “eteklerin zil çalıyor “ dememelisiniz. O zaman aklımda şu canlanır;
Deyimler, kinayeler ve mecazlar benim için anlamsız ve kafa karıştırıcıdır.
Duygularınızı anlamakta ve duygularımı belli etmekte zorluk çekerim. Sözcük dağarcığım sınırlıdır. Duygularımı tarif etmek için doğru kelimeleri bilmiyor olabilirim. Bu yüzden ihtiyaç duyduğum şeyi size anlatamayabilirim. Vücut dilime ve rahatsızlık duyduğumda gösterdiğim tepkilere dikkat edin.
Bir de bunun tam tersini düşünelim. Yaşımın çok ilerisinde konuşuyor olabilirim. Bu konuşmalar çevremde olanlardan, yaşananlardan, izlediklerimden, dinlediklerimden, okuduklarımdan, ezberlediğim replikler olabilir. Buna ekolali denir. Saçmalıyormuşum gibi düşünmeyin. Böyle durumlarda söylediklerime anlamlı karşılık vermeye çalışın.
Ben biraz görsel odaklıyımdır. Bana bazen bir şeyi söylemek yerine yapmam gerekeni bana gösterin ve bunu defalarca tekrarlamaya hazır olun.
Ben hasta değilim bulaşıcı bir hastalığım da yok. Çocuklarınızı ve kendinizi benden uzak tutmanıza da gerek yok.
Evet, sohbet sırasında gözlerinize bakmıyor olabilirim. İletişim kuramıyor olabilirim, rahatsız olunca bağırıyor, koşuyor, sallanıyor da olabilirim. Ama yalan söylemediğimi, hile yapmadığımı, arkadaşlarımla dalga geçmediğimi hiç fark etmediniz mi ??
Sizler dayanağım olmazsanız hayattaki çoğu şeyi başaramam.
Benim arkadaşım, öğretmenim, avukatım olun. Ne kadar yol alabildiğimi göreceksiniz.
Otizm benim seçimim değil.
Ve……
Unutmayın bu durumu ben yaşıyorum siz değil…”